Bir zamanlar ülkenin gündemini belirleyen Milli Görüş hareketinin devamı Fazilet Partisi (FP) son üç yıldır muhalefet bile yapamıyor. Refah Partisi'nin (RP) devamı olan Fazilet Partisi, artık yeni fikirler, politikalar ve stratejiler geliştiremiyor.
FP'nin muhalefetteki öncelikli hedefi de Erbakan ve arkadaşlarının siyasi yasaklarını kaldırmak oldu. Bir yandan sistemle bütünleşme çabası, bir yandan dünya çapındaki İslami hareketin içine düştüğü siyasal krizi bünyesinde barındıran Milli Görüşün 28 Şubat'taki zorunlu oluşumu FP, şu anda parçalanma eşiğinde.
Siyasal İslam konusunda uzman gazeteci ve yazar Ruşen Çakır, FP'nin üç yıldır neden muhalefet yapamadığını araştırdı ve yazdı. Ruşen Çakır'ın yazı dizisi üç gün sürecek.
Fazilet'in üç yılı
Fazilet Partisi, 17 Aralık 1997'de, yani 28 Şubat sürecinin tam ortasında RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'ın siparişiyle, avukatı İsmail Alptekin önderliğinde 34 kişi tarafından kuruldu. Böylelikle FP, bir ay sonra kapatılacak olan RP'nin yerine devreye girecek olan bir yedek parti olarak Türk siyasi hayatına atılmış oldu. Aradan geçen üç yıl içinde, bu özelliğinden tam olarak sıyrılabildiği söylenemez.
Üslubu hep aynı
Çünkü bütün bu yıllar boyunca FP, ne vitrinini, ne üslubunu, ne söylemini, ne de kimliğini oturtabildi. Seçimlerin hemen ardından hakkında kapatılma davası açıldığı için kurumsallaşma iyice imkânsızlaştı.
Kısa vadeli FP
FP'nin de bir "geçiş partisi" olduğu düşünülerek adımlar hep kısa vadeli atıldı. Zaten parti yasaklı Erbakan tarafından yönetildiği ve onun neyi niçin yaptığını kestirmek epey güç olduğu için FP'lilerin gelişmelere hakim olma ve yaşanan süreçlere yön vermede şansı pek yoktu.
FP ve dünyada İslami kriz
Daha önemlisi FP dünya çapında İslami hareketlerin içine yuvarlandığı derin ideolojik, politik ve örgütsel krizle debeleniyordu.
Siyasal İslamcılık, dünyanın birçok bölgesinde olduğu gibi 1980 sonrasında Türkiye'de de sürekli yükselişe geçmişti; 1990 ortalarından itibaren ise bu hareketlerin büyük çoğunluğu gerilemeye başlamıştı. Böylesi bir küresel krizin doğrudan ürünü olan FP, bundan sıyrılmak istedikçe yeni bir krizden diğerine yuvarlandı. Her kriz, partiyi daha da yaraladı; güç ve etkisinin daha da azalmasına neden oldu. Bu kriz, öncelikle siyasaldı.
Strateji geliştiremedi
Yakın zamana kadar ülkenin gündemini belirleyen Milli Görüş hareketi, artık yeni fikirler, politikalar ve stratejiler geliştiremiyordu. Zaten FP'nin öncelikli hedefi ne yapıp edip Erbakan ve arkadaşlarının siyasi yasaklarını kaldırmak olmuştu.
28 Şubat'a destek
FP'liler bu uğurda 18 Nisan 1999 seçimlere çok az bir süre kala küskünler hareketine ve bunun içinde yer alan "28 Şubat'ın sivil uzantılarına" destek verdiler.
Uluslararası tahkim, Anayasa değişiklikleri, Süleyman Demirel'in görev süresinin uzatılmasıyla ilgili 5+5 oylaması ve en son şartlı salıverme yasası gibi önemli siyasi olaylarda, "alternatif politikalar" geliştirmek yerine kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürüttüler.
Ne savaştı ne direndi
FP, seçim kampanyasını, sistem tarafından haksız olarak mağdur edildikleri üzerine temellendirmiş ve Recep Tayyip Erdoğan'ının başına gelenleri öne çıkarmıştı.
