*Zeynep Ünal ve Elif Ergezen (Fotoğraf: https://twitter.com/tufandir), Boğaziçi Üniversitesi içindeki Mithat Alam Film Merkezi, 12 Ağustos günü Ünal ve Ergezen Mithat Alam Film Merkezindeki görevlerine son verildiğini ve okula alınmadıklarını sosyal medya hesaplarından paylaşmıştı.
Mithat Alam Film Merkezi'nden (MAFM) 12 Ağustos günü haksız bir şekilde ayrılmak zorunda bırakılan Genel Koordinatör Zeynep Ünal ve Etkinlikler YöneticisiElif Ergezen iki buçuk ayın ardından Mithat Alam Film Merkezi'ndeki güncel durumu, sinemacılar için bir okul işlevi gören MAFM'ın taşıdığı önemi ve ülke atmosferinin sinemasal üretimi nasıl etkilediğini bianet'e anlattı.
Merkezde 11 yıl çalışan Zeynep Ünal, Mithat Alam Film Merkezi'nden atılma süreçlerini şöyle anlatıyor:
Dekan Yardımcısı MAFM'yi ofis yaptı
"Kampüse alınmadığımız 12 Ağustos Cuma günü Merkez'in anahtarları iki kez değiştirildi. Ertesi hafta başında da yakın zamanda İletişim Fakültesi Dekan Yardımcısı olarak işe başlamış bir akademisyen, bizzat Rektör Yardımcısı refakatinde MAFM'ye gelerek orayı ofisi olarak kullanmaya başladı. İletişim Fakültesinin bu ilk görevlendirmesini duyuşumuz da kendisinin 10 Ağustos günü Üniversite Senato toplantısına İletişim Fakültesi temsilcisi olarak katılması ile olmuştu."
MAFM'ın güncel etkinliklerine, eğitimlerine devam edemediğini belirten, merkezde on altı yıl çalışan Elif Ergezen ise etkinliklerin ve bütün sinemasal faaliyetlerin durduğunu aktarıyor:
Binanın anahtarları Güvenlik Şefliğinde
"Gelinen son noktada İletişim Fakültesi Temsilcisi MAFM'yi ofisi olarak kullanmıyor artık, fakat ofis katı kitli tutuluyor. Binanın anahtarları sadece Üniversite Güvenlik Şefliğinde var ve dış kapı, memurların mesai saatlerine göre güvenlik tarafından açılıp kapanıyor. MAFM'ın düzenli etkinlik ve projeleri durmuş durumda. Öğrenci grupları buluşmaya dışarıda devam ediyor. Eskiden öğrencilere de anahtar verir ve oranın gece gündüz yaşayan bir açık mekan olmasından mutluluk duyardık."
Ünal ise Ergezen'in sözlerine şunları ekliyor:
"Üst kat ya da ofis katı dediğimiz yer her zaman ortak kullandığımız bir mekândı. Hocalarımızın sinema dersi verdiği, Sinefil Dergisi yayın kurulunun toplantılar yaptığı, kısa ve belgesel film çalışma gruplarının film izledikten sonra filmler üzerine konuştuğu, her ayın ilk cumartesi günü öğrencilerimizden oyunculara, yönetmenlerden mezunlarımıza toplanıp filmler üzerine tartıştığı bir mekândı."
Ergezen on beş yılını merkeze vakfettiğini ve merkeze kendilerini bağlayan şeyin sinemayla kurdukları gönül bağı olduğunu da vurguluyor. Merkezden uzaklaştırılmalarının ardından başlayan süreçte ise hiç yalnız hissetmediklerini söylüyor.
"Tek bir gün bile yalnız hissetmedik"
"Mithat Alam Film Merkezi bu özgün yapısıyla sinema alanında üreten, düşünen, heyecanlanan herkesin merkezi oldu, evi oldu, atölyesi oldu. Merkez kimseye ait değil, sinemaya ait. Sadece bizim değil, başta öğrenciler olmak üzere tüm sinemacıların emeği büyük bu merkez için.
"Sinema sektörü kendi emeğine sahip çıkıyor diye düşünüyorum her şeyden önce. O nedenle herkesten önce sinemacılar ayaklandı ve hep bir ağızdan aynı anda bu tepkiler gösterildi. Tüm sinema sektörü hâlâ sürece dair ciddi ve yakından takipte. Tek bir gün bile yalnız hissetmedik."
"Biz aslında bu süreci 2016'dan beri yaşıyoruz"
Ünal yeniden merkeze dönmek için işe iade davası açtığını belirtirken Ergezen hukuki olarak hiçbir şeyin düzeltilemeyeceğine inanıyor.
Ergezen duruma bakışını şu sözlerle özetliyor:
"Sinemaya çok şey kazandırdı merkez. Bir sürü sinemacı yetişti. Değerli bir arşiv oluşturduk. Kuvvetli bir ağ kurduk. Özgür bir ortamı sonuna kadar savunduk. Bu yapının kolay kolay yıkılacağını sanmıyorum. Çünkü bir binadan ibaret değil anlaşıldığı üzere. Mithat Alam Film Merkezi'nin mekânına el konuldu, evet ama henüz MAFM'yi kaybettik diyemem. Mithat Bey, vefatı öncesi tüm hakları kurduğu Mithat Alam Eğitim Vakfı'na (MAEV) devretti. Dolayısıyla sürecin hukuki boyutunu MAEV takip ediyor.
"Ben ayrıca bir işe iade davası açmadım. İki nedenle: İlk olarak, sinema ve üniversiteler gibi mahkemeler de özgür değil, öyleymiş gibi yapmaya gerek yok diye düşünüyorum. İkincisi ise biz aslında bu süreci 2016'dan beri yaşıyoruz. Bugün yaşadıklarımız da sürpriz olmadı. Dolayısıyla son 6 senede kişisel olarak yorulduğumu kabul etmeliyim."
Ünal ise daha umutlu. Bir gün tekrar MAFM'ye dönmek için elinden geleni yapacağını söylüyor.
"Ben işe iade davası açtım ve evet, geri döneceğimi düşünüyorum. Elbette Merkez bir binadan ibaret değil, bizim ve öğrencilerimizin olduğu her yer Mithat Alam Film Merkezi. Bir gün elbette ayrılacağız, yaptığımız her işi genç arkadaşlarımıza devredeceğiz. Yaptığım işleri genç arkadaşlara emanet edene kadar da Merkez'e dönmek için elimden geleni yapacağım."
"Hiç olmadığımız kadar yan yanayız"Yaşanan tüm bu süreçlerin sinemasal üretimi nasıl etkileyeceği ve festivallerde gösterilen tepkileri Ergezen belgesel sinemacı kimliğiyle değerlendirdi. "Karamsar bir tablo çizmek de istemiyorum. Aksine sinemacılar olarak bence hiç olmadığımız kadar yan yanayız. Bütün bu kısıtlamalardan, sansürden, otosansürden, tehditlerden cümleten bunaldık. Antalya Film Festivali ödül törenindeki konuşmaların hepimize bu kadar iyi gelmesi de o isyanın dışa vurumu diye düşünüyorum. Kasanın ağzını açmanın yetmediğini; sanatın parayla, siparişle olmadığını gördükçe birilerinin morali çok bozuluyordur diye tahmin ediyorum. Bizse neşemiz ve sinemaya duyduğumuz heyecanla birbirimizden güç alarak üretmeye devam ediyoruz." | |
(ED/AÖ)