Karganın Duyduğu, Girdap Balıkçısı ve Asfalt Yengeci'nin ardından Mor Saki'yi yazan Ali Deniz Uslu, arka kapaktaki deyimiyle şiir ile kısa öyküler arasında kurduğu ilişkiyi, bir adım daha ileriye taşıyor.
Kitabın adından başlarsak Mor Sâki adı nereden geldi?
Kitaptaki her şiir, hayatın bende bıraktığı bir tortuya, bazen burukluğa bazen de keyifli bir duyguya yazılmış. Mor Sâki'de Ege'den, Selimiye'den geliyor.
Her akşam, gün batarken kızıllığa bürünür Selimiye, mor rengin deliliği sarar koyu. Bu bir çağrıdır, davettir hayat hayattayken yaşamak için.
İşte tam bu delilik saatlerinde kadehini dolduran bir adamın hikayesini dinlemiştim. İstanbul'dan kaçıp, oraya yerleşip, her akşam bunu bir ayin gibi yaşadığı anlatılmıştı.
Kendisi artık aramızda değil, tanışma fırsatımız da olmadı. Bu kitap hem ona, hem tavrına bir selam oldu ve bu dizeler döküldü; "Menekşe saati geldiğinde/ Mor sâki doldurur kadehleri/ Ziyanın telafisidir şimdi"
"Görmezden gelmek çağımızın vebası"
"Yüzleşmekten korkanların eline almaması türden" yazıyor kitabın arka kapağında. Buradan yola çıkarak yazarın kendiyle yüzleşmesinden öte bir noktaya gidileceğini çıkarabilir miyiz?
Kitaplar yazarların arınmasıdır, günah çıkarması ve iyileşme yöntemidir. Okuyucu yazarın evrenine girerse elbette kendinden bir şeyler bulur.
Bulacağı da yalnızca kendini ilgilendirir. Hepimiz pek çok şeyden kaçıyoruz, korkuyoruz. Görmezden gelmek çağın vebası.
Ne zaman yüzleşmenin gerçekten yaşamak olduğunu anlayacağız, işte o gün özgürleşmek için ilk adımı atmış olacağız.
Yine arka kapakta "varmak istediği coğrafyaya sanki bir an önce ulaşmak ister gibi" yazıyor.
Vaadedilmiş bir ruh coğrafyasına yolculuğumuz. Ama orası gerçekten var mı yoksa yolculuğun kendisi mi o coğrafya henüz onu anlamış değilim.
Şiir ile kısa öyküler arasında dolanan bir tarzı var kitabın. Bu nasıl gelişti? Serbest teknikle ifade daha özgür mü kılıyor?
Bunlar Ali Deniz Uslu metinleri. Biraz şiir, biraz öykü, biraz saçmalama, biraz küfür ve bolca isyan.
Korkmadığınızı fark ettiğinizde korkarsınız bazen. İşte yazmanın kapıları böyle açılır. Yazmak öncelikle yazarı ilgilendirir. Ben de kendi yolumda giderken beni anlayıp yanıma yoldaşlar alabiliyorsam daha ne olsun!
"Zokayı yutmayan yazamaz"
"Terk edilmiş limanlara, Kaptansız gemiler yanaşır." diye başlayan "Zoka" şiiri "Ve günün sonunda, Zokayı yutanlar buluşur." diye bitiyor. Siz ne kadar zokayı yutanlardansınız. Yazan kişi zokayı yutan kişi de olabilir mi?
Zokayı yutmayan yazamaz demek daha doğrusu! Yazmak marazlı ruhların işidir.
Elbette net sınırları, tanımları da yok bu işin. Ben her duyguyu hakkını vererek yaşayanların tarafındayım.
"Yine yanılacağız, yine inkar edeceğiz"
"Söyleyenecekler çoktan bitti. Ama herkes hala konuşuyor* diyor 20.02.2017 adlı şiir. Bu tarihin anlamı ne? Ve söylenecekler gerçekten bitmiş olabilir mi?
Bu şiirdeki bu mısralar bir arkadaşıma ait. Şiir üzerine konuşurken bunu not almamı ama altına ismini yazmamamı söylemişti.
Şimdi bunu konuşuyor olmamız tespitinin doğru olduğu anlamına geliyor. Öte yandan aynı şeyleri farklı şekillerde söylemeye devam edeceğiz.
Yine anlamayacağız, yine yanılacağız, yine inkar edeceğiz.
"Leyla Gel Artık" diye bir şiir var. Kim bu Leyla?
Leyla, gelmesi için sabırsızlandığımız kızımız. Aramıza katılması için gün sayıyoruz.
"Hayatın ortasında,
dünyanın sonunda,
Leyla'yı beklerken bulduk kendimizi.
Sol yanımız ateş, sol yanımız aşk...
Biz, demimizi aldık,
Hadi, gel artık..."
"Yeni hesaplaşmalar bekliyor"
Biraz geriye dönersek, yazıyla ilk buluşmalar sizin için nasıl oldu? Nasıl zamanlarda yazarsınız daha çok?
Elim kalem tutmaya başladığı günden beri hep yanımda bir not defterim oldu. Kurşun bir kalem ve sarı sayfalı küçük defterler.
Sonra gazetecilik yaptığım sürede farklı tecrübeler edindim, Türkiye'yi ve dünyayı tanıdım.
Daha çok yazmaya ve daha çok okumaya başladım. Farkında olmasam da zihnim sürekli notlar alıyor, gördüklerime mısralar düşüyor.
Çok bilinçli ve profesyonel bir süreç de değil bu.
Mor Sâki, Girdap Balıkçısı, Karganın Duyduğu ve Asfalt Yengeci'nden dördüncü kitabınız. Ufukta neler var?
İhtiyaçtan yazıyorum, özgürleştiğim ve huzur bulduğum için... Varmak istediğim coğrafya dedik ya, ya orası yolun kendisiyse ya da oraya vardığımda beklediğimi bulamazsam diye içten içe de korkuyorum belki de.
Yazdıklarıma baktığımda neler yaşadığımı, ne kadar eksilip ne kadar arttığımı görüyorum. Kendi adıma hesabımı iyi tutuyorum da denebilir. Ufukta da yeni hesaplaşmalar, yeni keşifler beni bekliyor.
|
(PT)