Vicdani Retçi, Kürt, yazar ve işçi Ali Aydın Çiçek, Kürt hareketinin zemin bulduğu coğrafyada çocukluğunu yaşamış, politik bilince o coğrafyada ulaşmış.
Çocukluk hatıralarının büyük bir kısmını işgal eden savaş onu militarizmle uzlaşmaz bir çizgiye çekmiş. Öyle ki çocukluk yıllarında askerlikle olan ilişkisini düşündüğü zaman ürperiyor.
Okul yıllarında sistemi sorgulamaya başlayan Çiçek militarizmle arasına mesafe koymasını sağlayan şeyin politik kimliği olduğunu belirtiyor. Edebi çalışmaları anadilinde, Zazaca/Kırmanca. Çiçek'le vicdani ret ve edebiyat eksenli söyleşi yaptık.
90'larda çocuk olan biri olarak Vicdani reddinizi açıkladınız. Sizi militarizmle hesaplaşmaya götüren süreci anlatabilir misiniz?
Ben Kürt Kızılbaş bir ailede dünyaya geldim. Babam başta olmak üzere ailem koyu bir Kemalistti. Babam, aynı zamanda yaklaşık iki yıl köy koruyuculuğu yaptı. Bir savaş var ve aileden biri elinde silahla bu ateşin içinde. Bundan etkilenmemek mümkün değil.
Yani; şiddet, baskı ve faili meçhuller yaşadığımız coğrafyanın bir gerçeğiydi. Bu coğrafyada her gün birileri ya askerde ölüyor ya da dağda. Yine çoğu zaman evler basılıyor yanıbaşınızdaki insanlar evlerinden alınıyor ve onlardan günlerce haber alınamıyor. O dönemler asker olmak istiyordum.
Savaşın yanısıra okul ve okuldaki eğitim sistemi de bireyi olumsuz etkiliyor. Okul eğitimi kişiyi tamamen zehirliyor. Biz de bu zehirden fazlasıyla etkileniyorduk.
Düşünsenize okulda size asker olmanın, vatan uğruna ölmenin/öldürmenin ne kadar kutsal olduğu öğretiliyor. Bir de "Ulu Önder Atatürk" ve onun etrafında anlatılan kahramanlıklar, büyük hikâyeler ve evimizdeki askeri üstle çekilmiş o erişilmez bakışlı tablolar... Böyle bir tablo düşünün, tabii ki bunlarla bir anda yüzleşmek çok zor oluyor.
Militarizm her yerde...
Militarizm gerçekliğiyle biraz geç tanıştım, bunun derinliğini algılamam biraz zaman gerektiriyordu; fakat siyasal anlamda kopuşu -CHP ve Kemalizmle- ortaokula başladığım zaman yaşadım. Bu kopuşu sağlayan en büyük etken o dönemlerde tanıştığım yurtsever gençlerin olmasıydı.
O dönem köyde inşa edilen karakolun gerillalar tarafından yakılması nedeniyle Türk ordusu köylüler üzerinde baskılarını arttırıp halka işkence yapması, militarizmle arama mesafe koymam için mihenk taşı niteliğindedir.
Resmi sistemin methiyelerini düzen okulların kapatılması da düşünsel anlamda sistemi daha iyi sorgulamamı sağladı. En kötüsü bazen değişmek için insanın canının yanması. Sanırım bedeli ödenmeden kazanılmış hiçbir değer yok, aksine her şeyin çok ağır bir bedeli var. Ve hepimiz bu gerçekliğin bir yerinde konumlanmışız.
İstanbul'a 2003 yılında geldim. Vicdani ret hareketi üyeleri ve Amargi çevresiyle tanışmam militarizme karşı netleşmemi sağladı.
Vicdani reddinizi açıkladıktan sonra çevrenizin tepkisi ne oldu? Herhangi bir baskıyla karşılaştınız mı?
Netice itibariyle eril-iktidarcı zihniyetle, militarist algıyla yüzleşmek, ister istemez kişiyi geleneksel toplum içerisinde yeni bir duruş sergilemesini sağlıyor. Şiddetin, sembollerin, erkekliğin bu denli yüceltildiği ve insanların buna tabi olduğu mantığa ortak
olmamak ve bu mantığın bir yerde karşısında durmak ilk etapta kişiyi belli bir dereceye kadar toplumdan uzaklaştırıp, çeşitli şekillerde baskıya açık hale gelmesine neden oluyor.
Beni bu baskılar karşısında en çok etkileyen yalnızlaşmak oldu. Aileden tutun en yakın mücadele arkadaşınıza kadar yaptığınız şeyin doğru olmadığı, doğru olsa bile çok hayali, ayağı yere basmayan bir eylem olduğu ifade ediliyor.
Vicdani reddini açıklayan biri olarak, bu yalnızlığı çok derinden yaşadım. Yani genel mantığa katılmadığınız zaman kapalı hapishaneye, diğer bir deyişle "sivil ölüme" mahkûm ediliyorsunuz.
Kırmancca/Zazaca üzerine çalışıyorsunuz. "Teberik" kitabından sonra "Sayê Marû-Şahmaran" adıyla topladığınız masal kitabı çıktı. Sizi Zazaca üzerinde çalışmaya iten sebepler neler?
UNESCO'nun kaybolan dillere dönük hazırladığı rapor sonrası anadilim Zazaca/Kırmancaya yöneldim. Bu raporda, Türkiye de 17 dilin yok olmakla yüz yüze olduğu belirtiliyor. Bunlar içerisinde Kırmanca/Zazaca lehçesinin de altı çiziliyordu. Bu rapordan hemen sonra başta İstanbul Kürt Enstitüsü, Vate Yayınevi'nde uzun süre dil dersleri aldım. Çeşitli kurumlarda dil dersleri vermeye başladım.
