Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG), Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP), DİSK Basın-İş ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) gazetecilere yönelik polis şiddetine ve ajanlık dayatmalarına karşı İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'nde basın açıklaması yaptı.
Polis şiddetinin kanun tanımaz bir noktaya ulaştığını belirten basın meslek örgütleri, uygulamaların artık bir işkence sistemine dönüştüğüne vurgu yaptı.
Burada konuşan MKGP Sözcüsü Ayşe Güney Gözaltılar, tutuklamalar, açılan soruşturma ve davalar, mesnetsiz yargılamalar hızından hiçbir şey kaybetmiyor” dedi.
Güney, Konya'da Kürt aileye yönelik ırkçı katliamı protesto etmek için İstanbul’da gerçekleştirilen eylemde darp edilen gazeteciler Enes Sezgin, Taylan Öztaş, Derya Saadet, Ceylan Bulut, Rojin Altay ve Hayri Tunç’u hatırlattı.
Gazetecilere dönük artan baskı ve saldırılara ilişkin; DFG, MKGP, DİSK Basın İş ve TGS Diyarbakır Temsilciliği'nin ortak açıklaması: https://t.co/sV09hipQ1V
— Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (@DFGDernegi) August 2, 2021
"Gazetecilerin etkisiz kılınmak istendiğinin kanıtı"
Bunun açık bir görev engelleme olduğunu belirten Güney şunları söyledi:
"Enes Sezgin ve Taylan Öztaş saldırıya maruz kalmalarına rağmen gözaltına alındı ve bu sırada da polisin şiddetine maruz kaldı. Ayrıca Diyarbakır ve Van’da da gazeteciler polisin saldırısı ve engellemeleriyle karşılaştı. Sahada haber takibi sırasında engellenen ve şiddete maruz kalan meslektaşlarımıza dönük bu uygulamalar aslında gazetecilerin nasıl etkisiz kılınmak istendiğinin açık kanıtıdır.
"Tüm bunlar yaşanırken, bir de gazetecilere dönük tehdit ve ajanlık dayatması artık çığırından çıkmış vaziyettedir. Geçtiğimiz ay Avrupa’da yaşamını sürdürmek zorunda bırakılan gazetecilere dönük bir ‘infaz listesi’nin kamuoyuna sızması ve gazetecilerin sürekli olarak tehdit içerikli mesajlarla rahatsız edilmesi, gazetecilerin nasıl bir ortamda çalışma yürüttüğünü açıklar nitelikte.
Ajanlık dayatması
"Birazdan sizlerle paylaşacağımız son yaşanan iki olay, devletin bazı birimlerinin nasıl pervasızlaştığını ve kanun tanımaz bir noktaya vardığını daha bariz bir şekilde göstermektedir. Tehdit ve ahlaksız dayatmalara maruz kalanların kadın gazeteciler olması ve ülkenin tek kadın ajansı çalışanları olması olayın boyutlarını daha da büyütüyor.
"28 ve 29 Temmuz tarihlerinde JinNews muhabirleri Gülistan Azak ve Dilan Babat, kendilerini istihbarat birimi mensubu olarak tanıtan kişilerin tehdit ve ajanlık dayatmasına maruz kaldılar.
"JinNews Diyarbakır muhabiri Gülistan Azak, 28 Temmuz günü saat 16.30 sıralarında Diyarbakır’ın Bağlar ilçesi Mavi Köşe Durağı olarak bilinen yerde iki kişi tarafından sivil bir araca bindirildi. Araçta bulunan iki erkek kendilerini istihbarat mensubu olarak tanıttıktan sonra ‘HDP'nin içinde örgüte yakın isimler hakkında senden bilgi almak istiyoruz’ diyerek, kendileri için ajanlık faaliyetinde bulunmasını talep ettiler. Daha sonra da yaptığı gazetecilik faaliyetine ilişkin sıkıştırmaya çalıştılar.
