TBMM'de Perşembe gece yarısına kadar süren, İktidarın 'dezenformasyon yasası' olarak adlandırdığı, kamuoyunda ise 'sansür yasası' olarak bilinen 40 maddelik kanun teklifinin görüşülmesi sonunda tasarının 12 maddesi daha kabul edildi.
TIKLAYIN- Sansür yasasında 12 madde daha Genel Kurul'dan geçti
Aşağıda, görüşmeler sırasında verilen değişiklik önergeleri dolayısıyla söz alan muhalefet milletvekillerinin farklı açılardan teklife yönelik eleştiri ve itirazlarını derledik. Konuşmalar, TBMM kürsüsünden dile getirildikleri sırayla kısaltılarak derlendi. En sonda yer alan Garo Paylan'ın konuşmasını, iktidar milletvekillerinin kendilerini sansür ve yasaklara ikna etmekte dayandıkları argümanları da yansıtan belgesel değerleri dolayısıyla Diyarbakır HDP milletvekiline konuşması boyunca oturdukları yerden attıkları sözler ve sataşmaların kaydıyla birlikte, TBMM Tutanaklarından olduğu gibi sunuyoruz.
Yunus Emre, CHP, İstanbul: Amacınız
"dezenformasyon"la mücadele olsa "teyit"in önünü açarsınız
[...] Türkiye'de dezenformasyona maruz kalan kesimler aslında bizleriz yani Türkiye'de muhalefeti izleyen, takip eden, muhalif görüşleri olan insanlar zaten dezenformasyonun mağdurları. Burada iktidarın, burada bu paketi hazırlayanların dezenformasyonla mücadele bakımından en ufak bir hedefinin olmadığını ben size söylemek istiyorum. Niye bunu söylüyorum? Bakın, bir defa dünyada bu dezenformasyon konusu üzerine çalışan, bunun demokrasiyi dejenere etmesini gündemine alan bütün uzmanların gündeme getirdiği birtakım uygulamalar var. Bir defa siz bunları yapıyor olsanız belki bu iddialarınızın bir ağırlığı olabilir, bunları tartışma imkânı olabilir. Ne demek istiyorum?
Bakın, bir defa dezenformasyon konusunda dünyada çok farklı mekanizmalar gündeme alınıyor. Şimdi, Türkiye'de de aslında bunun bazı uygulamaları sivil girişimler tarafından yapılıyor. Nedir? Sosyal medyada doğruluğu teyit edecek bazı platformlar oluşuyor. Biliyorsunuz, Türkiye'de "teyit.org" başlıklı bir site var, bunun sosyal medya hesapları var; kötü bir bilgi, yanlış bir bilgi oraya yansırsa buradan o bilginin teyit edilmesi bakımından yayınlar yapılıyor. Sadece bu teyit.org değil, bunun dışında başka mecralar da var. Bir defa, bunların önünü açacak girişimlerde bulunmuyorsunuz.
Oya Ersoy, HDP, İstanbul: "Deyin ki,
bu ülkede halka karşı yalan söylemek serbest"
[...] Bu taslakta yazan -tane tane okuyorum- "sırf halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozacak şekilde alenen yaymaya" karşı mısınız siz? "Evet." diyorsunuz değil mi? Peki öyleyse.
O zaman, tam da buradan, Meclisten ve bizzat devleti yönetenlerden başlayalım. O taslakta bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası getiren madde var ya, ek yapalım buna ve diyelim ki: "Bu suç, milletvekilleri ve devlet yöneticileri tarafından işlenirse 5 katı ceza verilir." Var mısınız? Bir kere daha düşünün. Özellikle de şunu hatırlatmak isterim size: Sadece söylenen değil, söyleneni yaymak da suç ve bugüne kadar söylediklerinizi, birilerinin söylediklerini, yaydıklarınızı ve yaymak zorunda bundan sonra da olacaklarınızı bir düşünün. Ne oldu? Hâlâ ısrarlı mısınız?
