29 Mart seçimlerinde oyunu en çok yükselten parti MHP oldu. İl Genel Meclislerinde yüzde 16,07 oy alan MHP, oylarını 2004'teki yerel seçimlere göre yüzde 5,62; 2007 genel seçimlerine göre yüzde 1,8 artırdı.
MHP Başkanı Devlet Bahçeli, bu sonuç üzerine "Sandığın verdiği siyasi mesajları başta iktidar partisi olmak üzere her parti ve siyaset kurumu iyi değerlendirmeli ve yeni dönemde siyasete daha çok uzlaşma, daha fazla işbirliği ve karşılıklı saygı hakim olmalıdır" diye açıklama yaptı.
Milliyetçilik üzerine çalışmalarıyla tanınan yazar Tanıl Bora, bu oy yükselişinin aynı anda birden çok etkene bağlı olduğunu söylüyor.
Başarılı saha çalışması: MHP, Bahçeli'nin genel başkanlığından beri, sahadaki örgütsel çalışmayı titizlikle yürütüyor. 1999'da hükümet ortağı olmalarını sağlayan seçimdeki başarıları da, sebatkar saha çalışmalarıyla ilgiliydi.
Merkeze yaklaşan milliyetçi parti: Oy yükselmesinin, MHP'nin, yalnızca Ülkücü tabana hitap etmeyen, genel milliyetçi hassasiyetlere hitap eden, merkeze daha yakın bir parti olmayı başarmasıyla da ilgisi var. Tabii bunu, milliyetçiliğin siyasi merkezde kapladığı yerle düşünmeli; milliyetçiliğin baskınlığı belki MHP'yi "tekel" olmaktan çıkartıyor ama yine de "tescilli marka" olmaktan gelen bir avantajı var.
Aday profili: Bu seçimde, tipik MHP'li gibi görünmeyen çok sayıda adayları vardı. En belirgin örneği, Ankara'da Mansur Yavaş. Bir yönüyle, Ülkü Ocakları'ndan, çekirdekten MHP'li; ama konuşma tarzıyla, üslubuyla, sözleriyle, radikal siyasal angajmana mesafeli, yerel bağlamla, yerel meselelerle ilgili bir şeyler söyleyen bir aday profili çizdi. Hatta bu nedenle Ülkü Ocakları tabanından "renksiz" göründüğü için tepki gördüğü bile söylendi. Ama çok başarılı oldu.
Kürt karşıtı yerel tepkiler: MHP 90'ların ortalarından beri, "kendi klasik coğrafyası" olan Ortadoğu Anadolu'dan sahillere, Ege ve Akdeniz havzasına sarkmaya başlamıştı. 1990'ların ortasında Salihli ve Ayvalık'ı aldıklarında şaşırılmıştı. Bu süreç iyice kemale erdi.
Bunda, bu bölgelerde küçük topluluklar oluşturan yerinden edilmiş Kürtlerin yerel ekonomik ilişkiler içinde yarattığı reaksiyonun, tedirginliğin payı var. Rant rekabeti ya da kıt kaynakların bölüşülmesi bağlamında. Bütün Ege linç olaylarıyla kaynıyor değil kuşkusuz, ama birkaç ay önce Altınoluk'ta yaşananlar tesadüf değildi.
Bu, İzmir hariç, CHP'nin de arkasına aldığı bir rüzgar: "Kürt karşıtı tepki".
CHP'nin merkez politikası: Laisist milliyetçilik
29 Mart seçimlerinde, AKP'nin oylarının düşmesine karşın, sağ oylar yükselmiş durumda. AKP yüzde 38,83; MHP yüzde 16,07; Saadet Partisi (SP) yüzde 5,16; Demokrat Parti (DP) yüzde 3,72; BBP yüzde 2,24 oranında oy aldı. AKP dışında oyları düşen tek parti DP.
Bora, CHP'nin de program itibarıyla ve merkezi olarak, sosyal demokrasi değil, laisist milliyetçi politika izlediğini saptıyor. Ama yerel ölçeklerde farklı "açılımların" olduğu kanısında, "Örneğin İzmir'de CHP bildiğim kadarıyla sadece laisizm ve 'beyaz Türklük'le değil, perde gerisinde, işsiz ve yoksul mahallelerine yönelik sosyal yardım örgütlenmesi gibi sosyal demokrat uygulamalarla da destek aldı. Fakat CHP merkezi düzeyde bu 'sosyal demokratik' yönelimleri öne çıkartmaktan, programatik bir temel oturtmaktan uzak."
Solda umut işaretleri var ama...
29 Mart'ta EMEP ve ÖDP birer ilçe belediyesini aldı. Bora, 1991'den beri Türkiye'de solun "ehemmiyetli olduğu" bir seçim yaşanmadığını söylüyor. Solun birkaç yerde kendine moral kazandıracak, manevi önemi ve laboratuar değeri olan belediyeleri kazanmış olması umut işaretleri olarak görülebilir Bora'ya göre: "Sosyal demokrat ve gerçekten sol politikalara dayanak oluşturabilecek talepler, kıpırdanmalar, işaretler var." Ama "bunlarla buluşmuş, güçlü bir sol politik yönelimden söz edilemez." (TK)