Bugünkü Hürriyet gazetesinde yer alan MGSB'de yapılacak değişikle ilgili haberi yorumlayan avukat Fethiye Çetin de, bu belgenin hükümetin sorumluluğu altında olduğunu; böyle bir belgenin artık Türk siyasi hayatından çıkması gerektiğini vurguladı.
Üskül: "Uygulamada şeffaflık olmalı"
Milli güvenlik politikasının hükümetin sorumluluk alanında olduğunu; oluşturulması ve uygulanmasının, hükümetin meclise ve halka karşı sorumluluğu olduğunu belirten Zafer Üskül, "MGSB oluşturuluyorsa bunun hükümetin inisiyatifinde olması doğal" dedi.
Milli güvenlik politikası oluşturulurken ülkeye yönelik dış tehditlere değinilmesinin doğal ve gerekli olduğunu, bunlar için önlemlerin de alınacağını kaydeden Üskül, "iç tehditlerin" de söz konusu olabileceğini ifade etti.
İç tehdit saptamalarının diğer ülkelerde de olabildiğini ve her siyasi iktidarın mevcut rejimin korunması için çalıştığını söyleyen Üskül, anayasal düzeni yıkmaya yönelik bir konu varsa iktidarın bu konuda tedbir alabileceğini belirtti.
Asıl sorgulanması gereken konunun, gerçekten rejime yönelik bir şiddetin olup olmadığını vurgulayan Üskül sözlerine şöyle devam etti:
* Rejime yönelik her eleştiri tehdit sayılamaz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) de tabiriyle bu eleştiriler ne adar "şok edici" de olsa şiddet içermedikçe ve şiddete yöneltmedikçe tehdit olarak kabul edilemezler.
* İade özgürlüğü hukuksal koruma altındadır. Bunun engellenmesi kabul edilemez.
* Hükümet bu anlamda doğru değerlendirme yapmalıdır ve bu alanda gizlilik olmamalıdır. Ülke çıkarları açısından "tamamen açık olmalı" demek zor. Devlet sırrı olabilir ama iç değerlendirmelerde halkın bilgisi olmalı, şeffaflık sağlanmalıdır.
Hükümete bağlı kuruluşların politika ve strateji belirlemesinin doğal olduğunu, böyle bir belgeyi başbakanın kaleme almasının beklenemeyeceğini belirten Üskül, MGK'nın da bu kuruluşlar arasında olduğunu söyledi.
"Belge, anayasal ve siyasal gerçeğe uygun olmalı"
Üskül, belgedeki saptamalarla ilgili herhangi bir tartışma olduğunda hazırlayan kuruluşun değil, hükümetin hesap vereceğini söyledi.
Meclisin, hükümet üzerinde denetim yetkisini kullanması gerektiğini söyleyen Üskül, belgenin anayasal ve siyasal gerçeğe uygun olması gerektiğini ama Türkiye'de MGK'nın hala ağırlığını koruduğunu ifade etti.
Üskül, "İç tehdit olarak görülen irticanın tanımı üzerinde değişiklikler görülebilir. Herhangi bir ciddi sürtüşmeye AKP hükümeti kritik Avrupa Birliği sürecinde izin vermez" dedi.
Çetin: "Düzenlemeler açık ve ulaşılabilir olmalı"
Avukat Fethiye Çetin ise, anayasada ve Milli Güvenlik Genel Sekreterlik yasasında değişiklik yapılmasına, Avrupa Birliği yolunda atılmış onca adıma rağmen devletin hala şeffaf olmayan düzenlemeleri, gizli belgeleri olduğunu, bunlardan birinin de MGSK olduğunu belirtti.
Bu belgeye bakanların bile ulaşamadığını söyleyen Çetin, "Milli Güvenlik Genel Sekreterlik yasasında yapılan değişiklikle bu uygulamaların artık değişeceği, devletin sivilleşeceği, gizli yönetmeliklerin kaldırılacağı söylendi ama hiçbiri yapılmadı" dedi.
"Yönetmeliklere ve MGSB'ne ulaşılamıyor; bu demokratik bir ülkede gerçekleşmesi kabul edilemeyecek bir şey" diyen Çetin, MGSB'deki konuların doğrudan doğruya bu ülkedeki insanları ilgilendiren ve yasayla düzenlenmesi gereken konular olduğunu belirtti.
"Düzenleyici işlemler açık, şeffaf ve ulaşılabilir olmalı, bu bir hukuk kuralıdır. Kişi bunlara itiraz edebilmeli. Yürütmenin işlemleri açık olmalı. Açık olmazsa ben vatandaş olarak haklarımı bilemem ve koruyamam. Böyle bir durumda hukuk güvencesinden söz edilemez. Bir ülkede hukuk güvenliği yoksa o ülkede demokrasiden de söz edilemez".
"Belgede sözü geçen 'iç tehdit', hukuki bir terim değil"
Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK), hükümete danışmanlık yapması gereken, ancak hukuk dışı uygulamaları olduğu için çok eleştirilen bir kurul olduğunu belirten Çetin, "Eğer bu böyle devam edecekse bizim demokrasinin varlığını sorgulamamız gerek" dedi.
"İç tehdidin" hukuki bir terim olmadığını kaydeden Çetin, bunun vatandaşını tehdit olarak görmenin, sevmemenin, vatandaşına güvenmemenin, ona karşı politika geliştirmenin bir sonucu olduğunu belirtti.
Bunun siyasi ve hukuki anlamda kabul edilemez bir açıklama olduğunu söyleyen Çetin, yurtdışındaki meslektaşlarına sorduğumda böyle bir gizli yönetmelik olmadığı cevabını aldığını ifade etti.
"MGK danışma görevini yürütmeli"
"Milli güvenlik raporları, kurulları, bunlar başbakanlığa bağlı olmalıdır. 12 Eylül, bu kurulları, bu gizliliği meşrulaştırdı. Bizim model aldığımız ya da almaya çalıştığımız demokratik hukuk devletlerinde böyle bir uygulama yok" diyen Çetin, bu anlamda hükümetin belli dengeleri gözettiğini, Azınlık Raporu'nun açıklanmasından sonra devlet ve hükümetin azınlıklara yöneldiğini ifade etti.
Hükümetin devletle birlikte hareket ettiğini ve bunun akla "İç tehdidin tanımlanmasında bir denge gözetiliyor olabilir mi?" sorusunu getirdiğini söyleyen Çetin, "Böyle bir belge Türk siyasi tarihinden çıkarılmalı, bu belgenin varlığı kabul edilemez, Milli Güvenlik Kurulu, sadece danışma görevini yürütmelidir" dedi. (NS/EÜ)