İnsanlar"kayıp" gerçeğini daha açıktan tartışıyor, hükümetler kayıplarla ilgili komisyonlar kuruyor,"kayıplar" seçim kampanyalarında adayların gündemine giriyor, kimi yerlerde kayıp mezarları bulunuyor ve... geçmişe göre daha az insan kaybediliyor.
Mücadelenin sonuçlarını görmeye başlamak yüzlerdeki acıyı azaltmış, gölgeyi yok etmiş sanki, şimdi soru şu: Bu ilişki ağı nasıl daha kalıcı yapılır?
Konserler, tiyatrolar, sergiler ve atölye buluşmalarıyla 6 Kasım'a kadar sürecek Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenlenen Kadın Sesi Festivali 'nin yedincisinde de dünyanın dört bir yanından direnen kültürler ile insan hakları için, esas olarak da gözaltında kayıplara karşı mücadele eden kadınlar bir aradalar.
Festivalin kurucusu Brigitte Kaquet önce"Cirque Divers" kapsamında tiyatro ve müzikle başladıkları günlere dönüyor, Afrika'dan, Asya'dan, Latin Amerika'dan direnen kültürlerin buluşmalarını anlatıyor, sonra da dünyada gözaltında kayıplara karşı mücadele veren kadınların 2000'deki ilk buluşmasını hatırlatıyor.
Filistin'den"elektronik intifada"nın hemen öncesinde oğlu öldürülen Cemile, Lübnan'dan İsrail hapishanelerinde 10 yıl yatan Soha ve oğlunu kaybeden Wadad, ailesinden yedi kişiyi kaybeden Arjantin Mayıs Alanı annelerinden Laura, önce Avrupa'da kağıtsızlar mücadelesi veren, şimdi ülkesi Senegal'da Afrika Kadın Ağı'nda çalışan Madjiguene, oğlu gözaltında kaybedilen Cezayirli Nassıra, cunta döneminde 8 aylık hamile annesini ve babasını kaybeden, erkek kardeşini şimdi bir işkencecinin oğlu olarak bulan Mariana, gözaltında sendikacı ağabeyi kaybedilen Faslı Kadija, Afgan kadınları için mücadele eden RAWA'dan Sohayla, yıllarca hapishanelerde yatan Meksikalı devrimci Lourdes, eşi öldürülen Şilili Catalina, mülteci bir anne babanın çocuğu olarak Avrupa'da büyüyen Kürt kadını Nursel bir aradayız.
Julie yok
Aramızda olamayan biri var: Julie Mukamutali. Onunla sadece bir kez buluşabildik. O zaman bize Ruanda katliamını, tecavüzleri anlatmıştı, kadınların mücadelesini aktarmıştı. Çok önemli bir şeyi anlatmadığını ölümüyle birlikte öğrendik. Julie'ye tecavüz edilmişti ve Ruandalı pek çok kadın gibi Julie de AIDS'den öldü.
Hafta boyunca gündüzleri sabahtan akşama bir aradayız, hepimiz kendi ülkemizde gözaltında kayıplarla ilgili durum başta olmak üzere insan hakları ve özgürlüklerin durumunu konuşuyoruz. Ve tabii ki birlikte dayanışma içinde neler yapabileceğimizi de...
Pazartesi buluşmamızda aradaki iki buçuk yılda yaşadıklarımızı aktardık birbirimize. Hepimiz ilk buluşmamızda ne çok ağladığımızı hatırladığımızda çok güldük. Her şeye rağmen gülebilmenin güzelliğine de güldük. Bu buluşmanın en hoş yanlarından biri de akşamları dünyanın şarkılarını, türkülerini dinliyor, dans ediyoruz olmamız.
Bizim buluşmalarımız sadece Brüksel'de olmuyor, posta grubumuzla haberleşiyoruz, başka başka ülkelerde bir araya geliyoruz.
Bu yazıda, bu muhteşem arkadaşlarımın ilk buluşmamızda aktardıkları tabloları özetleyeceğim, ki bu biraz dünyanın halleriyle de ilgili fikir veriyor insana.
Sohayla: ABD kendi Cihadi'sini yarattı
Sohayla üniversite öğrencisi, Pakistan'da bilgisayar mühendisliği okuyor, Afganistan Devrimci Kadınlar Örgütü RAWA'dan. Anlatıyor:
"Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) politikaları çok başarılı oldu ve Afganistan unutuldu. ABD Taliban ve çeteleri sürüp attı ama kendi çıkar gruplarını, cihadi ve çetelerini yarattılar.
"Şimdi kadınlar her yerde diyorlar, hükümette, okulda, hastanede, her yerde... Bu doğru ama kadınların hakları yok. Bu genel gerçeklik sadece merkez şehirlerde geçerli, köylerde kadın hiçbir yerde.