"Gülistan’ı araç içerisinde kent içerisinde bir süre gezdirdikten sonra, ‘Anlaşıldı sorularınızın amacını anlamıyorsun. O vakit bugünlük böyle olsun. Güven sağlayabiliriz umarım’ diyerek, serbest bıraktılar. Emniyet Müdürlüğü İstihbarat biriminden oldukları anlaşılan bu kişiler, açık ve aleni bir şekilde arkadaşımızı tehdit etmiş, ajanlık dayatmasında bulunmuştur.
Benzer durum başka bir gazeteciye
"Yine JinNews Ankara muhabiri Dilan Babat, 29 Temmuz günü tanımadığı bir kişi tarafından aranarak iletişim kurmak istemiştir. Söz konusu kişi iki yıl önce işyerine giderken Dilan’ı durdurmuş; kimliğini gösterip, kendisini emniyet istihbarat üyesi olarak tanıtarak, ‘Seninle bir çay içelim, konuşacaklarımız var, hayatının heba edilmesini istemiyoruz’ demiş, Dilan’ın tepki göstermesi üzerine ‘seni muhakkak arayacağım’ diyerek, kendisinden uzaklaşmıştır.
"Dilan bu olaydan uzun bir süre sonra ‘KOD Adım Yeşil’ adlı bir dijital medya hesabı üzerinden tehditler almaya başladı. Her ne kadar fazla ciddiye almasa da 29 Temmuz’da yeniden kendisini Hakan olarak tanıtan istihbarat elemanı tarafından aranınca durumun vahametinin farkına varmıştır.
"Arayan bu kişi iki sene önce fiziki olarak kendisini rahatsız eden kişi olduğunu anlayan Dilan, her ne kadar aradığı telefonu engellese de birkaç kez daha bu kişinin normal hat ve özel numaralardan arama tacizine maruz kalmıştır.
"Yaşanan her iki olay aslında ne kadar ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Her iki kadın gazeteci devletin istihbarat birimlerinden olduğunu söyleyen kişiler tarafından tehdit ve ajanlık dayatmasına maruz kalmışlardır.
"Sağlıklı çalışma şartını oluşturma devletin görevi"
"Geçtiğimiz yıllarda gazetecilere dönük benzer yaklaşımları göz önünde bulundurduğumuzda, bu olayın öyle basit bir şekilde geçiştirilemeyeceğini kavramamız gerekmektedir. Bu nedenle bizler gazeteci örgütleri olarak yaşanan her iki olayı ve benzer şekilde gazetecilere yönelik saldırıları kesinlikle kabul etmediğimizi ve sert bir şekilde kınadığımızı belirtmek istiyoruz.
"Gazeteciler, kamuoyunun bilgilenmesi, halkın haber alma hakkının teminatı kişilerdir. Kimsenin emir eri veya casusu/ajanı değildir. Gücünü mesleğinden ve okuyucusu/takipçisinden alır. Devletin ilgili organları da bir bilgiyi ancak gazetecinin haberini yayınladığı açık kaynaklardan alabilir. Bunun dışında farklı bir taleple gazeteciye yaklaşmak en hafif tabiriyle ‘suç’tur.
"Biz bu suçu işleyen kolluk güçlerinin bir an önce bu uygulamalarından vazgeçmeye çağırıyoruz. Arkadaşlarımızın bireysel hukuki başvuruları haricinde, buradan bir kez daha bu kişiler hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. Ayrıca başta İçişleri Bakanlığı olmak üzere devletin ilgili organlarına gazetecileri kriminalize eden, sahada onlara şiddet uygulayan değil, onlara sağlıklı çalışma şartlarını oluşturacak çabalar içerisinde olmasını salık veriyoruz.
"Gerçeğin yanında yer alan ve halkın haber alma hakkını savunan gazetecileri de bu tür uygulamalara karşı dayanışmalarını büyütmeye ve seslerini yükseltmeye çağırıyoruz." (HA)