Evet, sıralayalım: "Camide içki içtiler; görüntüler elimizde, bu cuma yayınlayacağız." "Gezi'de -dokuz yıl sonra- camilerimizi yaktılar."a geldi. "Van Yüzüncü Yıl Üniversitesini, Zonguldak Karaelmas Üniversitesini biz kurduk; 'Kuracağız.' dedik, kurduk." "Adnan Menderes Havalimanı'nı...
[...] Evet, burada hedef sadece gazeteciler, muhabirler değil, aynı zamanda bu ülkede yaşayan bütün halklardır ve halkların haber alma, bilgiye ulaşma hakkı gasbedilmek istenmektedir. Ve seçim yaklaştı, siz gideceksiniz, halktan oy isteyeceksiniz, propaganda yapacaksınız. Ne diyeceksiniz? "Bu yasayı, başta HDP olmak üzere engel olmaya çalıştılar ama biz çıkarttık." diyeceksiniz. Eklemeyi unutmayın: "Asıl yalan söyleyen siyasetçiler ceza alsın diye önerdiler ama biz karşı çıktık." deyin. Deyin ki: "Bu ülkede halka karşı yalan söylemek serbest."
Sevgili arkadaşlar, halka yalan söylemek suçtur,
Bedri Yaşar, İYİ Parti, Samsun: "İktidarın
hoşuna gitmeyen her haber suç sayılacak"
[...] Bu düzenlemeyle birlikte temel haklar, ifade ve basın özgürlüğü ortadan kalkacak, vatandaşların haber alma özgürlüğü büyük yara alacaktır. Düzenleme sadece basın ve yayın konusunda değil, aynı zamanda sosyal medya konusunda da ciddi yasaklar ve yaptırımlar getirmektedir. Teklifin bu hâliyle yasalaşması hâlinde iktidarın hoşuna gitmeyen her haber, her açıklama, her sosyal medya paylaşımı halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu kapsamına alınacak ve suç sayılacaktır. Yoruma açık olan bu düzenleme somut olmayan gerekçelerle gazetecilerin cezalandırılmasının yolunu açacaktır.
Gazeteciler, bilim insanları, akademisyenler, dernekler, vakıflar sendikalar bilgilerini, birikimlerini, herhangi bir konuda düşüncelerini ve araştırmalarını bundan böyle maalesef özgürce paylaşamayacaklardır, doğru bilgiye ve habere ulaşmak neredeyse imkânsız hâle gelecektir. Başta basın yayın kuruluşlarımız olmak üzere toplumun hemen hemen her kesimi bu düzenlemeye tepki göstermektedir. Bu nedenle, basın ve ifade özgürlüğüne sansür getiren maddelerin geri çekilmesi yerinde bir davranış olacaktır.
Özgür Karabat, CHP, İstanbul: "Doğru bilgiye
ve habere ulaşmak neredeyse imkânsız hâle gelecek"
[...] Bu düzenlemeyle birlikte temel haklar, ifade ve basın özgürlüğü ortadan kalkacak, vatandaşların haber alma özgürlüğü büyük yara alacaktır. Düzenleme sadece basın ve yayın konusunda değil, aynı zamanda sosyal medya konusunda da ciddi yasaklar ve yaptırımlar getirmektedir. Teklifin bu hâliyle yasalaşması hâlinde iktidarın hoşuna gitmeyen her haber, her açıklama, her sosyal medya paylaşımı halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu kapsamına alınacak ve suç sayılacaktır. Yoruma açık olan bu düzenleme somut olmayan gerekçelerle gazetecilerin cezalandırılmasının yolunu açacaktır.
Gazeteciler, bilim insanları, akademisyenler, dernekler, vakıflar sendikalar bilgilerini, birikimlerini, herhangi bir konuda düşüncelerini ve araştırmalarını bundan böyle maalesef özgürce paylaşamayacaklardır, doğru bilgiye ve habere ulaşmak neredeyse imkânsız hâle gelecektir. Başta basın yayın kuruluşlarımız olmak üzere toplumun hemen hemen her kesimi bu düzenlemeye tepki göstermektedir. Bu nedenle, basın ve ifade özgürlüğüne sansür getiren maddelerin geri çekilmesi yerinde bir davranış olacaktır.
