Fotoğraf: csgorselarsiv/Dilara Açıkyıldız
Mor Çatı, 20 Mart’ta Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Türkiye’nin tek taraflı olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını Danıştay’a taşıdı.
TIKLAYIN-Avrupa Konseyi'nden 27 ülke: Fesih bildirimini geri çek
TIKLAYIN-İstanbul Sözleşmesi'ne yönelik saldırılara karşı ulus ötesi bir yanıt
"Temel düzenleme ortadan kaldırıldı"
Konuya dair Mor Çatı’dan yapılan açıklamada şöyle denildi:
“Kadınların şiddetten uzaklaşma haklarını koruyan uluslararası bir sözleşmeden çekilme kararının anayasaya aykırı olması bir yana, devlet bu kararla kadınları şiddete karşı koruma, şiddeti önleme ve failleri cezalandırma sorumluluğunu reddetmiş oldu. Şiddetin
önlenmesi amacına yönelik bir Sözleşmenin feshedilmesi, Türkiye’de yüzbinlerce kadının şiddete karşı başvurabileceği temel düzenlemelerin ve mekanizmaların ortadan kaldırılmasıdır.
Hukuksuz ve kadınların çıkarlarına karşı olarak alınmış bu kararı tanımadığımızı ve dava açarak hukuk yoluna gideceğimizi daha önce paylaşmıştık. 20 Mayıs 2021’de Danıştay’da dava açarak çekilme kararının yürütmesinin durdurulması ile Sözleşme’nin 1 Temmuz tarihinde Türkiye’de yürürlükten kaldırılması tehdidinin durdurulmasını ve çekilme kararının iptalini talep ettik.
“Mor Çatı olarak bu davayı açıyoruz çünkü 30 yılı aşkın süredir on binlerce kadının ve beraberindeki çocuğun deneyimleri ile edindiğimiz bilgiler ışığında, kadına yönelik şiddetin ve şiddetin sonucu olan etkilerin önlenmesi için İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte kalması ve koşulsuz olarak uygulanmasını elzem görüyoruz. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’nin fesheden idari işlem olan Cumhurbaşkanlığı Kararı’nın iptal edilmesi, Sözleşme’den çekilme kararının 1 Temmuz’da yürürlüğe girmesine engel olmak için derhal kararın yürütmesinin durdurulması, kadınların hayatta kalmaları, şiddetten uzakta hayat kurmaları ve anayasada güvence altına alınmış temel hak ve hürriyetlerini ullanabilmeleri için hayati öneme sahiptir.
'Hak ihlalleri yaşanıyor'
"20 Mart 2021 tarihinde, İstanbul Sözleşmesi’nin feshine yönelik idari işlemin kamuoyunda gündeme gelmesiyle birlikte, aynı gün içinde sayısız kadın Mor Çatı’ya İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte kalmaya devam etmesi için neler yapabileceğini sordu. 1990
yılından bugüne, şiddet gördüğü için Mor Çatı’ya başvuran, Mor Çatı’nın şiddetten uzakta hayat kurabilmek için destek olduğu binlerce kadın, çocuk; ve faillerin orantılı ceza alması için dava takibini yaptığı, ihtiyaç duydukları desteklere erişemedikleri için öldürülen onlarca kadın adına İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak ve bu davayı takip etmek bugün Mor Çatı’nın öncelikli amaçları arasındadır.
Mor Çatı’ya başvuran şiddet gören kadınların ve beraberindeki çocukların deneyimleri, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin boyutları, mevcut hukuki ve sosyal mekanizmaların yetersizliği konusunda açık ve net veriler sunmaktadır.
"Danıştay’da açtığımız davada, İstanbul Sözleşmesi’nin hayati önemini, Mor Çatı’ya başvuran kadınların ve çocukların, kolluk, mahkeme, savcılık, ŞÖNİM gibi kurum ve kuruluşlar nezdinde yaşadıkları zorlukları ve hak ihlallerini açıkladık. Bu hak ihlallerine İstanbul Sözleşmesi’nin çekincesiz, yüzde yüz uygulanması ile engel olunabilir."
