Mahkeme, Mısır Çarşısı'nda yaşanan patlamanın bir bomba olup olmadığının net bir şekilde ortaya çıkmadığını bildirerek davada yargılanan tüm sanıkların beraatine karar verdi.
Sanıklardan Abdülmecit Öztürk, İsa Kaya ve Alaattin Öget, "terör örgütü adına insan öldürmek" suçlamasıyla ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi. Öztürk ve Kaya'nın cezası duruşmadaki iyi halleri dikkate alınarak 36'şar yıl hapse çevrildi.
Cinmen: Hukuka uygun bir karar
Mısır Çarşısı davasının başından beri aynı mahkeme heyetince ele alındığını ve sonlandırıldığını bianet'e açıklayan Selek'in avukatı Ergin Cinmen, dosyaya tam olarak hakim olan bu heyetin verdiği kararın, en azından Selek açısından hukuka uygun olduğunu söyledi.
28 Aralık 2005'te Mısır Çarşısı davasıyla ilgili esas hakkındaki mütalaasını sunan savcı Nuri Ahmet Saraç, Pınar Selek hakkında, bombalamaya katılmaktan müebbet hapis cezası istemişti.
Patlama ile ilgili üçü tutuklu 15 sanığa 1998'de açılan davada, aralarında Selek'in de bulunduğu beş kişi, eski Ceza Kanunu'nun 125. maddesi uyarınca ve müebbet ağır hapis istemiyle yargılanıyordu.
Raporlar çelişkiliydi ama...
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Savcısı Saraç, Pınar Selek, Abdulmecit Öztürk, Alaattin Öğet, İsa Kaya ve Kadriye Fikret Sevgi'nin "Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya teşebbüs", "yasadışı silahlı PKK örgütünün üyesi olmak" ve "patlayıcı madde atmak"tan cezalandırılmalarını talep etmişti.
Patlamanın nedeni hakkında dosya içindeki raporların çelişkili olması nedeniyle Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne talimat verilerek bir bilirkişi heyetinden rapor istendiğini mütalaasına ekleyen Savcı,4 Temmuz 2002 tarihli bilirkişi raporunda, patlamaların bombaya bağlı olduğu, tüpgaz sızıntısına bağlı olması halinde yangın çıkması gerektiğine yer verildiği ancak heyette bulunan Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nden Prof. Dr. İnci Gökmen'in "Patlama, gazdan kaynaklandı" görüşüyle rapor sonucuna katılmadığını bildirmişti.
Savcı "bombalama" dedi, müebbet istedi
Patlamayla ilgili üniversite, Emniyet Kriminoloji, bağımsız bilirkişiler, Adli Tıp İhtisas Kurulu ve Genel Kurul raporlarının birbirleriyle çelişkili olduğunu kayda geçiren savcı, buna karşın "barut kokusu aldık" diyen tanıkların beyanları ve sanık ifadelerinden hareketle olayın bir saldırı olduğu sonucuna varmıştı.
Bu raporlarda olayın tüpgaz patlamasından kaynaklandığına yer verilirken Adli Tıp Genel Kurulu raporunda ölümlerin patlama sonucu gerçekleştiği ancak patlamanın kaynağının tıbben tespit edilemeyeceğine yer verilmişti.
Ayrıca, 20 Temmuz 1998 tarihli olay yeri inceleme raporunda, bomba malzeme parçalarına rastlanmadığı, nitroselüloz ve nitrit iyonlarının patlayıcı maddeler içerisinde bulunan kalıntı ve artıklarda bulunabileceği bildirilmişti.
Bu tespitler varken Savcı Saraç, sanıklar Baran Öztürk, Heval Öztürk, Ercan Alır ve Delibaş Arat'ın yeni Ceza Yasası'nın 314/2 ve Terörle Mücadele Yasası'nın 5. maddesi uyarınca cezalandırılmalarını, Maşallah Yağan'ın yeni TCK'nın 314/2, TMY'nın 5. maddesi ve TCK'nın 213/1-2 maddelerinden ceza verilmesini de istemişti.
Yasa ne diyor?
"Silâhlı örgüt" başlıklı yeni TCK'nın 314. maddesi, "(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silâhlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir. (3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır" şeklinde düzenlendi.
"Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit" başlıklı 213. maddesine göre ise, "(1) Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak amacıyla hayat, sağlık, vücut veya cinsel dokunulmazlık ya da malvarlığı bakımından alenen tehditte bulunan kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Suçun silâhla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza, kullanılan silâhın niteliğine göre yarı oranına kadar artırılabilir."