Yasin Öztürk, İYİ Parti, Denizli: İnternet siteleri
o kadar sevinmesin,çoktan unutulan haberleri
bile dava edilebilecek
[...] İnternet haber siteleri geleneksel medyanın tahtını sallayan bir gerçek. Bugüne kadar internet haber sitelerine yönelik bir düzenleme yapılmaması ve bu mecrada çalışan gazetecilerin diğer basın-yayın organlarına tanınan haklardan yararlanamaması kabul edilebilir bir durum değil ancak AK PARTİ'sinin alışkanlığıdır ki zehri sihirle gizlemek, çirkinliği makyajla süslemek, kurbağayı ürkütmeden ılık ılık kaynatmak.
İnternet habercilerini uyarmak bir borç ise buradan uyarıyorum: Çok da sevinmeyin. Başınıza gelecek felaketten habersiz olanlarınız var. İktidar güdümündeki komisyonca verilen basın kartı ve iktidarın öncelikli seçilmişlerinin beslendiği resmî ilan ve reklamlardan pay alma öz denetime otosansüre ve yağlamaya tabii. Bu kanun teklifinin görülmemiş ağırlıktaki cezaları bir tehdit gibi tepenizdeki sopa hâline gelecek.
Bir örnek verelim: Kişilik haklarıyla ilgili ihlallerde kişiler internet sitelerini dava edebilecek; buna bir itirazımız yok. Bir tıkla kimsenin hayatının karartılmasına izin verilmemeli ancak ne abestir ki basılı medyada bu tür bir dava açmak için tanınan yayın tarihinden itibaren dört aylık süre, internet basınında yayın tarihinden itibaren değil, şikâyet tarihinden itibaren başlatılacak yani her gün yüzlerce haber yayınlayan bir haber sitesi, geçmiş yıllar boyunca yayınladığı ve çoktan unutulan binlerce haberiyle ilgili bile dava edilebilecek.
Alpay Antmen, Mersin, CHP: "Savcıları sosyal
medyanın RTÜK Başkanı haline getirmeye çalışıyorsunuz"
Halk arasında endişe, korku ve panik yaratma saikiyle -ne demekse- ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi alenen yaymak, bir de bunu da aynı şekilde, kamu barışını bozmaya elverişli bir şekilde yaymak; yeni bir suç türü getiriyorsunuz ve buna hapis cezası öngörüyorsunuz ve bunu katalog suç yapıp insanları tutuklamaya sevk ettireceksiniz.
Peki, kime göre yalan haber, kime göre böyle subjektif hususlarda kanun yapıyorsunuz, ceza maddesi, ceza hükmü getiriyorsunuz ama bu sizin otosansürü ve sansürü çok isteyip muhaliflerin sesini tamamen kısma isteğinizden kaynaklanıyor. Siz savcıları, daha doğrusu saraya bağlı savcılarınızı, siyasallaştırdığınız savcılarınızı internetin, sosyal medyanın ve gazetelerin RTÜK başkanı hâline getirmeye çalışıyorsunuz.
Sizlere birkaç örnek vereyim: AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan "Geziciler cami yaktı." dedi. Şimdi, bu yasa bu hâlde geçerse "Hayır, cami yakılmadı, yalan!" diyen bir kişi ne olacak? Kim yalan haber paylaşmış olacak? Kimin hakkında dava açılacak? Sizin ve kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Mesela "128 milyar dolar nerede? Buharlaştı." dediğimiz zaman ne yapacaksınız, savcılarınız ne yapacak? Aynı şekilde "Kaç Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı sattınız?" dediğimiz zaman, bu, dezenformasyon mu olacak? TÜİK çıkacak, enflasyonu düşük gösterecek; gerçek enflasyonu yazan ekonomistler hapse girecek, öyle mi? Evet, bunu istiyorsunuz. Hani sık sık siz Almanya'yı örnek gösteriyorsunuz ya; evet, Almanya'yı örnek gösterin ama 2022 değil, 1942 Nazi Almanyasını örnek alıyorsunuz, Hitler yaşasaydı, kesinlikle sizi kıskanırdı.
