Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu'nun İstanbul'da düzenlediği "Yerel Demokrasi Konferansı"nda konuşan DEM Parti İmralı Heyeti üyesi ve Urfa Milletvekili Mithat Sancar, yerel demokrasinin hem özgürlük hem de barışın temeli olduğunu söyledi.
Sancar, konferansın "Yerel Demokrasi ve Kayyım" başlıklı oturumda yerel demokrasinin temel değerlerini çoğulculuk, katılım, özgürlük, kamusallık ve adil paylaşım olarak sıraladı. Yerel demokrasinin bazı temel özelliklerini değinerek, bugünün demokrasi tartışmasıyla somut bağlantısını kurdu:
Temel özellikler ve değerler
"Yerel demokrasi, kentte ya da yerelde oluşan demokratik ilişkiler bütünüdür. Öznesi kenttir, kentsel yaşamdır. Kentler büyüdükçe farklılıkların ortak yaşam alanı da genişler. Farklılıkların birlikte demokrasiyle mi yönetileceği, yoksa farklılıkların görmezden gelinerek bastırılarak tekçi bir anlayışla mı yönetileceği sorusu tam burada başlıyor.
"Yerel demokrasinin temel değerlerinden biri halkın iradesinin yönetime dolaysız yansımasıdır. Farklılıkların tanınması yani çoğulculuk, aktif yurttaşlık veya katılım ve denetim yetkisinin yurttaşta, kentlide, hemşeride olmasıdır. Özgürlük, kentinde özgürce yaşayabilme imkânlarının olmasını, kendi kimliğini, inancını serbestçe yaşamasını ifade eder. Kamusallık dediğimiz birbirimize karşı sadece yönetimle ilişkide değil, yurttaş olarak, hemşeri olarak birbirimize karşı sorumlu olma bilincini ifade eder. Adil paylaşım; kent yaşamının imkânlarını ve değerlerini eşit, adil bir şekilde paylaştırılmasıdır. Bütün bu unsurlar yerel demokrasiyi meydana getirir. Bunların eksikliği de yerel demokrasinin eksikliği sonucunu doğurur.
Porto Alegre İzlenimleri
"Kendini ve kentini yönetebilmek"
Sancar, kent hakkının en esaslı tartışıldığı yer olarak işaret ettiği Brezilya'nın Porto Alegre kentinde 2005'te düzenlenen Dünya Sosyal Forumunda kabul edilen 'Dünya Kent Hakkı Şartı'na atıf yaptı. Yerel yönetimlerdeki yetki gaspının otoriterliği pekiştirdiğini belirterek şöyle konuştu:
"Yerel demokrasideki her eksiklik genel olarak ulusal çapta da demokrasinin zayıflamasına, gerilemesine yol açar. Şimdi yerel demokrasi merkezdeki yetkilerin yerel yönetimlerle veya yerel birimlerle paylaşılmasını gerektiren bir kuvvetler ayrılığı sistemidir aynı zamanda. Merkezi devlet belli yetkilerinden vazgeçiyor ve bunları yerel yönetimlere devrediyor. Böylece kuvvetleri birbirinden daha fazla ayırıyoruz.

"Kuvvetlerin birleşmesi otoriterlik, despotluk, otokrasi ne derseniz deyin böyle bir sistemi doğurur. O nedenle iktidarın içindeki yetkileri paylaştırdıkça otoriterliğin, otokrasinin, despotluğun önünü de daha fazla kapatmış oluyorsunuz. Yerel demokrasi bu açıdan da son derece önemli. Kendini yönetmenin en önemli yolu da kentini yönetebilmekten geçer. Yani kentini yönetemeyenin kendini yönetebilmesi söz konusu olmaz. Kendini yönetmek ise demokrasi kavramının özünü oluşturur. O nedenle yerel demokrasi kendini yaşayabilme imkânı olarak da tanımlanabilir. Kendini yönetebilmek için de kentini yönetebilmek gerekiyor."
"Bugünü 2016'dan gördük"
Sancar, 2016’dan bugüne kayyım uygulamalarının yeni bir rejimin inşası anlamına geldiğini ifade ettiklerini belirtti. Yerel demokrasilerdeki zayıflamanın ülke demokrasisine vereceği zarara ilişkin uyardı:
"Yerel yönetim biriminden söz edebilmek için iki temel şart var. Biri yöneticilerinin halk iradesiyle iş başına gelmesi. Diğeri ise yönetebilmek için yetki, imkân ve güvencelere sahip. Ön şart seçimle gelmektedir. Seçim yoksa veya seçilmiş irade yok ediliyorsa yok sayılıyorsa yerel yönetim diye bir şey kalmıyor. Onlar merkezi idarenin şubelerine dönüşüyor, iktidarın birer şubesi işlevini görür. O nedenle genel demokrasinin şartı ama aynı zamanda var oluş damarlarıdır. Eğer bu damarları keserseniz o zaman ülkede demokrasiyi yerleştirme imkânınız da olmaz.

YEREL DEMOKRASİ VE KAYYIM
Özgür Çelik'ten 'kent uzlaşısı' çıkışı: Kürt’ün doğusundakiyle batısındaki farklı mı?
"2016'ya dönelim. Kayyımlar atanmaya başlandığında bunun yeni bir rejim inşası olduğunu açık bir şekilde söyledik. Yeni rejim inşası merkezileşmenin arttığı, otoriterliğin pekiştiği bir rejim olarak tanımlanıyorduk. Ve sadece Kürdistan'daki belediyelerle sınırlı kalmayacağı, batıya da yayılacağını belirtiyorduk. Sadece belediyelerle de sınırlı kalmayacağını, başka alanlara da yansıyacağını söylüyorduk. Öyle de oldu. Bunu niye anlatıyoruz? Eğer yerel demokrasiyi ortadan kaldırıyorsanız, zaten ülkede de demokrasiyi ortadan kaldırma projemiz var demektir."
