Rusya ve Ukrayna arasında Kırım’da ortaya çıkan gerginliği ve Batı’nın yaklaşımını bianet'e değerlendiren siyaset bilimci Prof. Dr. Haluk Gerger, girilen sürecin ucunun açık olduğunu, nesnel konumu dolayısıyla Rusya’nın krizde daha sorumlu davranacağını, ABD’nin Ukrayna’yı pek umursamadığını belirtti.
Kırım Özerk Cumhuriyeti’nde yaşanan süreç ülkenin Ukrayna’dan tümüyle ayrılmasına gidebilir mi ya da Ukrayna’yı bölünmeye götürebilir mi?
Sürecin ucu açık. Tüm bunlar olabilir. Kırım Ukrayna bağlantısı Rus tarihi bakımından zaten sorunlu. Kırım SSCB döneminde Ukrayna’ya bir iç idari ve iktisadi önlem olarak iliştirilmiş. Onun için en azından Ukrayna’nın öteki parçaları kadar sağlam ve entegre bir rolü yok.
Ama bütün Ukrayna’yı kapsayan bir bölünme sürecine girilmesini kimse istemez. Ruslar da istemez. Çok büyük bir kargaşaya, içsavaşa dönüşebilir. Asıl frenleyici etki budur. Bir tek Kırım olsa bu olasılık daha fazla ama şimdiden bir şey söylemek zor.
Ama şu anda arzulanın Ukrayna’nın bölünmesi olduğunu sanmıyorum. Rusya’nın da işlerin bu kadar ileri gitmesini isteyeceğini zannetmiyorum.
Batı böyle bir bölünmeye nasıl tepki gösterebilir? Bir yandan çok sert önlemler alıyor gibi gözüküyor…
Ukrayna Batı’nın pek umurunda olmaz. Hatta belki Avrupa Birliği (AB) onu bir yük olarak da görüyor, ekonomisi ortada, enerji sorunu ortada. Avrupa da zaten Rus doğalgazına bağlı.
Ruslar için ise önemli; kendi nüfusları var orada ve içsavaş onları da içine çeker… Batı bakımından bu kadar önemli değil. ABD’nin ise hiç umurunda olmaz.
Yeni bir politikadan söz etmek mümkün mü?
Birdenbire ortaya çıkmış bir kriz değil aslında. ABD’nin Çeçenistan olaylarından beri Karadeniz’e inmek, hatta NATO’yu oraya genişletmek, Rusya’nın üzerinde kuşatmayı daraltmak gibi planları hep vardı. Bunlar yeni politikalar değil.
Şimdi bu noktaya kadar ulaştı. Eski Yugoslavya’nın parçalanmasında Batı Avrupa’nın, Almanya’nın rolünü düşünün…
Ukrayna’daki bildiğimiz anlamda bir halk ayaklanması değil. Aşırı sağın, hatta faşistlerin etkin olduğu bir hareketlenme. Orada emekçiler, işçiler, yoksul insanlar olabilir ama onlar emekçi, işçi şapkalarıyla orada değiller. Bir faşist hareketin ya da sınıfından kopmuş aşırı milliyetçi, Avrupa’da bir cennet olduğu yanılsamasıyla ve sürü mantığıyla hareket eden gruplar var Ukrayna’da. Ve biliyoruz ki Batı tarafından da kışkırtılıyor.
Batı işlerin buraya varacağını düşünmüş müdür?
Batı kışkırtmanın bu noktaya varmayacağını, Putin’in böyle bir adım atmayacağını düşünmüşse yanlış hesap yapmış demektir. Zaten Rusya Suriye’de de sıkıştırılıyor, Kırım’da sadece deniz üssü değil, bir de yurttaşları ya da soydaşları var… Dolayısıyla iş bu kırılma noktasına geldi. Şimdi geri de dönemiyorlar.
İkincisi, iç siyaset de işin içine giriyor. ABD’de Cumhuriyetçiler Obama’ya baskı yapıyor, korkunç şeyler talep ediyorlar. Cumhuriyetçiler maceracı, Ukrayna’yı umursamayan, rakibi sıkıştıracak bir hamle olarak görüyor.