"Yani sembolik bir durum söz konusu. Kim bu hükümetteki kadınlar? Onlar şefleri ne söylerse onu yapıyorlar. Seçim demokratik değildi, her şey önceden kararlaştırılmıştı.
"Halk eğitim imkanlarından çok uzak. Okullar, öğretmenler var ama bu da sadece şehirler için geçerli. Köylerde durum çok farklı. Okullarda çocuklara tecavüz ediliyor, bu nedenle de aileler çocuklarını okula yollamıyor. Çok fazla intihar olayı yaşanıyor ki, bunun tecavüzlerle bağlantılı olduğu düşünülüyor.
Nassera: Kampanyalarımıza saldırıyorlar
Nassera Dutur Cezayir'de kaybedilen oğlu için başladığı mücadelesini artık bir özgürlük mücadelesi olarak her yerde yürütüyor. Onunla ilk kez İstanbul'a Cumartesi İnsanları/ Cumartesi Anneleri oturmalarına geldiğinde tanışmıştım.
Cezayir Kayıp Aileleri Kolektifi'ni 1997'de Paris'te kuran Nassıra konuşuyor:
"Hükümet, 'bunlar teröristtir' dese de kayıpları kabul etmek durumunda kaldı ama kaç kişinin kaybolduğunu söylemedi.
"Cumhurbaşkanı kayıplar için bir mekanizma oluşturdu, kayıp yakınları da bu mekanizmada yer aldı ve Mart 2005'de mekanizmanın başkanı 6 bin 146 kayıp olduğunu ilan etti. Ama,"af çıkaralım, artık kayıplardan bahsetmeyelim" de dedi.
"Biz Mayıs alanı annelerinden esinlendik ve her Çarşamba Cezayir'de kayıp yakınları bir araya geliyoruz. Bu haftalık protestomuzda bazı olaylar da yaşıyoruz, geçen Ekim'de toplanan 100 kişi tutuklanmıştı. Halkı aydınlatmak için kampanyalar düzenledik ama saldırıya uğradık."
Cemile: Polislere de dava açtılar ama
Cemile Aslih Filistinli bir anne. Son görüşmemizde 2 Ekim 2000'de öldürülen oğlunun yası çok daha tazeydi. Şimdi, Arapça dışında hızla ilerlettiği bir ikinci dille daha herkesle konuşuyor, birlikte ne yapabiliriz sorusunu soruyor.
"Oğullar şehit düşünce erkekler bir araya gelir, ben oğlumu kaybedince kadın olarak toplanan erkeklerin yanına gittim. Oraya gittiğimde baktım ki başka kadınlar da beni izlemişler, komiteleşme böyle başladı.
"Şimdi şehit aileleri komitemiz var. Erkekler mücadelemiz için kararları artık tek balarına alamayacaklarını kabul ettiler. Böylece anneler de babalar da gibi taleplerini, görüşlerini dillendirmeye başladılar.
"Partilere 'oğullarımızın akıbetini araştırırsanız oy veririz' dedik. Oğlumun ölümü üzerine pek çok dava açıldı, kimi davalar kapatıldı. Polisler için dava açılmıştı, kurşunların incelemeye gönderilmesini istedik. Bu dava devam ediyor, ama o kadar da büyük bir sonuç beklemiyoruz."
Wadad: Hariri'nin öldürülmesini herkes protesto ediyor da...
Wadad Halwani de eşini kaybetti, Lübnan Kayıp Aileleri Komitesinde çalışıyor. Kayıplara yönelik toplantılar düzenliyorlar, Fas'taki kayıplara karşı mücadelenin Lübnan'a örnek olduğunu söylüyor. Arjantin'den Laura Bonaparte'ın 2003'teki toplantılarına katılmasının öneminin altını özellikle çiziyor.
"Laura'nın ziyareti hükümetin kayıplar için oluşturduğu resmi araştırma komisyonuyla görüşmemizi sağladı, halkın kayıplarla ilgili duyarlığını artırdı.
"Komisyonun hazırladığı ilk rapora göre Lübnan'da 17 bin kayıp vardı. Ne var ki her araştırma sonucu sayılar düşürüldü. En son kayıp sayısı 163'e indi.
"Kayıplar üçe bölündü, savaş kayıpları, milis kayıpları ve Suriye-İsrail kayıpları... Yani, daha çok İsrail'in sorumlu olduğu kayıplar kabul ediliyor, Lübnan içi kayıplardan söz edilmek bile istenmiyor. Muhalefet de Lübnan içi kayıplardan söz etmek istemiyor.