İmam Taşçıer, HDP, Diyarbakır: "Kürtlere reva görülen
zulüm ve inkâr politikası sürdürülmeye devam edecek"
[...] Üzerinde konuştuğumuz dezenformasyonla mücadele yasası aslında bir sansür yasasıdır; bu yasayla üstü kapalı bir şekilde sansür amaçlanmaktadır, bu yasayla sözüm ona yalan haberin önü alınmaya çalışılıyor. Kuşkusuz, Türkiye'de yalan haber üreten basın-yayın kuruluşları vardır; bu kuruluşların hangi basın-yayın kuruluşları olduğunu da hepimiz biliyoruz, malumumuzdur. Bu kurumları tekeline alan da iktidarın bizzat kendisidir. Kürtler, bu yasanın ne anlama geldiğini çok iyi biliyorlar. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana bu yasalarla her türlü baskıyla Kürtlerin hakları ve gerçeği inkâr ediliyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan günümüze kadar Kürt köylerinin, kasabalarının, şehirlerinin, dağlarının, mezralarının isimlerinin Türkçeleştiğini hepimiz biliyoruz. 19 Ekim 1983 tarihinde çıkan 2932 sayılı Yasa'yla Türkiye'de Kürtçe özel hayatta bile yasaklanmış durumdaydı. Söz konusu yasa, Türkiye vatandaşlarının ana dilinin Türkçe olduğunu ilan ediyordu. Yani 25-30 milyon Kürt'ün ana dilinin Türkçe olduğunu söylüyor bu yasa; başka bir dilin ana dili olarak kullanımına ilişkin her türlü etkinlik yasaklanıyor.
Diğer yandan, cumhuriyetin ilanından sonra çıkarılan yasalardan biri de 1928 tarihli ve 1353 sayılı Türk Harflerinin Kabulü ve Tatbiki Hakkında Kanun'dur. Türkiye Ceza Kanunu'nun, TCK'nin 222'nci maddesinde bu kanuna muhalefet edenler hakkında cezai müeyyide uygulanmaktadır. Türk harflerini koruyan kanunun Türkiye'de baskının arttığı dönemlerde, özellikle Kürtçeye karşı uygulandığını hepimiz biliyoruz. Kürtçe, 1980 askerî darbesi sonrası bu kanuna istinaden yasaklanmıştır. Kenan Evren 2007 yılında verdiği bir röportajda şöyle demiştir -Kürtçenin yasaklama gerekçelerinde- "'Konuşmalarda, mitinglerde, şurada burada Kürtçe konuşulmayacak, okulda filan Kürtçe tedrisat yapılamaz.' dedim ama biraz ağır yasak koyduk." Kenan Evren'in bu sözlerinden anlaşıldığı üzere Kürtlere hep reva görülen, sansür ve yasaktır. Bu sözleri, gerçekleştirdiği askerî darbeden yirmi yedi yıl sonra söylüyordu; Kenan Evren'in kendisinin bile itiraf ettiği Kürtlere reva görülen bu zulüm ve inkâr politikası hâlâ sürdürülmektedir. Çok açıktır ki bu yasayla bu politika sürdürülmeye devam edecektir.
Kürt'ün diline uygulanan tahammülsüzlük kültürü, Kürtlerin basın ve kültür çalışmalarında bugüne kadar kendisini hep yansıtmıştır. Diğer bir deyişle Kürtlerin diline, basın ve kültür çalışmalarına uygulanan sansür cumhuriyetle yaşıttır. Bu gerçeği belirtmek ve göstermek için sanırım fazla geçmişe gitmeye de gerek yok. Aslında 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Kürt basın ve kültür çalışmalarına uygulanan baskı ve zulme bakmak yeterlidir. Bu kapsamda, bunlarca, Kürt dili, basın ve kültür çalışmalarını yürüten kurum ve kuruluşlar uyduruk KHK'lerle kapatılmıştır. Bu KHK'lerle 2016 yılından şimdiye kadar yalnızca Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesi kapatıldı. Ondan sonra yayın yapmaya başlayan Rojava Medya ve Welat gazetesi de kapatıldı. Kürt ve Kürt'ün dili söz konusu olduğu zaman bu sansürler hâlen devam etmekte, şu anda haftalık yayın yapan Xwebûn Gazetesinin sayılarına el konuldu.
