Gazeteci Metin Göktepe, haber takibi sırasında gözaltına alınarak öldürülüşünün 20. yılında mezarı başında anıldı.
Esenler Kemer Mezarlığı'ndaki anmaya Göktepe’nin ailesi, meslektaşları, siyasetçilerin de olduğu çok sayıda kişi katıldı.
Evrensel Gazetesi ve Hayat Televizyonu’ndan gazeteci Görkem Kınacı, katılanları karşıladığı konuşmasında baskıların, gözaltıların, savaşın yoğun biçimde yaşandığı ve gazetecilik yapmanın iyice zorlaştığı günlerden geçtiğimizi anlattı.
Benzer koşullarda Göktepe’nin öldürüldüğünü anlatan Kınacı “Gerçekleri yazmaya devam edeceğiz, Metin'in kalemi hala elimizde” dedi.
Kınacı’nın ardından yapılan konuşmalarda gazetecilere dönük baskıların sürdüğü anlatılırken, gazeteci Nedim Oruç’un gözaltına alınış süreci hatırlatıldı. Gazeteciliğin ve dayanışmanın önemine vurgu yapıldı.
Anmaya katılanlar arasında Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, CHP milletvekili Ali Şeker, DİSK Basın İş Başkanı Faruk Eren, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) İstanbul Şube Başkan Yardımcısı Utku Zırığ, HDP eski milletvekili Levent Tüzel, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu da vardı.
Polat: Göktepe’nin heyecanıyız
İlk sözü alan Evrensel Gazetesi Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Metin Göktepe davasında gerçekleştirilen sıkı takip sonucu, gazetecilerin öldürülmesine ilişkin devlet görevlilerinin sınırlı da olsa ilk kez ceza aldığını anlattı. Metin Göktepe davasının basın özgürlüğü açısından mücadele mirası bıraktığını söyledi.
Bugün de basın üzerindeki baskıların yoğunlaştığını anlatan Polat, Silopi’de Nedim Oruç’un alınışını, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasını, Beritan Canözer’in heyecanlı olduğu gerekçesiyle tutuklanmasını örnek verdi.
Polat sözlerini, “Bizim mesleğimiz heyecana dayalı bir meslek. Metin göktepe’nin, Beritan Canözer’in, Can Dündar’ın Erdem Gül’ün, nedim Oruc’un heyecanıyız” diye bitirdi.
Göktepe: İnsanlara yazık günah değil mi?
VİDEO-HABER: FADİME GÖKTEPE: İNSANLARA YAZIK GÜNAH DEĞİL Mİ?
Fadime Göktepe, “Hoşgeldiniz” diye başladığı sözlerinde sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü yerde yaşananlara, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tepki gösterdi.
“Metin’in katilleri, Uğur Mumcu’nun katilleri nerede, Tayyip ne yapıyor, bu kadar insan Ankara’da öldü.
“Tayyip savaş istiyor, kendi çocuğunu göndersin kolaysa. Diyarbekir’deki insanlara yazık günah değil mi. İnsanlar aç susuz, hiçbir şeyim yok diyor, evi dağıtmış gitmişler.
“Tayyip ne yapıyor bilmiyorum. Gitsin kendi kürsüsünde otursun. Katilleri bıraktırıyor ama mazlum insanları içeri koydurtuyor.
“Kaç senedir kim benden ne gördü’ diyor, yanıma gelsin hepsini söyleyeyim. Türkiye’de ne adalet, ne insan hakları var, ne de devlet var. Demişler ki, susma sustukça sıra sana gelir.”
Alpman: Metin’in ruhunu taşıyan gazeteciler var
Gazeteci Nazım Akman, Göktepe’nin dava sürecindeki dayanışmanın önemine işaret ederken “Bugünlerde yine bu dayanışmaya ihtiyacımız var, mezarın başında toplandığımız gibi özellikle Güneydoğu Anadolu bölgesinde süren katliamların peşini bırakmamamız gerekiyor” dedi.
Nedim Oruç’un gözaltına alınışı inkar edildiğinde de aynı dayanışmanın görüldüğünü anlattı. Çocuklara inen ölümlerin önünü gazeteciliğin keseceğine inandığını anlatan Alpman, “Metin’in ruhunu taşıyan gazeteciler eksik değil” dedi.
