Rusya'da yayımlanan ve değişik ilgi alanlarına yönelik ekleriyle seçkin bir okur grubuna seslenen Nezavisimaya Gazeta (Bağımsız Gazete) 30 Mart'taki yayınında "Özel Servisler"in incelenmesine ayırdığı bölümde, Erdoğan iktidarının depreme karşı koyma ve deprem sonrası arama kurtarma çalışmalarındaki başarısızlığının yol açtığı itibar kaybını gidermek maksadıyla MİT aracılığıyla uyguladığı Psikolojik Harekat (PSİKOP) üzerine bir değerlendirme yayınladı.
1990'da Sovyetler Birliği döneminde Moskova Kent Konseyi'nin desteğiyle kurulan gazete, daha sonra Rusya'da ekonomik ve toplumsal hayatın değişmesiyle birlikte Boris Berezovskiy'nin medya holdingi bünyesine girdi. Halen Konstantin Remçukov'un yayın yönetmenliğinde yayınlanıyor ve günlük 40 bin dolayında tirajının yanısıra çevrimiçi olarak da sürekli güncellenen bir web sitesi var.
Aşağıda Türkçe çevirisini sunduğumuz Vasiliy İvanov imzasıyla kaleme alınan "Türk istihbaratı deprem sonrasında bir psikolojik harekat gerçekleştirdi" başlığıyla yayımlanan değerlendirmenin spotunda, "Felaket, Amerikalıların, Hristiyan misyonerlerin ve yabancıların üstüne yıkıldı" deniyor ve deprem sonrası oluşan resmi anlatının kurgulanışı değerlendiriliyor.
* * *
Türkiye'deki yıkıcı deprem sonucunda 50 bini aşkın insan öldü.
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), depreme hazırlık ve müdahalede gözlenen sorunların ortasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın popülaritesini artırmak için bir Psikolojik Etki Operasyonu (PSİKOP) gerçekleştirdi.
2010'dan bu yana MİT'in başında olan Hakan Fidan, depremin etkisi hakkında kamuoyunda farkındalık yaratmak için depremin ertesi günü çok aşamalı bir etki operasyonu emri verdi.
Hedef: Kutuplaştırma
PSİKOP, Erdoğan'ın yaklaşan 14 Mayıs cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyasının ana teması olan kutuplaştırıcı İslamcı ve milliyetçi anlatı etrafında yoğunlaştı. MİT, hükümet kontrolündeki medyaya gömülü ajanlarına, dini temaları agresif bir şekilde teşvik etmelerini, büyük deprem kayıplarını zayıf inşaat ve hükümetin imar mevzuatını uygulamamasından ziyade "kadere ve Allah'ın işine" atfetmelerini emretti.
Örtülü seferberlik
MİT, ajanlarını doğrudan deprem bölgesindeki dini topluluklara ve gruplara konuşlandırdı ve arama-kurtarma ekiplerine sızdırdı. Bu örtülü seferberliğin etkisi, devletin TV kanallarında canlı yayınlanan arama-kurtarma çalışmaları sırasında görüldü. TV kameraları, enkaz altında mahsur kalan insanları çıkartan kurtarma ekiplerini çekerken dikkat çekici bir şekilde tekbir getirildi. PSİKOP planlarına göre, halk arasında tekbir getirme gösterileriyle laik siyasi muhalefet blokunda eleştirel bir tepki yaratılması hedefleniyordu -bu da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elini güçlendirecekti.
Diyanet MİT'in emrinde
MİT, hükümetin yaklaşık 140 bin personel istihdam eden dev din işleri kolu Diyanet'i de harekete geçirdi. Çoğu imam olan bu personel yaklaşık 90 bin camiyi denetim altında tutuyor. Minarelerin hoparlörlerinden düzenli olarak Sala verildi. Bu oldukça sıra dışıydı. Çünkü Sala genellikle ülke genelinde yalnızca Cuma günleri, namazdan bir saat önce veya yerellerde yas için okunurdu. Bu köklü gelenek Türkiye'de ilk kez 2016 darbe girişimi sırasında kırılmıştı.
Doğu Perinçek iş başında
Kurtarma çalışmaları tüm hızıyla sürerken, Doğu Perinçek'in Vatan partisi ansızın bir Amerikan karşıtı kampanya başlattı. ABD'nin deprem yardımı gönderme bahanesiyle "Türkiye'yi işgale hazırlandığını" iddia etti. Vatan Partisi, bu çıkışıyla Pentagon'un Akdeniz'deki uçak gemisi USS George HW Bush'a Türkiye'ye yaklaşma emri verildiği açıklamasına tepki gösterdi.
Mevlüt Çavuşoğlu fırsatı değerlendirdi
Bu da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'na bu konuda yorumda bulunma fırsatı verdi: "Türkiye karasularına kimlerin girebileceğine biz karar veririz. Buna gerek yok. Bu savaş gemisine neden ihtiyacımız olsun? Karasularımıza bir ABD savaş gemisinin girmesine gerek yok" dedi. Ve "ABD'nin izin istemesi halinde Türkiye, bir Amerikan uçak gemisinin Türk sularına girmesine izin vermeyecek" diye ekledi.
Geçmişte MİT'le çalışan neo-milliyetçiler
Geçmişte MİT'le birlikte çalışan bazı neo-milliyetçi liderler, yabancı istihbarat örgütlerinin Türkiye'de konuşlandırılan kurtarma ekiplerine gizlice ajanlar yerleştirdiğini ve bunun yakından izlenmesi gerektiğini iddia etmeye başladılar. Örneğin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2016'da orduyu NATO yanlısı subayların çoğundan temizlemesine yardımcı olan emekli amiral olan Cihat Yaycı, Türkiye'ye gelen yabancı kurtarma ekipleri arasında casuslar olabileceğini söyledi ve hükümete dikkatli olmasını tavsiye etti.
Türkiye Cumhurbaşkanı'nın sırdaşı Metin Külünk ise Hristiyan misyonerlerin kurtarma ekiplerine sızdığını ve Türk Diyanet ağının onları izlemesi gerektiğini savundu.
Son kart: Göçmen karşıtlığı
ve Ümit Özdağ
MİT'in deprem tartışmasını kontrol altına almak için oynadığı son kart, göçmen karşıtı duruşuyla bilinen aşırı sağcı Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ'ın seferber edilmesiydi. Uzun süredir MİT ajanı olan Özdağ, halkın öfkesini Suriyeli ve diğer göçmen gruplara yönlendirmek için depremden etkilenen şehirleri gezmeye başladı. Göçmenlerin depremden etkilenen bölgelerde yağmaya giriştiğini, ölüleri ve terk edilmiş evleri soyduğunu iddia etti. Hatta hükümetten yağmacıların fiziksel olarak imhasını emretmesini istedi.
MİT'in PSİKOP'u son on yılda genellikle Erdoğan hükümetinin kontrolü altına girmiş olan Türk basınının eşgüdümlü çalışmaları sayesinde büyük ölçüde başarılı oldu. Ancak hükümet, 2015 ve 2016'da yaklaşık iki yüz medya kuruluşunun kapatılmasından sonra, öncelikle uluslararası topluma Türkiye'de çoğulculuk ve ifade özgürlüğünün varlığının kanıtı olması amacıyla çeşitli muhalif yayınların ve TV kanallarının faaliyetlerini sürdürmesine izin veriyor.
(AEK)