"Herkes, eski başbakanlardan Hariri'nin öldürülmesini protesto ediyor, bu iyi bir şey. Onu kimin öldürdüğünü bilmek herkesin hakkı, bu araştırılsın ancak böyle binlerce insan var, onların da her biri Hariri kadar kıymetli, neden hepsi araştırılmıyor?
"Savaşın bütün gerçeklerinin ortaya çıkarılması gerekiyor."
Kadija: Umutsuzluğu aşmak gerek!
Kadija Ruissi Fas'ta sendikacı ağabeyinin 1967'de gözaltında kaybedilmesinden sonra çok küçük yaşta kayıp mücadelesine katıldı, 40 yıllık baskı döneminden sonra Gerçekleri Araştırma Forumu'nu kuran 112 aileden biri de Kadija'nınki.
"90'lara kadar siyasi tutukluların özgürlüğü için mücadele verildi. O zamanlar her şey çok zordu. Yüzlerce kayıp yaşandı. Bazı anlaşmalar, reformlar yapıldı
"Forum olarak yetkililerle ilişki kurduk. Konvoylar oluşturduk. Toplumu gerçekleri öğrenmenin ne kadar önemli olduğu yolunda aydınlatmaya, ikna etmeye çalışıyoruz. Bu çalışmayı engellemeye yönelik bir direnç var elbette.
"1998'de Kral II. Hasan'ın ölümü bir çok gelişmeye yol açtı. Biz de Forum olarak ülkenin her yerinde toplantılar düzenledik. Mağdurların tanınmasını sağladık. Toplumsal rehabilitasyon çalışmaları düzenledik.
"Bazı mezarlar ortaya çıktı. Bir zamanlar Fas'ta bir başımıza idik. Umutsuzluğu aşmak gerekiyor."
Catalina: Devlet kayıp kadınları görünmez kıldı
Catalina Del Carman Vendano Leal'in Şili cuntası döneminde eşi kaçırılmış, sonra da bir askeri kamyonun içinde üç cesetle birlikte bulunmuş. Catalina, 30 yıldır Şili Kayıp Aileleri Derneği'nde çalışıyor.
"Diktatörlük kadın kayıplarını görünmez kılmak istedi. Cumhurbaşkanı bir sendika yöneticisini boğarak öldüren birini affetti. Büyük mahkeme bütün davaları altı ay içinde kapatmaya karar verdi.
"Cezaevlerinde kadınları dinleyince hükümetin uyutma politikalarının her yerde olduğunu fark ettik. Hükümet yeni bir komisyon kurdu. Diktatörlük döneminde işkence görenler tanıklık edecek. Ancak, halen sorumlularla ilgili bir sorun var; devlet sırrı kapsamında değerlendiriliyor. Yani açıklanması için 50 yıl beklemek gerekiyor.
"Şu anda, işkencelerden sorumlu olanların affedilmesi için kampanyalar yürütülüyor. Pinochet'in bankada paraları çıkınca halk hayli etkilendi. Pinochet cinayetlerden değil de hırsızlıktan yargılanıyor.
"Halen şehirlerde"hafıza tazeleme" toplantıları düzenliyoruz. Cumhurbaşkanı seçimleri için dört aday var, solcu aday dışındakiler bu konulara hiç girmiyor.
"Kayıplardan 180'inin cesedi bulundu. Bunlardan 79'u kadındı ve 11'i bebek bekliyordu. Cenaze sahipleri halen adalet için mücadele ediyor.
"Bizim mücadelemizi hukukçularla birlikte yürütmemiz başarımızda önemli payı bulunuyor. Özetlersek, yetkililerin sözde adalet projelerine karşı da mücadele vermek zorundayız."
Mariana: Okullarda kimlik tartışılsın
Mariana Eva Perez'in anneannesi Rosa Mayıs Alanı büyükannelerinin öncülerinden, Estella Barnes de Carlotto ile birlikte İstanbul'a Cumartesi insanları/Cumartesi Anneleri ile dayanışma için Galatasaray'da oturmuştu.
Rosa şimdi 90 yaşında ve halen mücadelenin içinde. Cunta'nın kaybettiği kızının bebeğini sonunda buldu. O şimdi yetişkin bir genç adam. Siyaset bilimi okuyan Mariana da anneannesiyle birlikte 13 yaşlarında başladığı mücadelesini sürdürüyor.
"Ben saf değilim, cumhurbaşkanı toplumdaki önemini fark ettiği için insan haklarına çok önem veriyor. En önemli gelişmelerden biri Yüksek Mahkeme üyelerinin değişmesi. Bu olumlu, orası rüşvetin olduğu bir yerdi. İnsan hakları mücadelesi meyvelerini veriyor.
"Arjantin'de 500 kadar çocuğun kaybedildiğini düşünüyoruz. Kayıtlı, isim isim 300 kişi, bunlardan 80'ini bulduk, 80 çocuk/genç kimliğine kavuştu.