Gürkan: Umut var
Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, tutuklu gazetecileri anarak başladığı konuşmasında Can Dündar, Erdem Gül, Beritan Özeri gibi gazetecilerin tutukluğunun kamuoyunda meşruluğunun olmaması, savaşın gazeteciliğine karşı barışın gazeteciliğini gerçekleştirilenlerin varlığı gibi umut veren noktalar olduğunu söyledi.
Basın ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere her türlü hak ve özgürlüğün güvence altına alındığı bir Türkiye’nin de birlikte mücadele sonucu inşa edileceğini anlattı.
Eren: Metin’e iyi haberlerle gelemedik
Faruk Eren, “Ne yazık ki Metin’e 20 yıl sonra iyi haberlerle gelmedik, yine ölüm, çatışma haberleri ile geldik” dedi.
“Metin’in mezarının başındayız ama sokaklarda gömülmeyi bekleyen ölüler var ne yazık ki ülkemizde. Gazeteciler öldürülüyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Ama öldürülmek istenen gazetecilik, bu yürek susmayacak.”
Zırığ: Gerçeğin peşinde mücadeleye devam
TGS İstanbul Şube Başkan Yardımcısı Utku Zırığ, Metin Göktepe’nin mesleği anlamlı kılan insanlardan olduğunu söyledi.
“Metin Göktepe öldürüldüğü günden bu yana ülkenin iyiye gitmediği gibi gazetecilik de iyiye gitmedi. Ama gerçeğin peşinde mücadeleye devam ediyoruz” diyen Zırığ gazetecilerin birarada ve dayanışma içinde olmasının önemine değindi.
Çerkezoğlu: Suruç’ta yaşananla Metin’i öldüren aynı zihniyet
Çerkezoğlu, Göktepe’nin 12 Eylül’den çıkış sürecinde en önemli dinamiklerden olan gençlik hareketinde var olanlar için ayrı yeri olduğunu söyledi.
“Türkiye’yi yönetenlerin katliam geleneği var. Diyarbakır, Şırnak, Suruç, Ankara’da yaşananlar Metin’i aramızdan alan katliam zihniyetinin devamı. Ama burada eşitlik, özgürlük, adalet mücadelesi ve direniş geleneği de var. Metin’e ve diğerlerine sözümüz barış, eşitlik, özgürlük, adalet.”
Şeker: Metin Göktepe’lere çok ihtiyacımız var
Şeker, hak ihlallerinin arttığı, adaletten uzaklaşıldığını anlatarak “Bu dönemde Metin Göktepe’lere daha çok ihtiyacımız var” dedi.
“Barış için mücadele ederken bir yandan da katliama destek olan devlet yapısı var. Bu yapı gerçekler görülmesin diye havuz bataklık medyası üzerinden halkı aldatmaya devam ediyor. Bir yandan da bir elin parmağını geçmeyen, gerçeğin peşinde olan basın yayın organları halka bunu duyurmaya çalışıyor. Bize düşen özgürlük, demokrasi ve barışı getirmek için daha çok çalışmak.”
Bolaç: “Avukatı bırakın gazeteciyi alın” dediler
Metin Göktepe öldürüldüğü gün birlikte gözaltına alındığı Avukat Efkan Bolaç, polis minibüsündeki son görüşmelerini anlattı.
“Avukat olduğumu, Metin de gazeteci olduğunu söylediğimiz için herkesi aldılar ikimiz minibüste kaldık.
“Metin’le önceden tanışıyorduk. Şakalaştık. ‘Herkesin sarı basın kartı olduğunu sanıyorlar galiba, gelirim birazdan’ dedi. Polis amirleri telsizle talimat geçti; ‘Avukatı bırakın, gazeteciyi alın’ diye.
“Metin giderken gülümsedi, boynunda fotoğraf makinesi vardı. ‘Biraz sonra gelirim’ dedi.”
“Ben çıktım. İnsanlar akşama doğru bırakıldılar bir Metin yoktu. Gözaltına alındığını gördüm ama gözaltında değil dediler, sonra ölüsünü bulduk.
“Devlet yalan söyledi, en sonunda özür dilemek zor kaldı. Yargılama oldu ama cezasızlık kuraldır bu devlette özelikle kahramanları suç işlediyse. Bir yıl sekiz ayla kurtardılar.
“Dün Charlie Hebdo’nun yıldönümüydü. Katledilen yöneticisi Stéphane Charbonnier: 'Boyun eğmektense ölmeyi yeğlerim demişti. Metinle aynı soydan gelendi onlar." (BK)