Son birkaç yıldır daha çok folklor üzerine çalışıyorum. Birçok bölgenin masal, fıkra, ağıt vb. kaydedip yazıya geçiriyorum.
Son çalışmam olan "Şayê Marû" (Şahmaran) kitabı ise yaklaşık bir yıllık süreç içerisinde hazırlandı. Bu ilk folklor çalışmam, Hınıs ve Tekman bölgelerini kapsıyor.
"Sayû Marû" Zazaca/Kırmancca yazılmış bir masal kitabı. 10 kişilik bir grupla Gazi Mahallesi ve Alibeyköy'de yüz yüze görüşmeler yaparak bir yılda tamamladım. Folklorik bir çalışma olduğu için birinci ağızdan ses kayıtlarına bağlı kaldım. Sayû Marû yaptığım projenin ilk ürünü. Yani bu çalışmayı takip edecek bir dizi dosya daha var ve sırasıyla yayınlanacaklar. Üzerinde çalıştığım bölgeler: Dêrsim, Erzincan, Lice (Diyarbakır) ve Karer (Bingöl).
Kırmanca/Zazacanın yok olmaması için ne tür çalışmalar yapılıyor?
Öncelikle Kırmanca/Zazacanın 3,5 - 4 milyon kişinin konuştuğu bir lehçe olduğunu unutmamak gerekiyor; fakat sistemin bu lehçe üzerinde 85 yıllık bir baskısı söz konusu.
Kırmanca üzerinde yıllardır süregelen baskılar nedeniyle dile dönük yazımsal bir çalışma yapılamamıştır. Kırmancanın sadece Türkiye sınırları içerisinde konuşulmakta olması da dilin
gelişmesi önünde engeldir. Öyle bir durum ki çoğu zaman aynı lehçeyi konuşmalarına rağmen birbirlerini anlamak da güçlük çekiliyor. Bir de bu konuda bilgi sahibi olmayan kişilerin bu konuda ahkâm kesmeleri işi içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Yani Zazaca/Kırmanca üzerinde daha çok siyaset yapılmakta fakat sorunların çözümü anlamında bir şeyler yapılmış değil. En azından bu konuda elle tutulur çalışma yapan sadece Vate grubu ve yayınevi olduğunu belirtmek gerekiyor.
Vate Çalışma Grubu, bu konuda ciddi bir emek verip bu lehçeye gerek dil çalışmaları alanında, gerekse edebi ve folklorik anlamda nitelikli çalışmalar sunmuştur. Fakat bu konuda eksiklikler fazlasıyla mevcut. Yine de düne nazaran daha iyi bir durumda olduğu söylenebilir. Yine Newepel, Verroj ve Şewçila gibi dergi ve gazetelerin çıkması bu anlamda sevindirici.
Antimilitarist ve vicdani retçi kimliğinize edebiyat çalışmalarınızda yer veriyor musunuz?
Bir kere edebiyat dediğimiz şey öyle siyasal algının dışında olan bir şey değil. Kişi olarak genel anlamda objektif davranmaya ve öykü kahramanlarımı olduğu gibi, yani reel gerçeklerle bağını koparmadan işlemeye çalışıyorum.
İnsanın zihinsel değişimleri nasıl ki hayatını, sosyal ve siyasal çevresini etkiliyorsa, değişim ve dönüşümler yaratıyorsa, muhakkak ki uğraştığı, alakalı olduğu alana da yansır bu.
Vicdani ret olgusunu açık bir şekilde siyasal bir söylemle şimdiye kadar hiç işlemedim, fakat savaş ve şiddet karşıtlığını, yine bunların olumsuz yansımalarını çok daha yalın bir şekilde öykü kahramanlarımın ağzından defalarca ifade ettim.
Tabii ki eril aklı ve bunu uzantılarını sorguladığınızda, bunların edebiyatınıza da bir şekilde yansıması oluyor. Daha geniş, daha sorgulayıcı bir bakışa sahip oluyorsunuz.
Netice itibariyle hem vicdani ret hem de edebiyatını yaptığım Kürtçe (Zazaca/Kırmancca) ne yazık ki sistem tarafından pek de kabul görmüş gerçekler değil. Yani bu anlamda yükümüz ve sorumluluk alanımız biraz daha ağır. Bu konuda sanırım, biraz daha detaycı olup artık bu olgularla, hatta bağlı olarak resmi söylemin yok saydığı, ayıpladığı cinsellik, eşcinsellik, antimilitarizm gibi olgularla da yüzleşmek ve bunları işlemek gerekiyor. Çünkü edebiyatın bu tür dogmaları parçalayacak yeni bir dil ve söyleme kapı açacak gücü var.
Ali Aydın Çiçek kimdir?
1984 Varto (Gımgım) doğumlu vicdani retçi, Kürt yazar. 2009'da İstanbul İnsan Hakları Derneği'nde askerlik yapmayacağını açıklayarak vicdani reddini ilan etti. UNESCO'nun yayınladığı rapor sonrası anadilini öğrenmek için dil dersleri almaya başladı. Aldığı eğitim sonrası hem kitap çalışmalarına hem de ders vermeye başladı. Bir dönem İstanbul Kürt Enstitüsü ve Gazi Mahallesi Barış İklimi Kültür Merkezi'nde Zazakî dil dersleri verdi.
Zazaca öykü, şiir ve folklorik çalışmalar yapan Çiçek birçok yarışmada ödül aldı. 2010'da çıkardığı Teberik adlı kitabı ve yakın zamanda yayımşlanan "Sayê Marû - Şahmaran" adlı kitabı var. (NK/SA/YY)