"En son Eğitim Bakanlığı'yla görüştük. Okullarda kimlik hakkının tartışılmasını istiyoruz."
Carina: Bize direnmenin normal olmadığını öğrettiler
Carina Russo Belçikalı. Küçük kızı Melissa arkadaşı Julie ile birlikte kaçırıldı ve bir daha onlardan haber alınamadı. Carina olayın peşine düştü, şimdi kayıp mücadelesi veren kadınlarla birlikte.
"Sizleri görmek beni cesaretlendiriyor. Unutmamak direnmek çok iyi bir şey. Bize burada, Belçika'da, direnmenin, talep etmenin normal olmadığı öğretiliyor.
"Melissa'nın mahkemesi çok medyatize edildi, bizimle dalga geçilmediğini ispat etmeye çalıştılar. Ben hala ikna olmuş değilim.
"Biz yargılamaya ki kez müdahale etmek istedik, bütün yetkililer özellikle medya bize karşıydı. Davanın kapatılmasında herkes hem fikirdi. Çok uzun bir davaydı.
"Yıllar boyunca basın belli kişileri suçladı. Gerçeklik neredeydi biz bilmiyoruz. Sizin burada kayıplar için mücadele vermeniz bizi güçlendiriyor."
Madjiguene: 1 Dolarla geçinen için insan hakları
Madjiguene Cisse uzun yıllar Avrupa'da yaşadı, resmi belgelerini bir türlü alamayan"kağıtsızlar" diye tanımlanan Afrikalı mülteciler için verilen mücadelenin öncülerinden oldu. Şimdi, Afrika Kadınları İlişki Ağı için Senegal'de çalışıyor.
"Kayıp aileleriyle ilgili bir kadın örgütümüz var. Senegal'de 23 yıldır süren bir savaş var. Bir kesim bağımsızlık istiyor. Kadın olarak ne yaptıklarımızı anlatıyoruz.
"2000'den bu yana Afrika'da bir ilişki ağı oluşturduk. Tabandaki kadınlar çoğu zaman unutuluyor. Kendi kaderimiz tayin etme mücadelesi veriyoruz. İnsan hakları günde bir dolarla geçinmek zorunda kalan insanlara pek bir şey ifade etmiyor.
"Bunu kendimize soruyoruz. İnsanlar çölde susuzluktan, açlıktan ve yorgunluktan ölerek bedel ödüyor."
Leyla: Mezar arıyoruz
Leyla Gapayeva Çeçenistan Kadın Derneği'nden, ailesinde kayıplar var, dört yıldır kayıplarla ilgili yeni bir durumun ortaya çıkmadığını, öte yandan kayıpların devam da söylüyor.
"İnsanları Rus ordusu kaybetti. Mezar arıyoruz. Hükümetin tarafını tutan Çeçenler var, aşırı gruplar var, kimin adaletine inanacağımızı bilemiyoruz: Ruslar ve Çeçenler?...
"Savaş yılları boyunca sadece birkaç aile AİHM'e başvurabildi. Ekonomik sorunlar var... Kayıp aramak için insanların yol parası bile verecek hal yok. Ben geri dönüşümden çok korkuyorum.
"Çeçenler kişi olarak bir şey ifade etmiyor. Aileler daha fazla çocukları yok olmasın diye Avrupa'ya iltica ediyor. Çeçenistan'da herkes birbirinden korkuyor. Sessiz kalırsak bu durum on yıl daha sürer.
"Üç grup var: Askerler, aşırı zenginler ve sefiller. Senin maaşın yoksa bir şey yapamazsın. Çalışabilir yaştakilerin yüzde 30'u savaş sakatlıkları nedeniyle çalışamaz durumda, kalanlar çalışabilir ama onlara da iş yok...
"Biz direniyoruz ama gündelik yaşam çok zor. Kayıp aileleri evi beslemekle öyle meşgul ki başka şeye mecalleri kalmıyor."
Şimdi ne yapmalı?
Bu ilk buluşmamızda Nursel ile ben de Türkiye'deki durumu, artık insanların kaybolmadığını ama kayıplarla ilgili hükümetlerin kayıpların akıbetlerinin ortaya çıkarılması sorumluların bulunması ve yargılanması yolunda hiçbir adım atmadıklarını anlattık, reform paketlerinden, yeniden başlayan çatışmalardan, Eskişehir'deki Kaymaz duruşmasından söz ettik.
Soha Bechara, Lourdes Uranga, ve Laura Beatriz Bonaparte anlatıyorlar ve soruyorlar: Suçlular kim? Şimdi onları tartışmanın zamanı. Biz ne yapacağız? Toplantı başlamak üzere, onu da bugün tartışacağız. (NM/EK)