Hukuki gerekçe
Mor Çatı, Danıştay başvurusunda şu hukuki noktalara dikkat çekti.
*İstanbul Sözleşmesi’nin feshini düzenleyen idari işlemin derhal yürütmesinin durdurulması, iptal edilmesi ve Sözleşme’nin uygulanması için gerekli hukuki ortamın sağlanmasının acil ve zorunlu bir ihtiyaçtır.
*İptal Talebinin Hukuki Dayanağı
İptal kararının dayanağı olan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi Anayasa’nın Cumhuriyetin nitelikleri (madde 2), kanun önünde eşitlik (madde 10), Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü (madde 11), temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması (madde 13), milletlerarası andlaşmaları uygun bulma (madde 90) ve Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri (madde 104) maddelerine
aykırı olduğu için kararın yürütmesinin durdurulması ve iptali için başvurduk.
*İstanbul Sözleşmesi insan haklarını koruyan diğer uluslararası anlaşmalar ile bir bütünlük arz etmekte ve Anayasa’nın 10. Maddesi kapsamında güvence altına alınmış ‘Kanun Önünde Eşitlik’ ilkesini uluslararası alanda korumaktadır. Sözleşmenin tek amacı kadınlara yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve ayrımcılık ile ev içi şiddetin sona erdirilmesi olarak
belirlenmiştir.
*Sözleşme, şiddeti kadın ve erkek eşitliğinin önünde büyük bir engel olarak tanımlamaktadır. Türkiye’de kadına yönelik şiddet, kadın ve erkek eşitliğinin hem hukuki hem de eylemli olarak sağlanmasının önünde en büyük engellerden birini teşkil etmektedir. Kadına
yönelik, fiziksel, ekonomik, psikolojik, cinsel şiddetin yaygınlığı, bugün kadınların Anayasa ve diğer uluslararası sözleşmeler ile teminat altına alınan kişi, siyasi, medeni ve ekonomik haklarını kullanmalarına engel olur.
*Ayrıca, usulüne göre yürürlüğe konulmuş olan İstanbul Sözleşmesi Anayasa’nın 90. Maddesi’ndeki, “temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmaların kanunlar ile çatışması halinde, milletlerarası andlaşmaların üstün kabul edileceği” ifadesi ve Anayasa’nın
bağlayıcılığını ve üstünlüğünü ifade eden 11. Maddesi kapsamında kanunlardan üstün olup Anayasa ile aynı kademede yer alır; 13. Madde olan temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması bakımından Sözleşme’nin sınırları belirli olmayan bir yetki ile fesih edilmesi belirlilik ilkesine ve dolayısıyla Anayasa’nın 2. maddesinde Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti ilkesine açıkça aykırıdır.
Ne olmuştu?
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 20 Mart 2021 Cumartesi İstanbul Sözleşmesi'nin tek taraflı olarak feshedildiğini duyurdu. Fesih kararı 23 Mart 2021 Pazartesi günü Avrupa Konseyi'ne de bildirildi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada "Fesih kararının" nedeni olarak "Sözleşme'nin eşcinselliği meşrulaştırıyor olması" iddia edildi.
Kadınlar ve LGBTİ+ hareketi, 20 Mart'tan beri Türkiye'nin birçok ilinde İstanbul Sözleşmesi'ni savunmaya devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi hakkında
Tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldı ve ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Sözleşme 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.
Sözleşme, ''kadına yönelik şiddet'', ''aile içi şiddet'', ''kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet'', ''kadın'' kavramlarını tanımlıyor.
Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şunları içeriyor:
İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.
Sözleşme çerçevesinde ev içi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.
Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.
Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.
Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi, ister kocası, ister babası, ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tüm maddeleri...
TIKLAYIN - 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi nedir, ne değildir?
TIKLAYIN - “İstanbul Sözleşmesi 4 partinin de ortak fikriydi”
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tüm maddeleri...
TIKLAYIN - 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi nedir, ne değildir?
TIKLAYIN - “İstanbul Sözleşmesi 4 partinin de ortak fikriydi”
(EMK)