Nesnel koşulları dolayısıyla sorumluluk Rusya’dan beklenebilir gibi geliyor bana. Bu bakımdan ucu açık bir çatışma ve çelişki sürecine girilmiş gibi görünüyor.
Biraz açar mısınız?
Mesele Kırım’la bitmiyor. Ukrayna karasında çıkabilecek bir içsavaş Rusya’yı ilgilendiriyor, soydaşları var, ilgisiz kalamaz, büyük bir sosyal baskı oluşur, öyle bir içsavaşın içine de silahlarıyla girmek istemez. Politik dengeleri, ekonomik gücü de müsait değil. Sorumluluk, içinde bulunduğu nesnel koşullar nedeniyle.
Oysa aynı sorumluluk ABD de yok, onun umurunda değil. AB de bazen Yugoslavya’da, Libya’da gördüğümüz gibi gözü kara ve ihtiraslı davranabiliyor. Yeni bir hegemonik alan görebilirler Ukrayna’da. Onun için Batılılara da güvenmiyorum. Ayrıca bu krizde de rolleri var. Batı emperyalizminin dinamiklerine güvenmek zor.
Ukrayna’nın Rusya’yla tarihsel bağı, bugün doğalgazda bağımlılığı var. Sürece Ukrayna açısından bakarsak...
Büyük sorumsuzluk. Böyle çaresizlik ve büyük bunalımlar içindeki ülkeler ve onların egemenleri böyle sorumsuzlaşabiliyor ve toplumlarını da çürütüyor.
Hiçbir sınıfsal dinamiği olmayan, Batı Avrupa’ya rahat bir hayata kapağı atmak gibi sosyal ve ahlaki anlamı olmayan ama bunun için kan dökülen bir ülkeye dönüşmüş. Ekonomisi, toplumsal yapısı iflas etmiş. Çürüyor böyle toplumlar, çürüdükçe de böyle sorumsuz şeyler yapıyor.
Bu bulanık sularda faşistler, maceracılar, gericiler kendilerine uygun ortamlar buluyor, böyle kaoslar çıkıyor.
Uluslararası ilişkiler üzerinden bakarsak, Ukrayna’daki gelişmelerin bu anlamda uluslararası konjonktürle bir bağlantısını kurmak mümkün mü?
Egemenlik kurmak isteyen finans kapitalin kendi dinamikleri var. O dinamiklere bakmak lazım. Yoksa politik olarak, askeri olarak, stratejik olarak bazen anlam vermek de zorlaşıyor.
Ama finans kapitalin dünyası böyle; tekeller sadece sömürmek, alan açmak, pazarda pay sahibi olmak için buluşmuyorlar. Tam denetim istiyorlar, çünkü tekelci sermayenin ve şirketlerin dinamiği de bu.
Kendi geleceklerini, işletmelerini, ekonomilerini planlamak için de tam denetim istiyorlar. Öyle olunca dünya çapında bir tam denetim savaşını hep sürdürüyor finans kapital.
Kendi içinde de sürdürüyor, sadece yoksul ülkeleri, sömürge ülkeleri, üçüncü dünya ülkelerini kapatmaya kalkmıyorlar, birbirlerine karşı da onları kapatmak istiyorlar. Emperyalistler arası mücadele de durmadan devam ediyor.
Ve Rusya gibi merkezler onlar için bir tehdit. Tabii aynı genişleme güdüsü ötekilerde de var kuşkusuz.
Onun için dünyanın hiç bilinmeyen yerlerinde birdenbire patlıyor, karşı karşıya geliveriyorlar. Bu nesnel bir dinamik. Bu sadece Ukrayna egemenlerini ya da yığınlarını değil aslında Beyaz Saray’ı da Brüksel’i de Moskova’yı da tutsak eden dinamik.
Piyasa ve pazar yalnız bizim değil en büyük şirketlerin davranışlarını, hayatını kontrol ediyor. Finans kapital dünya çapında da bütün politik gelişmeleri ve siyasetçileri, devletleri de tutsak almış durumda. (YY)