“Duygu Asena ile Düşünmek” etkinliği, “Kahramanlar Hep Erkek: Gazetecilik ve Kadın” paneliyle devam etti.
Panel öncesinde Duygu Asena’nın kardeşi İnci Asena da söz alarak ablasını anlattı. Ayrıca Pınar Selek’in gönderdiği ve Duygu Asena’ya hitaben yazdığı notu okudu.
Sanatçı Derya Alabora’nın Duygu Asena’nın şiirlerinden ve yazılarından bir seçki okumasının ardından Kadir Has Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sevda Alankuş moderatörlüğünde gerçekleşen panelde, gazeteciler Zeynep Oral, Yazgülü Aldoğan ve Nazım Alpman konuştu.
Duygu Asena’nın meslektaşlarının da söz aldığı etkinlikte vurgulanan ortak nokta şu oldu: “Duygu Asena’ya çok ihtiyacımız olan dönemlerden geçiyoruz. Şimdi aramızda olsa yazacak çok şeyi olurdu ama yazsaydı belki de içeride olurdu...”
“Feminist teoriyle tanışmadan seninle tanıştım”
İnci Asena, ablası Duygu Asena’yı kısa bir konuşmayla andı: “Duygu’yla bir ortak noktamız da hep horlanmamızdı. Duygu’yu sosyalistler horladı, feministler horladı… Hatta bir gazeteciye ‘Çok okunduğum, sattığım için özür dilerim’ demişti. Duygu ‘Yaşlandığımda yazı yazacağım, belki 60 yaşında şu ankinden daha cesur yazarım’ demişti. Duygu öldüğünde 60 yaşındaydı, hala 60 yaşında. Yaşasaydı şu geçirdiğimiz kanlı, tecavüzlerle, dayaklarla yüklü, çocukların üzerine şiddetin sindiği ve devletin buna arka çıktığı bir ortamda nerede olurdu, cezaevinde mi bilemiyorum…”
İnci Asena, sosyolog Pınar Selek’in yolladığı notu da okudu: “Biliyorum hayatta olsaydın 40 kere gelmiştin yanıma. Yurtdışına gelmek cezaevi duvarlarını aşmaktan daha kolay. Cesaretini, sağına soluna bakmadan hareket etme gücüne sarılırdım senin. Kadınlar arasındaki dayanışmaya, dostluğa sarılıyorum. Sen bu yola beni çeken kadınlardan birisin. Feminist teoriyle tanışmadan seninle tanıştım. Feminizm mutlu kadın olmak için şarttır. Böyle demedin belki ama ben bunu anladım. Feminizmi senden neşeli bir yolculuk olarak öğrendim. Teori sonradan geldi, daha da iyi oldu, yolumu daha iyi buldum.”
“Sadece kadın hakları değil, tüm ezilenleri savunurdu”
Gazeteci Zeynep Oral, o zamanlar gazetelerde kadın konularına nasıl yaklaşıldığına değindi. Bir yazıişleri toplantısında yayın yönetmeninin kendisine “kadın sorunları bizim gazetemizin okuyucularını ilgilendirmez” dediğini anlatan Oral, “O kadar öfkelendim ki ‘Kadın Olmak’ kitabını yazdım” dedi.
Oral, meslektaşı ve arkadaşı Asena hakkında şöyle konuştu:
“Duygu sadece bir kadın hakları savunucusu değildi, insanı insan yapan bütün değerleri koruyan, sömürülen, ezilen herkesin savunucusuydu. Bugün aramızda olsa içi kan ağlardı. Belki de içeride olurdu, diye düşünmüyor değildim.”
"Şimdi yazacak çok şeyi olurdu"
Gazeteci Yazgülü Aldoğan, gazeteci kadın olma halini ve karşılaştıkları sorunları anlattı.
Aldoğan, Asena’yla birlikte gazetecilik yaptıkları dönemde “kadın” ve “okullu” olmanın “alaylı gazeteciler” arasında kabul görmediğini anlatırken “O günlerden kameraman kadınların olduğu günlere gelmek çok iyi bir şey tabii. Meclis muhabiriyken en büyük derdim milletvekillerinin laf atmasıydı” dedi.
Aldoğan cam tavan sorununa da değindi, Türkiye’de kadınların cam tavanı bir noktaya kadar aşabildiğine ancak yayın yönetmeni olamadıklarına dikkat çekti. Türkiye’nin tek kadın genel yayın yönetmeni olan Yeni Asır Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı’yı da hatırlattı.
Aldoğan konuşmasını “Şimdiki koşullarda Duygu yazıyor olsaydı, yazacak çok şeyi olurdu” diye bitirdi.
Asena ve gazeteci sorumluluğu
Gazeteci Nazım Alpman da gazetecilik temel ilke ve sorumluluklarını hatırlattı ve şöyle konuştu:
“O ilkelere sadık kalan kaç gazete ve gazeteci var? Biz bu toplantıda Duygu için bir araya geldik. Duygu hak savunuculuğu bakımından hep bu hak ve sorumluluklara uygun meslek çizgisine sahip olmuştur. Özgür Gündem’in tutuklanan muhabirlerini cezaevinde ziyaret edip bunu da Milliyet’te yazmıştı. Küfürler ve tejditlere rağmen bunu yapmaktan geri durmadı. Her geçen gün yokluğuna alışamadığımızı görüyoruz. Ona olan ihtiyacımız ve özlemimiz birlikte artıyor.” (ÇT)