Merkez Bankası bugün Para Politikası Kurulu Toplantısı sonrası 14.00’da yaptığı açıklamayla politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 24'ten yüzde 19,75'e indirdiğini duyurdu.
Merkez Bankası'nın 4,25 puan faiz indirim kararı sonrası ekonomistler Gaye Yılmaz, Yalçın Karatepe ve Hayri Kozanoğlu kararı bianet'e değerlendirdi. Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın Cumhurbaşkanı Kararı ile görevinden alınarak yerine Murat Uysal’ın atanması olayının gölgesinde ekonomistler şunları aktardı:
TIKLAYIN - Merkez Bankası Faizi Yüzde 24'ten Yüzde 19,75'e Düşürdü
Karatepe: Yüzde 20’nin altında olmasına özen gösterildi
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe, Merkez Bankası’nın faiz kararında başkan değişikliğinin etkisi olduğunu ifade ederek, kararı Cumhurbaşkanı’nın faizlere ilişkin beklentisinin karşılanmasına yönelik bir ilk adım olarak değerlendirdi.
Karatepe şöyle devam etti:
“Merkez Bankası daralan üst talep ve yavaşlayan dünya ekonomisini dikkate alarak Türkiye’de enflasyon baskısının azaldığı görüşünde. Bu sebeple faiz oranlarında 425 baz puanlık bir indirime giderek politika faizini yüzde 19,75’e indirdi.
“Faizin yüzde 20’nin altında olmasına özen gösterdikleri anlaşılıyor. Bu indirimle birlikte faizlerde ciddi bir geriliminin de olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü yüksek risk primi hala devam ediyor. Beklenen enflasyonu da dikkate aldığımız zaman bu reel faizlerde ciddi bir gerileme olduğu anlamına geliyor.
"Merkez Bankası indiriminin kurlara etki etmeyeceğini düşünüyor"
“Anladığım kadarıyla Merkez Bankası diğer merkez bankalarının da faiz indirim sürecine girdiklerini düşünüyor. Bu sebeple Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere doğru bir sermaye hareketinin olmasını, buradan hareketle de bu faiz indiriminin kurlara çok olumsuz bir etki etmeyeceğini tahmin ediyor.
Kozanoğlu: Bu kararı Çetinkaya da alabilirdi
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ise Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararının görevden alınan Başkan Murat Çetinkaya başkalığında da alınabileceği görüşünde:
“Merkez Bankası’nın faiz indirim kararı topluma, bu kararın Cumhurbaşkanı tarafından alındığını ve Merkez Bankası’nın ancak bir aracı olduğu izlenimini veriyor.
“Merkez Bankası tarafından yapılan açıklamada ekonominin ılımlı bir toparlanma sergilediği söyleniyor. Halbuki en son açıklanan kapasite kullanım oranlarına bakarsanız bu oranlarda düşüş olduğunu görebilirsiniz.
“Diğer bir ifadeyle ekonomideki daralmanın 23 Haziran seçimlerinden sonra hızlanarak düştüğü biliniyor. Enflasyonun Cumhurbaşkanı’nın ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir’ tezini doğrulayan bir çizgi izleyeceği yolunda belirtiler var. Muhtemelen de önümüzdeki aylarda enflasyonda belirgin bir düşüş görülecek.
"Erdoğan kendini haklı çıkartacak"
“2018’in Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında döviz kurunun sıçramasıyla çok ciddi enflasyon artışları görülmüştü. Önümüzdeki Ekim sonunda enflasyon muhtemelen yüzde 10 dolaylarına gerileyecek ve Cumhurbaşkanı tezinin doğrulanmasıyla ‘Hayat beni doğruladı’ diye böbürlenecek.
“Halbuki yılın sonraki iki ayında Kasım ve Aralık’ta enflasyonun eksi olduğunu düşünürsek tekrar yıl sonunda enflasyon yüzde 15 ve hatta üzerine sıçrayacak.
“Bu nedenle çok yüksek ivmeli faiz düşüşü piyasada paniğe neden olabilir. Önümüzdeki aylarda böyle bir durum görme ihtimalimiz var. Çünkü Türkiye ne yazık ki kendi tasarruflarıyla değil yabancıların tasarruflarıyla çarkını döndüren bir ülke.