"Demokrasi bir yönetim biçiminden fazlasıdır"
Yerel demokrasinin yalnızca bir yönetim sistemi değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu belirten Sancar, "Yerel demokrasiyi daha iyi anlamak istiyorsak onun bir toplumsal yaşam biçimi olduğunu da kavramamız gerekiyor" dedi. Sancar, yerel demokrasinin alt birimlerinin oluşması kadar halkın yönetime katılma kanallarını oluşturulmasının da önemli olduğunu söyledi ve katılımın iki türüne dikkat çekti:
"Doğrudan referandum gibi ‘yöneticileri geri çağırma’ dediğimiz halkın belli oranda imza toplayarak bir oylamaya gitmesi ve mevcut yöneticilerin görevine son vermeyi mümkün kılması bir yöntemdir. Diğeri de belediye altı birimler oluşturmaktır. Mahalle konseyleri, tabii kent konseyi dışında mahalle komitelerine varana kadar belediyenin bunları kurumsal olarak oluşturmasıdır. Böylece halkın karar süreçlerinde söz sahibi olması sağlanır. Bu da denetimi güçlendirir, şeffaflığı mecburi hale getirir. Denetim ve şeffaflığın yok olduğu her ortam yozlaşmanın, yolsuzluğun ve rantın yerleşmesi anlamına gelir.
"Yerel demokrasi o nedenle yerelde kaynakların talanı, yolsuzluk, rant ve yozlaşma gibi tehlikelere karşı da çok önemli bir güvence olarak görülmelidir. Yerel demokrasiden vazgeçtiğimizde yerel yönetimlerin ortak yaşam alanı, değerleri paylaştığımız, kendimizi yaşadığımız bir mekân olması da imkân dışına çıkar. Tam tersine içine kapandıkça, denetim daraldıkça yozlaşma, yolsuzluk, rant döngüsü iyice yerleşir. Komünal yaşamla özgürlük, özgürlükle komünal yaşamı kurmak ve bunları bir yönetim sistemine dönüştürmek. Bu aynı zamanda genel demokrasi ile barış içinde birlikte yaşama denkleminin de temelidir. Komünal kurumlara sahip olamayan bir halk, asla özgürlük fikrine sahip olmaz."
"Yerel demokrasi barışın teminatı"
"Barışı kentte sağlayamazsanız, ülke genelinde kalıcı hale getiremezsiniz" mesajı veren Sancar, yerel demokrasinin barışın da teminatı olduğunun altını çizdi:
"Yerel demokrasi barışla doğrudan ilişkili. Eğer barışı kentte sağlayamazsanız yukarıya taşımanız da zor. Yukarıdaki barış imkânlarının değerini elbette inkâr edecek değiliz ama bunların yerleşmesi kalıcı hale gelmesi tabanda sahiplenilmesi ve yaşanmasıyla mümkündür. O nedenle yerel demokrasi aynı zamanda barışın hem imkânı hem de güvencesi olmak durumundadır. Kent hakkı ile kentli hakları ayrı kavramlardır. Kent hakkı tek tek bireylerin hakkı olmaktan çok politik, topluluğun hakkı olarak ve kent yaşamında dönüşümün de önemli temellerindendir. Buradaki kentsel dönüşüm binaların dönüşümü anlamında değil. Kent orada yaşayanlar tarafından yeniden kurulur. Eğer kentlilerin bu hakkı yoksa o zaman demokrasiden söz edilemez."
"Kent uzlaşısı barış arayışıdır"
"Kent uzlaşısı" kavramını barış perspektifinden değerlendiren Sancar, "Sırf seçim ittifakından da ibaret değildir. Kenti birlikte kurma ve yeniden kurma arayışıdır" dedi, devamında şunları söyledi:
"Kent uzlaşısı barışı kentte sağlamanın ve kent içinde birlikte, çoğulcu, eşit bir yaşam kurma çabasının bir yöntemi olarak değerlendirilmeli. Bu çerçevede değerlendirildiğinde kent uzlaşısını kriminalize etmek esasen barış için çaba harcama yöntemlerinin en önemli birini de değersizleştirmek gibi bir anlam taşıyor. Kent uzlaşısı kentte yaşayanların birlikte barış içinde yaşama arayışıdır."
"Barış imkanının arttığı bir süreç"
Sancar, konuşmasını mevcut dönemin barışı inşa etmek için önemli bir fırsat sunduğu mesajıyla sonlandırdı:
"Hem yerel demokrasiyi, hem buradan özgürlük ve barışı oluşturmanın yollarını genişletmeye devam edelim. Yaşadığımız bu süreç şimdi içinde bulunduğumuz dönem barışı kurmak için ciddi imkânların ortaya çıktığı bir dönemdir. Bunun genel demokratik dönüşüm içinde büyük bir imkân, büyük bir fırsat sunduğunu hepimizin görmesi gerekiyor. Yani barıştan yerel demokrasiye, yerel demokrasiden barışa gitme imkânlarımızın çok arttığı ‘giriş’ seviyesi bir dönemdeyiz. Bunun kıymetini bilelim. Hep birlikte bunun inşacısı olmak için de elimizden gelen yapalım."
(AB)
