Sözün kısası, Kürtçe çalışmalara aralıksız bir şekilde sansür uygulanmaktadır. Hatta, Türkçe çalışmalarda bile "Kürt" ve "kürdistan" sözcüklerinin geçtiği her yerde sansür uygulanıyor. Bu konuda son yıllarda birçok tarihî eserlerden dahi "Kürt" ve "kürdistan" sözcükleri siliniyor. Bu tasarrufa gitmemizin tek sebebi var: Kürt'ün gerçekliği, dili ve getirdiği gerçekler sizi hep korkutmuştur, iktidarları hep korkutmuştur çünkü Kürtler, hiçbir şekilde gerçeklerden taviz vermediler, vermeyeceklerdir. Bunları dile getirdikten sonra sizleri bu yasadan vazgeçmeye davet ediyorum.
Tufan Köse, Çorum, CHP: "Bu yasa yalnızca
basını değil vatandaşı da susturmaya dönük"
[...] Vatandaşlara da seslenmek istiyorum: Az evvel söyledim, bu yasa yalnızca basına dönük çıkartılmış bir sansür yasası değil, vatandaşlara yönelik de çıkartılan bir sansür yasası. Örneğin bir vatandaşımız çıksa "Bu sene yağışlar az oldu, barajlar dolmadı. Elektrik kesintileri artacak." dese yarın, Allah saklasın, bir savcı bunun hakkında dava açıp hapishaneye gönderebilir. Adalet Bakanına da buradan -burada yok ama- seslenmek istiyorum: Daha çok cezaevi yapsın bu yasa eğer buradan geçerse, daha çok cezaevine ihtiyacı olacak bu memleketin. Yine, benzer şekilde "Kuraklık oldu, buğday fiyatları artacak. Buğday üretimi azaldı, ekmek fiyatları artacak." dese bir vatandaş cezaevi yolu ona da görünüyor arkadaşlar. Sevgili yurttaşlarım, bu kanun sadece basına dönük bir kanun değil, bu, doğrudan vatandaşı da susturmaya dönük bir kanun.
Peki, memleketin birçok çözülmesi gereken yakıcı sorunu varken böyle bir teklife niye ihtiyaç duyuyor iktidar? Eğitimde, adalette, gelir dağılımında çok çok büyük sorunlarımız var. Bakın, antidepresan kullanımı dünyada en çok olan ülkelerden biri hâline gelmişiz. Uyuşturucu kullanımı ilkokullara kadar inmiş, bizim bunlarla mücadele etmemiz, bunlara dönük yasal düzenlemeler yapmamız gerekirken 27'nci Dönemin son yasama yılı olan Altıncı Döneminde bir sansür kanununa başlıyoruz. Tabii, sebepleri var, memleket, tarihinin en kritik, bir iktidar açısından ölüm kalım, varlık yokluk meselesine dönüşmüş bir seçime gidiyor. İktidar bu seçimde, vatandaşların ağzını açarken bin kere düşünmesini, söyleyeceğimiz sözlerin nelere mal olacağını iyi hesap edelim istiyor yani sonunda cezaevine gitmek de var[...]
Garo Paylan, Diyarbakır, HDP: Hiçbiriniz borazan
medyaya bakmıyor, internet sitelerine bakıyor
Değerli arkadaşlar, basın özgürlüğü demokrasi için olmazsa olmaz bir özgürlüktür. Demokratik ülkelerde gazeteciler, millet adına yani kamu adına millete bilgiyi ulaştırır. Değerli arkadaşlar, biz demokratik bir ülke miyiz? İçinizde iktidar kanadından veya muhalefet kanadından biz demokratik bir ülkeyiz diyebilen var mı? Ses gelmiyor arkadaşlar, var mı? Yok, ses de gelmiyor.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sana cevap mı vereceğiz Garo? Rica ediyorum...
GARO PAYLAN (Devamla) - Bakın, biz basın özgürlüğü endeksinde 180 ülke içinde kaçıncıyız?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Garocuğum, seninle etkileşime girmiyoruz şu anda.