MHP faktörü
Ancak seçmen genellikle MHP'nin yürüttüğü "seçilseler bile bunlara iktidarı vermezler" karşı propagandasına itibar etmişti. Muhafazakar seçmen de, meydanlarda imam-hatip liselerine, Kuran kurslarına, türbana sahip çıkmak için yarışan FP ve DYP yerine, bu sorunları "ürkekçe değil erkekçe" çözmeyi vadeden MHP'yi yeğledi.
Sistemle barışmak ve Merve olayı
FP, ilk günlerinde sistemle barışma yolunda üst üste mesajlar vermişti. Fakat Erbakan kontenjanından İstanbul Milletvekili seçilen Merve Kavakçı'nın türbanıyla yemin etmeye kalkması, bütün bunların üzerine soru işaretleri düşülmesine neden oldu. Kavakçı'nın ABD vatandaşı olduğunu, parti yönetiminden bile gizlemiş olması ise, FP'yi iyice zora soktu.
FP ve balans ayarı
FP Genel Başkanı Recai Kutan'ın 2000 yılı Ocak ayındaki Hizbullah operasyonu üzerine yaptığı açıklama Milli Görüşçü'lerin sistemle kavgaya niyetlendikleri yorumlarına yol açtı.
"Sincan'da yedi kişiyi potansiyel suçlu gören demokrasinin balans ayarcıları tankları Sincan yerine, bu Hizbullah katillerinin üzerine niye sürmediler?" diye soran Kutan'a Genelkurmay Başkanlığı, hemen, sert bir bildiriyle cevap verdi. FP lideri bunun üzerine geri adım attı ve "Bunları bir köşe yazarından aldım..." diyerek Hürriyet Gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever'i işaret etti.
Parti içinde yenilikçi kanadın da sert ve aleni tepkilerine yol açan istikrarsız politikalar neticesinde FP, 1980 sonrasının en zayıf ve etkisiz ana muhalefet partisi olarak kayıtlara geçti.
Etkisiz muhalefete cevaplar
Bahri Zengin:"Kavga mı edelim?"
FP Genel Başkan Yardımcısı Bahri Zengin, partisinin ana muhalefette etkisiz kaldığı iddialarına katılmadığını şöyle açıklıyor:
"Türkiye'de son bir yıl içinde FP olarak Anayasa Mahkemesi'nde 15'e yakın dava açtık. Bunun altı tanesi bizim lehimize sonuçlandı; diğerleri de sırasıyla görüşülecek, sanıyorum bizim isteğimize göre sonuçlanacak. Ayrıca 20'ye yakın kanun hükmünde kararname (KHK) hakkında dava açtık ve bunlar da isteğimiz doğrultusunda sonuçlandı.
"Bütün cumhuriyet tarihine bakarsanız, bir yıl içinde hukuk düzleminde böylesine mücadele veren, böylesine sonuç alan bir muhalefet partisi görmeniz mümkün değildir. Anayasa Mahkemesi'nde dava açabilmek için grup kararı gerekiyordu; bu nedenle örneğin tatil dönemlerinde grubumuzu üç kere toplayıp grup kararı aldık.
"İkincisi halk düzleminde de en etkin muhalefeti biz yaptık. Netice itibariyle parlamentoda iktidarın 350 kişilik blok oyu var. O blok oya karşı sözlerinizi söylüyorsunuz, ama onlar istediklerini geçiriyorlar. Bu iktidarın, sistemin, düzenin vurgunlarını, soygunlarını, açıklarını, yanlışlarını halka anlatıyoruz, halkın bilinçlenmesini temin ediyoruz; parlamentoda bu muhalefeti sürdürüyoruz; blok oylardan dolayı yasalaşan yasaları da Anayasa Mahkemesi'ne götürüyoruz. Peki bunun ötesinde muhalefet yapmaktan ne kastediliyor, anlamıyorum. Yani kavga mı etmemiz gerekiyor? Çünkü sonuç da alıyoruz. Bunların sonucunda ciddi bir şirketin yaptığı kamuoyu araştırmasına göre FP yeniden Türkiye'nin birinci partisi olmuştur." (RÇ)