“Yabancılara cazip gelecek bir faiz oranının verilmesi gerekiyor. Alınan bu faiz indirim kararının devam etmesi önümüzdeki aylarda ekonomide dengelerin bozulmasıyla sonuçlanabilir. Ama bunu değerlendirmek için önümüzdeki ayları görmek gerekiyor."
Yılmaz: Enflasyon tekrar yükselecek
Barış İçin Akademisyenlerden Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi’nden İktisatçı Dr. Gaye Yılmaz ise faiz indiriminin enflasyonu düşürmek adına atılan bir adım olduğunu fakat bu adımın yabancı sermayeyi kaçıracağı yönünde.
“Türkiye yaklaşık bir sendeden beri iki zıt yönlü gerilim içerisinde. Bunlardan bir tanesi enflasyonun yükselmesi. Faiz indirimi bu anlamda olumlu görülebilir. Ama faiz öyle bir şeydir ki eğer bir ülkede yeterince sermaye varsa zaten o faiz kendiliğinden düşer. Faiz müdahaleyle, yukarıdan aşağıya emirle düşürülemez. Bunu tamamen piyasa belirler, piyasanın belirlemesi beklenir. Bu durum Türkiye’de tam tersi şekilde, emir ve talimat zincirleriyle faiz düşüşü sağlanıyor.
“Türkiye’de sermaye yok. Sermaye büyük ölçüde kaçmış çünkü ekonomide güven verici bir görünüm yok. Geleceğe dönük de bir toparlanma sinyali yok. En başta hukuk sisteminiz yok. Özellikle şirketlerin, sermayenin önem verdiği ölçekte işleyen bir hukuk sistemi yok.
“Kararlar bugünden yarına bir kişinin aklına göre değiştirilebiliyor. Dolayısıyla hukuka göre değil, piyasaya göre değil, kamuoyunu elde tutma amacıyla karar alınıyor.
"Şu ana kadar giren finansal sermaye artık girmeyecek"
“Faiz indirimi tüm bu nedenlerle sermaye girişine neden olacak bir şey değil. Faizleri düşürdüğünüz zaman şu ana kadar giren finansal sermaye artık girmeyecek. Çünkü Türkiye ancak yüksek faizle finansal sermaye çekiyordu. Bütün ülkelerden daha yüksek bir reel faiz veriyordu. Bu sayede de Türkiye’ye döviz girişi oluyordu.
“Ama şimdi reel faizi düşürdüler. Artık Brezilya’yla birlikte aynı ölçekteki ülkelerin verdiği reel faize yakın faiz vermeye başladık. Ama onların riskiyle Türkiye’nin riski aynı değil.
“O ülkeler yüzde 2 reel faizle Türkiye’nin 10 katı sermaye çekebilirken, aynı miktarda sermaye çekebilmek için Türkiye çok daha fazla faiz vermek zorunda. Türkiye şimdi bundan vazgeçti ve bunu enflasyon adına yaptı.
“Enflasyonu diyelim ki faizi düşürerek bir nebze çözdük. Peki, tarım ve üretim? Bunlar olmadığı için enflasyon tekrar yükselmeyecek mi? Bu sorunun cevabı çok net. Yatırım yapılmadıktan sonra, üretim olmadıktan sonra, mal ve hizmette ithalata mahkum olduğunuz zaman enflasyon tekrar yükselecek.
"Yabancı sermaye girişi yoksa nasıl yatırım yapılacak?"
“Görünürde enflasyona müdahale etmiş gibi bir adım atıyorsunuz. Ama aslında yatırım ve üretimle çok ciddi bir şekilde oynamış oluyorsunuz. Yabancı sermaye girişi yoksa nasıl yatırım yapılacak?
“Bizim yerli sermayemiz yok. Biz yabacı sermaye ile dönebilen bir ülkeyiz. En küçük işletme bile ya yurtdışı ortaklı, ya makinesi dışarıdan ya yarı mamul maddesi ithal. Bunlarla giriş yapılabiliyor. Dolayısıyla Türkiye’nin yabancıya ihtiyacı var ve siz yabancının yolunu kesen onu caydıran bir adım attınız reel faizi düşürerek. (HA)