* Fotoğraf: Pixabay
“Hem Montrö Boğazlar Sözleşmesi hem de uluslararası denizcilik hukukunun koyduğu kurallar gayet açık ve nettir. Açılması planlanan kanalın girişine gişe koyup; kimseyi haraca bağlayacak bir durum oluşmadıkça, kanal geçişlerinden para da kazanılmayacaktır.”
Kanal İstanbul projesiyle onyıllar sonra konuşulmaya başlanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi (1936 Montreux Convention), dün gece 103 emekli amiralin bildirisiyle gündemin birinci sırasında oturdu.
Yukarıdaki satırlar, Kanal İstanbul’a karşı yapılan son eylemde okunan basın açıklamasından.
Muhalefet sözleşme kapsamında gemi geçişlerinden anlamlı bir ücret alınamayacağını söylese de iktidar, Kanal İstanbul’u gemi geçişlerinden alınacak ücret üzerinden anlatıyor.
Ayrıca, Boğazlar'ın uluslararası statüsü üzerindeki Türkiye'nin söz hakkının, Kanal İstanbul projesi ile belirsizliğe sürükleneceği de itirazlar arasında.
Montrö Anlaşması’nın neleri kapsadığını, Kanal İstanbul ile bağlantısını ve itirazları derledik.
Sözleşme neleri kapsıyor? |
Tam metnine buradan ulaşabilirsiniz. Türkiye'ye İstanbul ve Çanakkale boğazları üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren uluslararası sözleşme, İsviçre'nin Montrö kentindeki konferansta tartışılmaya başlandı ve 20 Temmuz 1936'da imzalandı, 9 Kasım 1936'da yürürlüğe girdi. Halen yürürlükte. İmzacı ülkeler: Bulgaristan, Fransa, Britanya, Avustralya, Yunanistan, Japonya, Romanya, Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Türkiye. Sözleşme, Türkiye'ye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı verip barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantilerken Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin geçişini sınırlıyor. Sözleşme barış zamanında ticari gemilerin geçişlerine dair şu kuralları getiriyor: “Barış zamanında gemiler, gündüz ve gece, bayrak ve yük ne olursa olsun, hiçbir işlem (sağlık denetimi hariç) olmaksızın Boğazlar'dan geçiş ve gidiş-geliş özgürlüğünden yararlanacaklardır. Bu gemiler, Boğazlar'ın bir limanına uğramaksızın transit geçerlerken, Türk makamlarınca, alınması işbu Sözleşmesinin I sayılı Ek'inde öngörülen vergilerden ve harçlardan başka, bu gemilerden hiçbir vergi ya da harç alınmayacaktır.” |
Kanal İstanbul ile ne ilgisi var?
Kanal İstanbul projesini, 12 Haziran 2011 Genel Seçimleri öncesinde 27 Haziran'da dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan açıkladı. Açıklama, “çılgın proje” ve “İstanbul’a ikinci boğaz” başlıklarıyla manşetlerde yer aldı.
2011’de kanalın uzunluğu 40 kilometre, genişliği 150 metre, derinliği ise 25 metre olarak planlandı. Kanalla birlikte büyüklüğü 453 milyon metrekareyi bulacak bir de yerleşim alanı da planda yer aldı.
Erdoğan’ın Ağustos 2018’de açıkladığı 100 günlük eylem planına göre Kanal İstanbul yap-işlet-devret modeliyle yapılacak. Yine aynı plana göre kanaldan günlük 150-160 geminin geçmesi planlanıyor. Yıllık geçen gemi sayısının 50 binin üzerinde olacağı ifade ediliyor.
Gemi geçişleri azaldı
Ancak günümüzde İstanbul Boğaz’ından geçiş yapan gemi sayısı her geçen gün azalıyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı resmi istatistiklerine göre 11 yıldan beri boğazlardan geçiş yapan gemi sayılarında yüzde 25,10’luk azalma var. 2007’de 56 bin 606 olan geçiş sayısı 2018’de 41 bin 103’e gerilemiş durumda. Yani günlük gemi geçiş sayısı ortalaması 155’ten 112’e düştü. Boğaz trafiğinde böyle bir azalma yaşanırken, Boğaz’ı kullanan gemilerin toplam ağırlığı ise arttı.
2018 yılında dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan projenin güzergahını açıkladı: Karadeniz ile Marmara Denizi arasında yapay bir suyolu oluşturacak kanalın Küçükçekmece Gölü'nden başlayarak, Küçükçekmece-Sazlıdere-Durusu koridoru boyunca 45 kilometre olacağını söyledi.
Bu proje ile, Marmara Denizine üçüncü bir “boğaz” yapılması öngörüldüğünden, bu yapının da Montrö’ye bağlı olacağı ifade ediliyor.
Gelir elde edilemiyor mu?