GARO PAYLAN (Devamla) - 149'uncu ülkeyiz. Yani, bu yasa, bu sansür yasası çıkmadan önce 180 ülke içinde 149'uncu sıradayız; arkamızda kalan ülkeleri saysam utanırsınız. Kuzey Kore, İran, Çin...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Ama yalan. Yalan!
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Nasıl yalan ya? Uluslararası dernekler üzerinden Abdullah Bey...
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Kim yayınlamış? Uyduruk bir İsveç derneği...
GARO PAYLAN (Devamla) - Şimdi, bu yasayı çıkarırsanız kaçıncı sırada olacağız? Belki İran'ın bile gerisine düşeceğiz.
Değerli arkadaşlar, bu bir sansür yasasıdır. Bakın, yazılı basını susturdunuz, yazılı basını büyük oranda hizaya çektiniz. Televizyon basınını da büyük oranda borazan hâline getirdiniz. Niye? Borazanlığınız yapıyor. Size borazanlık yapmayanlara da sopa gösteriyorsunuz, yayın durdurma cezaları veriyorsunuz, para cezaları veriyorsunuz. Hizaya çekemediğiniz neresi kaldı? İnternet basını. Yurttaşlarımız da oradan haber alıyor. Ben görüyorum burada, siz de oradan haber alıyorsunuz, siz de Gazete Duvar'a bakıyorsunuz, T24'e bakıyorsunuz, diğer internet sitelerine bakıyorsunuz; hiçbiriniz borazan medyaya bakmıyor, internet sitelerine bakıyor, bunu görüyorum sizlerde.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Kim fonluyor onları Garo Bey, kim fonluyor onları?
GARO PAYLAN (Devamla) - AK PARTİ'liler bakıyor internet medyasına çünkü başka bir yerde haber yok.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Kim fonluyor onları, onları kim fonluyor?
GARO PAYLAN (Devamla) - Şimdi, toplumun nefes alacağı bir yer kalmış, internet medyası. Ne yapacağız? "Zapturapt altına alacağız." diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bakın, basın sizin hatalarınızı gösterir. Eğer basını susturursanız hatalarınızı göremezsiniz. Hele sarayda yalnızlaşmış Sayın Erdoğan hiç göremez. Niye? Çünkü etrafındakilerin hepsi "Padişahım çok yaşa." diyor. Eskiden söyleyebiliyordunuz Sayın Erdoğan'a hatalarını, şimdi söyleyemiyorsunuz çok iyi biliyoruz. Söyleyemediğiniz sürece de Sayın Erdoğan daha fazla hata yapıyor. Ya, Sayın Erdoğan "Faiz sebep enflasyon sonuç." dedi değil mi? Ya, içinizde iktisatçılar var, biliyorum -bakın, var burada, iktisatçılar var, ekonomi bilenler var- herhangi biriniz çıkıp faiz sebep enflasyon sonuç diyebiliyor musunuz? Demiyorsunuz, diyemiyorsunuz.
SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) - Birleşmiş Milletler diyor.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Herkes diyor.
ABDULLAH GÜLER (İstanbul) - Herkes diyor.
GARO PAYLAN (Devamla) - Doğru olmadığını biliyorsunuz ama Sayın Erdoğan'a söyleyemiyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Artık herkes faizi artırmamak gerek diyor, herkes şu anda faizi artırmamak gerek diyor.
GARO PAYLAN (Devamla) - Ee, basın da yazamadığı zaman ne oluyor? Şimdi Sayın Erdoğan "Düşürün faizi." diyor, düşürüyor; düşürün faizi talimatıyla düşürüyor.
HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) - Ama hangi faiz, hangi faiz?
GARO PAYLAN (Devamla) - Ne oluyor sonucu? Ya, keşke Sayın Erdoğan haklı çıksaydı. Bakın, iddiayla söylüyorum, keşke Sayın Erdoğan haklı çıksaydı, faiz düşünce enflasyon düşseydi ama faizi düşürdü, 19 olan enflasyon TÜİK'in yalan rakamlarıyla yüzde 83'e çıktı. E, bir de ENAG var, ENAG ne diyor? "Yüzde 186." diyor. E, çarşı pazar ne diyor? "Evet, yüzde 186'dır." diyor çünkü iğneden ipliğe her şeye yüzde 200, yüzde 300 zam geldi.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu yasayı çıkardığınızda ne olacak, biliyor musunuz? ENAG "Enflasyon yüzde 186." dediğinde "Gel bakalım buraya ENAG, sen dezenformasyon yapıyorsun." diyecekler.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Almanya'da doğal gaza yüzde 400 zam yapılıyor, enflasyonu niye yüzde 10 gösteriyorlar? Almanya neden enflasyonu yüzde 10 gösteriyor?
