Hatırlanacağı gibi Almanya'da Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) yıllarca kalesi olan Kuzey-Ren Vestfalya Eyaleti'nde seçimleri kaybetmesinin ardından Schröder erken genel seçim çağrısı yapmıştı ve parlamentoda kabul edilmişti.
Bu buluşma haftalardır heyecanla bekleniyordu.
İki yerine bir
Medyatik karakteriyle ve ikna gücüyle bilinen Schröder'in iki tartışma önermesine rağmen Merkel bir tartışmada diretmişti.Bu aynı zamanda Almanya'da ilk defa başbakanlık için mücadele eden bir erkek ve bir kadın adayın rekabetini sergileyecekti.
Dört televizyon kanallı temsilcisinin yönelttiği sorular etrafında şekillenen tartışma ekonomik konularda yoğunlaştı.
İşsizlik ve reformlar
Kendi politikalarını sunmaktan ziyade Schröder başkanlığındaki Sosyal Demokrat_Yeşil koalisyon hükümetinin politikalarını eleştirerek üstünlük kurmaya çalışan Merkel Almanya'da ekonominin zayıfladığı ve işsizliğin yükseldiğini ileri sürdü.
Schröder ise Merkel'in sözlerine Almanya'nın dünyanın en büyük ihracatçısı haline geldiğini söyleyerek karşılık verdi.
1990'larda göz ardı edilen sosyal sistemin yeniden yapılanmasının yürürlüğe konulan reformlarla düzene gireceğini ve bu konuda halkın güvenini alarak yoluna devam etmek istediğini söyledi.
Avrupa ve ABD yok
Merkel, Schröder'e "mevcut durumla nasıl tatmin olabilirsiniz, bu durum ufukta istihdamın göründüğü bir durum değil. Bu soruya bir cevabınız yoksa, hiçbir şey olmayacak. Bu hükümetle zaten hiçbir şey olmayacak, çünkü bir daha şans bulamayacaksınız" diyerek tonunu sertleştirdi.
Schröder ise uyguladıkları vergi politikalarının Merkel'in de bakanlık yaptığı Helmut Kohl hükümeti döneminden çok daha başarılı olduğunu vurguladı.
Dış politika konusundaki tartışma ise nedense Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ne (ABD) değinilmeden geçti.
Özellikle Merkel'e ABD'de New Orleans'ı vuran Katrina kasırgasının yarattığı kaos sonrasında George Bush'a yapılan eleştirilerle ilgili bir soru yöneltildi; ama Merkel bunu cevaplamak yerine konuyu dış politikadaki neredeyse tek gündem maddesi olan Türkiye'ye getirmeyi başardı.
"Türkiye" konusu gecikmedi
Merkel, Avrupa Birliği'nin (AB) genişleme kapasitesinin adaylardan Bulgaristan ve Romanya ile dolduğunu dile getirdi ve Türkiye'nin AB'nin dış politik ve güvenlik stratejilerine imtiyazlı ortaklıkla bağlanması gerektiğini savundu, serbest dolaşımın olmaması görüşünü de tekrarladı.
Schröder ise Türkiye'nin radikal İslamı dengeleyen unsur olduğunu ve ılımlı, batı değerleriyle bağdaşan tavrının Avrupa'nın güvenliği için faydalı olacağını belirtti.
Türkiye'nin Orta Doğu ve Kafkaslardaki istikrar unsuru olduğunu vurguladı.
Ve klasikler
İki liderin son sözlerinde klasikler vardı. Schröder son genel seçimlerden önce Irak savaşına karşıtlığını açıklamış hatta bu tavrından dolayı yakın bir geçmişte Nobel Barış Ödülüne aday gösterilmişti, bu tavrını yine sürdürdü.
Gereksiz savaşlardan kaçınılması ve barışçıl çözümler konusundaki kararlılığını açıklayan Schröder, Almanya'ya bu yönde bir güvenin sürmesi için iktidarı yeniden istediğini söyledi.
Merkel ise Almanya'nın bugünkü ekonomi politikalarından dolayı kaybedenlerin oyunu istediğini belirtti. Son sözü ise sınırları belirlenmiş bir Avrupa vurgusu idi, yani bu sınırlarda Türkiye yoktu.
Ne ilginçtir ki ne AB'nin geleceğiyle ilgili konular ne de Almanya'nın Avrupa'nın diğer lider ülkeleri ve Rusya ile ilişkileri üzerine söz edildi.
Herhalde Türkiye'de bir Avrupa ülkesinin iç siyasetinde ilk defa bu kadar söz konusu oldu, her ne kadar dış siyaset olarak görünse de.
Schröder önde
ARD Televizyonu'nun programın hemen ardından yaptığı, 1500 kişinin yanıt verdiği araştırmaya göre bu buluşmada Schröder yüzde 49 ile galip çıktı, Merkel ise yüzde 33'te kaldı.
Ama kimi görüşler Merkel'in ciddi ilerleme kaydettiğini bildiriyor. Gelecek günlerde işler çetinleşeceğe benziyor. (EÇ/BA)