Muhalefet, Kanal İstanbul’a karşı çıkarken Türkiye’nin Boğazlardan gelir elde edemediğini savunuyor. Montrö Sözleşmesi boğazlardan geçen gemilerden vergi ve harç toplanmasını hükme bağlıyor.
29 madde 4 ek ve 1 protokolden oluşan sözleşmede boğazlardan geçen gemilerin ödeyecekleri vergi ve harçlar tarifeye bağlanmış durumda.
Bir yıllık gelir 312 milyon
Sözleşme imzalandığında geçişler Frank’a endeksleniyor fakat 1983’te sabit kurla hesaplanan altın-Frank uygulaması kaldırılıyor ve ücretler Dolara endeksleniyor. Fakat değişikliğe gidilen bu dönemde 1 gram altının değeri 2,8 dolara sabitleniyor. Dolayısıyla Boğazlar’dan elde edilen gelir, muhalefetin de öne sürdüğü gibi anlamlı bir miktara karşılık gelmiyor.
Ama Türkiye transit gemi geçişleri sırasında verilen fener, tahlisiye ve kılavuzluk hizmetlerinden ekstra olarak para alabiliyor. Anadolu Ajansı’nın haberine göre verilen bu hizmetlerden 2017 yılında 312 milyon 11 bin 630 lira gelir elde edildi.
Maliyeti açıklanandan fazla
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nca 2018 yılında hazırlanan sunumda Kanal İstanbul'un toplam maliyeti 20 milyar dolar öngörülüyordu. ÇED raporuna göre ise Kanal İstanbul’un toplam maliyeti 75 milyar lira.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Maden Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi ise “ÇED Raporu üzerinden yapılan incelemelerde proje maliyetlerinin belirtilenin çok üzerinde olacağı, sadece kanal kazı, nakliye ve depolama maliyetlerinin bile tüm kanal için belirtilen maliyetlerin üzerine çıkacağı açık bir şekilde görülmektedir” açıklamasını yapmıştı.
Muhalefetin Montrö itirazı ne?
Muhalefet, Kanal İstanbul’a çevreyi, ekolojik dengeyi bozacağı gerekçesiyle itiraz ediyor. Bu itirazların içerisinde, hukuki gerekçe olarak da Montrö Sözleşmesi gösteriliyor.
TIKLAYIN - Kanal İstanbul İtirazları: Ekolojik Yapı Bozulacak, Kent Yumurta Kokacak
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Cemal Saydam da Kanal İstanbul’a dair açıklamasında, “Montrö Boğazlar Sözleşmesi varken Kanal İstanbul ile kar edileceği düşünülemez” demişti.
“Savaş gemileri yasağı ortadan kalkıyor”
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul projesi ile ilgili gelişmeleri aktardığı basın toplantısında, Montrö konusuna şöyle değinmişti:
“Montrö sözleşmesi anlatıldığı gibi olumsuz değil, Türkiye’yi ve Karadeniz’e kayısı olan ülkeleri koruyan bir sözleşmedir. Bu anlaşma sayesinde, neredeyse 90 yıldır Karadeniz, bir barış denizi. Montrö Anlaşması’na göre, Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin gemileri, Karadeniz’de en fazla 21 gün kalabilir.
“Ayrıca uçak gemisi, denizaltı ve farklı büyüklüklerde gemilerin de geçişi, sözleşmeyle yasaklanmıştır. Koruyucudur. Yani savaş çıkarmak için ihtiyaç duyulan bir askeri filo, Montrö sayesinde, Karadeniz’e giremez. Kanal İstanbul açıldığı takdirde, bu koruma kalkanı ortadan kalkacak. Ayrıca Montrö Sözleşmesi’nin 2. maddesi ve diğer uluslararası kurallara göre; gemiler, Kanal İstanbul’dan geçişe zorlanamaz. Montrö fesih edilse dahi, Türkiye, boğazlarından ticari gemi geçişini yasaklayamazsınız. Yani, kanalla Türkiye para kazanacak savı, uluslararası hukuk karşısında geçersiz. Hayaldir. Uydurmadır. Aldatmacadır.”
“Boğazların hukuki statüsü belirsiz olacak”
29 bilim insanının katkısıyla hazırlanan “Kanal İstanbul Çok Disiplinli Değerlendirme” isimli kitapla ilgili toplantıda da İBB Genel Sekreteri Can Akın Çağlar, şunları söylemişti:
“Trafiğe etkisini, ortaya çıkacak hafriyatın İstanbul’un 50 yıllık hafriyatına denk geldiğini, 1 milyon 200 bin nüfus hareketinin oluşabileceğini, bölünmeden sonra 8 milyon nüfusun bir adada hapsedileceğini, bir taraftan da Montrö Antlaşması ile Boğazların hukuki statüsünün de belirsizliğe taşınacağını, Karadeniz’deki balıkçıların karşılaşacağı sorunları da dikkate almak gerekiyor.”