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Mahir Bey, manipüle ettiğinizi itiraf ediyorsunuz herhâlde.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Almanya'yı konuşuyor.
MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Yok, yok, Türkiye'yi konuşuyor.
GARO PAYLAN (Devamla) - "Gel bakalım ENAG temsilcileri, hapse atıyorum seni." diyeceksiniz.
Bakın, değerli arkadaşlar, bu yasada çok daha büyük bir tehlike var. Bak, AK PARTİ'lileri de uyarıyorum, hepimizi uyarıyorum. Demokratik siyaset zemininde, değerli arkadaşlar, son nefes aldığımız yerler neresi kaldı? Bak, hepiniz Twitter'a bakıyorsunuz, değil mi; bak, Twitter'dasınız hepiniz, öyle değil mi arkadaşlar?
HASAN TURAN (İstanbul) - Yok, bak, yok.
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Yok.
GARO PAYLAN (Devamla) - Twitter'dan haber alıyorsunuz.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Tamam de sen Twitter'ı neden savunuyorsun?
GARO PAYLAN (Devamla) - Şimdi, değerli arkadaşlar, bu yasayla Twitter'ın kapanma riski var ya, Facebook'un kapanma riski var ve bu seçimlere, gelecek yılki seçimlere Facebook'suz, Twitter'sız gitme olasılığımız var.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Ya, bırak onlar düşünsün, Facebook düşünsün. Sen neden Twitter'ın, Facebook'un avukatlığını yapıyorsun?
GARO PAYLAN (Devamla) - Bak, bir başsavcı Twitter'a bir içerik çıkarma emri verse ve Twitter bunu çıkarmazsa önce para cezası, ardından yayın durdurma.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - O yasayı çıkarmıştık zaten.
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Peki, Almanya'nın her istediğini yapan Twitter neden Türk yasalarını tanımıyor? Twitter neden Türk yasalarını tanımıyor?
GARO PAYLAN (Devamla) - BTK Başkanı, Bilgi Teknolojileri Kurumu Başkanı eğer ki... Bakın, bir memurdan bahsediyoruz ha, bir memur; bir yargıç değil.
MUSTAFA DEMİR (İstanbul) - O yasa var zaten.
İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Onu Plan ve Bütçede biz çıkarmadık mı ya? O yasa var zaten.
GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar...
BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.
GARO PAYLAN (Devamla) - Bir memurdan bahsediyoruz. Kim Bilgi Teknolojileri Kurumu Başkanı ya, kim? Değerli arkadaşlar, Bilgi Teknolojileri Kurumu Başkanı bir memur. Şimdi, içerik çıkarma kararı verdi. Ya "Faiz sebep, enflasyon sonuç." demiş birisi, Sayın Cumhurbaşkanı bunu kabul etmiyor. "Bunu çıkar." dedi BTK Başkanı, çıkarmadılar, Twitter'a yazdı, çıkarmadı; Facebook'a yazdı, çıkarmadı. Değerli arkadaşlar, BTK Başkanının Twitter'ın ve Facebook'un ulaşımını durdurma yetkisi var bu yasayla. Ya, bu yasayla bu yetkiyi nasıl vereceksiniz bir memura? BTK Başkanına nasıl böyle bir yetkiyi vereceksiniz?
MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Kime vereceksin ki yetkiyi?
GARO PAYLAN (Devamla) - Bir başsavcının, emirde olan, sarayın emrinde olan bir başsavcının yetkisiyle bir BTK Başkanının yetkisiyle Twitter'ın, Facebook'un yayınını durdurarak bu iktidarın seçime gitme yetkisi var bu yasayla. Bu yetkiyi milletin vekilleri verecek mi, soru burada.
Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)
(AEK)