Fotoğraf: Pixabay
Dolar, Türk Lirası karşısında Mayıs 2019’dan beri en yüksek seviyeye ulaştı: 6,13.
Euro ise, Lira karşısında 6,68 ile 7 Ocak sorası en yüksek seviyede işlem görüyor. Kasım aylında 5,70 seviyesinde seyreden ve dengeli bir grafik çizen dolar/TL kuru Aralık ayının ortalarından beri yavaş adımlarla yükselişini sürdürüyor.
Altın cephesinde ise gram altın dün 334 TL seviyesine ulaştı. Gram altın bugün 325 TL seviyelerine kadar düşmesine rağmen yaz sezonu öncesi kötümser bir hava hakim. Merkez Bankası ise tüm bu yükselişe rağmen faiz indirimini sürdürüyor. Para Politikası Kurulu (PPK), bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını (politika faizi) 19 Şubat’ta 50 baz puan düşürerek yüzde 11,25'ten yüzde 10,75'e çekti. Bu Merkez Bankası’nın üst üste yaptığı beşinci faiz indirimiydi.
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Veysel Ulusoy, dövizdeki yükselişin İdlib'de yaşanan çatışmalar, Libya'daki asker ölümleri ve Corona virüsünün dünya piyasalarına olan baskısı nedeniyle yaşandığını görüşünde. Merkez Bankası'nın dövizdeki yükseliş karşınında bir planı olmadığını dile getiren Prof. Dr. Ulusoy, "Sadece fiyat istikrarı olan bankaların politika önlemleri, düğmeye basarak faizi indirme ve yüksek enflasyon ve işsizlik oranlarına razı olma şeklinde bir sonuç doğurur" diyor.
"İstihdam yaratma kapasitesinde azalma mevcut"
Murat Çetinkaya’nın görevden alınıp yenine Murat Uysal getirildiğinden beri Merkez Bankası politika faizinde indirime gidiyor. 19 Şubat’taki son toplantıda da üst üste beşinci kez indirime gidildi. Bu durum karşısında sizin değerlendirmeniz nedir?
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun siyasetin de etkisiyle bir zincirleme sürecinde faiz indirimine gittiğini gözlemliyoruz. Düşük faiz normal olarak yatırımları desteklemesi bakımından çoğu zaman tercih edilebilir. Yatırımların da istihdamla beraber üretime yansıması bu süreç içinde beklenir. Merkez bankası faiz karalarının ekonomik etkilerine baktığımızda önümüze iki faktörlü gözlem çıkıyor. İlkinde açık olarak yatırımların artmadığını, aksine 2019 yılı yatırım harcamalarında iki haneyi aşan küçülme olduğunu açıkça görüyoruz.
İstihdam yaratma kapasitesi bakımından da resim farklı değil. İlk defa, uzun zamandan beri ve devamlı olarak istihdam yaratma kapasitesinde bir durgunluk hatta azalma mevcut. Yani istihdam edilen kişi sayısı devamlı düşme eğilimi göstermektedir.
İkincisinde ise görünmeyen zararların giderilmesi yatıyor olabilir. Diğer ifade ile, faizlerdeki düşüşlerin hem istihdam hem de yatırımlarda daha sert düşüşleri etkilediği düşünülebilir. Bunların doğal olarak modellenmesi ve tahminlerin belirlenmesi gerekir.
"Düşük faizle kapatılamayacak kadar derin bir sorun"
Merkez Bankası son faiz indirimi açıklamasında risk artışının olduğu ve piyasaların dalgalı seyrettiğine dair görüş bildirmişti. Ayrıca görüyoruz ki enflasyon düşmüyor tam tersine yükseliyor. Peki Merkez Bankası bu koşullar altında neden faiz indirimine devam ediyor?
İnşaat sektöründe özellikle çok stok fazlası ve tamamlanmayan kısım mevcut. Karar vericiler bunların eritilmesi ve yeni projelerin başlaması yöntemiyle ekonomide canlılık yaratmak isteğindeler. Bazı zamanlarda GSYH’da yüzde 25’lere varan inşaat sektörü katma değeri şimdilerde eksilerde… İçeriği ve amacına baktığımızda bu yaklaşım sakatlıklarla dolu. Öncelikle, lüks konutlara dayalı projeler ortalama gelire sahip hane halkına fayda getirmeyen, daha çok kara dayalı bir yapıda. Zaten ücretler genel seviyesinin reel olarak azaldığı bir durumda da gayrimenkule olan talebin azalması düşük faizle kapatılamayacak kadar derin bir sorun olarak önümüzde duruyor.
Özetle, aylık bazda fazla bir reel kıpırdanmanın olmadığı ekonomide tekrar faiz indirimine gidilerek, reel faizlerin negatife yapılması hem dolarizasyonu artıracak hem de harcamaya yönelmeyecek bir lira meblağının riske karşı konum alan hane halkının kasasında beklemesine neden olacaktır. Son dönemde varlık fonu destekli borsa rallisi bile tasarrufların buraya akmasını da doğurmamış olduğunu da gözlemliyoruz.
"Merkez Bankası önlem almıyor"
Merkez Bankası’nın döviz artışına ve ekonomik krize karşı aldığı önlemler sizce yeterli mi?
Merkez Bankası’nın aldığı bir önlem yok ortada. Banka açık bir şekilde siyasi iradenin fikirlerini hem de devlet bankaları vasıtasıyla uygular hale geldi. Burada reel getiri veya tasarrufların artarak yatırımlara dönüşmesi yerine harcama ile inşaat sektörünü desteklemesi amacı güdülüyor.
Halbuki, tüm merkez bankaları, bizimkinin aksine, hem fiyat istikrarını hem de istihdam yaratıcı para politikalarını eş zamanlı uygular. Amacı sadece fiyat istikrarı olan bankaların politika önlemleri, düğmeye basarak faizi indirme ve yüksek enflasyon ve işsizlik oranlarına razı olma şeklinde bir sonuç doğurur… Şimdi olduğu gibi.
İdlib, Libya, Koronavirüs...
Kasım-Aralık ayında 5,70 seviyesinde seyreden dolar nasıl yavaş yavaş yükseldi ve bu noktaya geldi? Döviz ve altın kuru neden yükseliyor?
Bunda dövizi denetimli olarak belirli bir bantta, hareket eder seviye de tutma amacı var. 5,70 seviyesi de serbest piyasa koşullarında, karar vericilerin de belirttiği gibi rekabetçi değildi. Şimdilerde bu süreç hem rezervlerin eksilmesi hem de Koronavirüs (Covad-19) etkisi ile tersine dönmüş durumda. Tüm bunlara adına artık savaş diyebileceğimiz İdlib ve Libya operasyonlarının harcamaları artırması ve riskleri de beraberinde getirmesi eklendiğinde dövizdeki artışı, güvenli liman olan altının ise değerlenmesini ekleyebiliriz.
Son olarak Corona Virüsü ve dünya piyasalarındaki durum Türkiye'yi nasıl etkiliyor?
Bu virüs ve süreci dünya ekonomisini bir durgunluğa çekeceğini belirtmek yanlış olmaz. Türkiye de bu süreçte dış talepteki azalma ile olumsuz etkilenecek ülkeler arasında. Öte yandan, esnek bir üretim tarzı ve yaklaşımı ile uluslararası ticareti yönlendirici politikaların uygulanması halinde buradan olumlu sonuçlar elde etmek mümkündür. (HA)