103 emekli amiral, Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili sözlerinin sonrasında başlayan tartışmalar ile Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı’nın takke ve cübbe giydiği bir fotoğrafının basına yansımasına ilişkin ortak bir bildiri kaleme aldı.
Emekli diplomatlar: Beka sorununa yol açar |
126 emekli diplomat da geçen hafta Kanal İstanbul’un sözleşmeyi tartışmaya açacağını belirterek Kanal İstanbul’un yapılmaması gerektiğini açıklamıştı. Milli İstihbarat Teşkilatı'nın ilk sivil müsteşarı olan emekli büyükelçi Sönmez Köksal, halen BM İşkenceyi Önleme Komitesi üyesi olan Erdoğan İşcan ve eski AİHM yargıçlarından Rıza Türmen’in de imzacısı olduğu açıklamada, Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya açılmasının Türkiye için “gerçek bir beka sorununa yol açacağı” ifade edildi: “Kanal İstanbul, Montrö Sözleşmesi'ni tartışmaya açacaktır. Atatürk Türkiye'sinin, Lozan Antlaşması'ndan sonra en büyük diplomasi başarısı olan Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması ise Türkiye'nin İstanbul-Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi üzerindeki mutlak egemenliğinin kaybedilmesine yol açar. “Montrö, Türkiye Cumhuriyeti'nin, ülkenin askerden arındırılmış, uluslararası yönetime ve denetime bırakılmış son parçası üzerinde mutlak egemenliğini tescil eden belgedir. “Montrö, Boğazlar üzerinde yüzyıllar süren ve Osmanlı Devleti'nin ortadan kalkmasına varan tarihi sürecin tekrarlanmasını önleyecek dayanağımız, kozumuzdur. “Montrö, Türkiye'nin herhangi bir savaşta, savaşan taraflardan birinin yanında istemeden savaşa girmesini önleyen bir sözleşmedir. “Montrö, Rusya'nın da güvenliğinin temel bir belgesidir. Rusya, 1936'nın koşullarında, zamanın Türkiye Cumhuriyeti'nin Avrupa ve Dünya siyasetindeki konumu, ağırlığı ve güvenilirliği nedeniyle güvenliğini Türkiye'nin ihtiyarına ve kararına bırakabilmiştir. Ancak, Sözleşme'nin imzasını takiben, Boğazlarda daha fazla söz sahibi olabilmek için Türkiye'yi ikili bir yardımlaşma anlaşması yapmaya zorlamak istemiştir. Atatürk, İnönü ve T. Rüştü Aras, Montrö varken başka anlaşmaya gerek olmadığı ve Montrö'yü tartışmaya açmanın, Türkiye'ye kazandıklarını kaybettireceği düşüncesi ile bunu kabul etmemişlerdir. Rusya Boğazlar üzerindeki iddia ve beklentilerinden bugün de vazgeçmemiştir. “Montrö Sözleşmesi'ne taraf olmayan ve Sözleşme'yi Karadeniz'e dilediği gibi çıkmasının önünde engel olarak gören müttefikimiz ABD, yıllardır Montrö'yü ortadan kaldırmaya veya kendisinin de taraf olacağı yeni bir sözleşme yapılmasını sağlamaya çalışmaktadır. Kanal İstanbul ve ÇED Raporu'nda sözü edilen Çanakkale Kanalı, ABD'nin Montrö'yü tartışmaya açmak amacına hizmet edecektir. “Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya açılması, Türkiye'ye bütün bu kazanımlarını kaybettirebilecek yaşamsal bir egemenlik ve güvenlik, kısacası gerçek bir beka sorununa yol açacaktır. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde çeşitli emelleri olan devletlerin çıkarına hizmet edecek olan Kanal İstanbul'dan vazgeçilmelidir.” |
Amirallerin Montrö bildirisinde ne var? |
Emekli amirallerin bildirisinde, Montrö'nün Türkiye’nin haklarını en iyi şekilde koruyan bir anlaşma olduğu belirtiliyor: “Montrö; sadece Türk Boğazlarından geçişi düzenleyen bir sözleşme değil, Türkiye’ye İstanbul, Çanakkale, Marmara Denizi ve Boğazlardaki tam egemenlik haklarını geri kazandıran, Lozan Barış Antlaşmasını tamamlayan büyük bir diplomasi zaferidir. “Montrö, Türkiye’nin II. Dünya Savaşında tarafsızlığını korumasına imkân yaratmıştır. Bu ve benzeri nedenlerle, Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz.” |
Kaynaklar: Montrö Anlaşması, Ulaştırma Bakanlığı, wikipedia, bianet, İBB.
(AS)