Önce Şenkal Atasagun'un neler söylediklerini alt alta sıralayalım.
Birinci itiraf: Alaattin Çakıcı'nın 1998 yılına kadar MİT ile ilişki içinde olduğu.
İkinci itiraf: Kaşif Kozinoğlu'nun Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya ile görüşmesinden MİT Başkanı'nın bilgisi vardır. Her ne kadar bu konuda net ifadeler kullanmasa da bu görüşmelerden haberdar olduğu ortada.
Üçüncü itiraf, MİT Dış Operasyonlar Daire Başkanı Kaşif Kozinoğlu'nun bir suçluyu korumak amacıyla çabalar içine girdiğidir. Bu çabasını çok yönlü olarak devam ettirdiğidir. Şenkal Atasagun'un sorulara cevap verirken söylediği önemli açıklamalardan birisi de MİT ile Yargıtay arasında sürekli bir ilişkinin olduğudur.
Şimdi bütün bu itirafların ne anlama geldiğini yorumlamaya çalışalım:
1. Alaattin Çakıcı'yla MİT arasındaki ilişkinin 1998'e kadar sürmesi demek, Çakıcı'nın o tarihe kadar yaptıklarından bir anlamda MİT'in de sorumlusu olması demektir. Çünkü onunla işbirliği yaptıklarını itiraf ediyorlar. Onunla irtibatları var. Alaattin Çakıcı o güne kadar hangi eylemlerden sorumluydu, bütün bunları MİT'in bildiği ve bir anlamda onu koruduğu da bu itirafla ortaya çıkıyor. O tarihe kadar Çakıcı'nın eylemlerinden zarar görenler, bir devlet kurumu olan MİT'in bundan sorumlu olduğunu düşünmeyecekler mi? MİT'e bu konuda dava açamazlar mı? En azından suçlayamazlar mı?
2. Kaşif Kozinoğlu'nun Çakıcı'yla ilgili girişimleri yasadışı değil midir? Bir ülkenin resmi istihbarat örgütünün en kilit noktalarından birisinin başında bulunan kişi, şu anda en azından bir suçluyu korumaya ve kollamaya çalıştığı iddasıyla zan altındadır. Böyle bir zan, bir devlet görevlisinin açığa alınması için yeterli değil midir? Atasagun, Kozinoğlu hakkında soruşturma açtıklarını, dosyayı Başbakanlığa yollayacaklarını ve kararı Başbakanlığın vereceğini söylüyor. Bu açıklamayı da anlamak biraz güç. Ciddi bir iddiayla suçlanan bir istihbaratçının böyle bir olay patlak verdiği andan itibaren açığa alınması gerekmiyor mu? Atasagun neden hâlâ bekliyor? Acaba soruları kafamıza takılıyor. Yoksa bu ilişkiler sürüyor mu? Kozinoğlu'nun görevden alınması için neden top Başbakanlığa atılıyor?
3. Atasagun'un MİT'le Yargıtay arasında sürekli bir ilişki olduğu açıklamasını anlamaya çalışıyorum. Bir istihbarat örgütü Yargıtay'la neden sürekli ilişki kurar? Sonuç olarak Yargıtay, mahkemelerden önüne gelen dosyalara bakıp karara bağlamakla görevlidir. MİT, böyle bir faaliyetin içinde nasıl bir yer tutuyor? MİT istihbaratının çoğu zaman sübjektif ve suçlayıcı olduğunu, bizler, yargılandığımız çeşitli davalarda karşılaştığımız MİT raporları nedeniyle biliyoruz. Mahkeme açık bir yargı faaliyeti yerine getirirken vereceği kararlarla ilgili kendisine gelen raporları sanığın ve sanık tarafının bilgisi olmadan kararda kullanabilir mi? Zaten böyle bir rapor, dosya Yargıtay'dayken değil mahkemedeyken gelebilir, bundan da tarafların bilgisi olur. Böyle tek yanlı bir ilişki, kararlara gölge düşürmez mi?
Kaşif Kozinoğlu, hâlâ MİT Dış Operasyonlar Daire Başkanı, anlaşılan o ki, bu görevi o uzun yıllardan beri sürdürüyor. Bu durumda Alaattin Çakıcı'nın yurtdışındayken verdiği emirleri, eylemlerini de yakından takip etmiş olması gerekiyor. Sanırım dostlukları da buradan geliyor. Bu kadar iç içe geçmiş bir ilişki, sizce bir devlet kurum olan MİT ve onun görevlileri açısından kabul edilebilir mi? Bunu kabul eden bir devlet, bir hukuk devleti olarak görülebilir mi?
Ertuğrul Özkök, gazetecilerin olayın üstüne gitmesinin haklı olduğunu söylüyor. Tabii ki gidilmeli. Ancak, ciddi bir ilke tartışmasını da gündeme getiriyor. "Her ülkenin derin devlete ve gizli kahramanlara ihtiyacı var... Devlet bu kahramanları... korumayı bilmelidir" diyor. Zaten, bütün bu yaşadığımız yasadışı ilişkiler biraz da bu "kahramanlık" öykülerinin gölgesine sığınılarak savunuluyor.
Özkök'ün söyledikleri, "derin devlet" için ayrı bir hukuk mu olacak sorusunu gündeme getiriyor. Susurluk zaten bu değil mi? Derin devletin kendisine ayrı bir statü yaratması değil mi? Ayrıca tartışmalıyız.
Atasagun, Özkaya, Çakıcı, Kozinoğlu... Öykü derinlere uzanıyor.
* Yazarın dünkü (15 Ağustos) Cumhuriyet gazetesinde yer alan yazısındaki vurgu ve linkler bianet'e aittir. (ÖG)