Fotoğraflar: AA ve İHD raporu
Geniş ailelere sahip mevsimlik tarım işçilerine ve onların yaşayışlarına çocukluktan beri tanık olurum. Çünkü doğduğum ve büyüdüğüm yer İzmir Menemen'e her sene mevsimlik tarım işçileri gelir.
2018'de ayrıldığım Menemen bayramdan bayrama uğradığım bir yer halini aldı artık. Bu yıl yeniden bayram için Menemen'e gittiğimde uzun bir zaman sonra mevsimlik işçileri gördüm.
2018'den bu güne geçen sürede hiçbir şey değişmemişti. Yine sabahın erken saatlerinde çoluk çocuk kalkıp iş kıyafetlerini giyiyor; ellerinde öğlen yemeklerle, traktör römorklarında pamuk, domates ve üzüm tarlalarına gidiyorlar. 12 saate yakın tarlalarda güneşin altında çalışıyor ve akşam yine aynı şekilde barakadan hallice olan evlerine geliyorlardı.
Değişmeyen tek şey mevsimlik işçilerin römorklar üzerinde sabahtan akşama kadar tarlada çalışması da değil üstelik. Aynı zamanda işleyen düzenleri.
Hem tarla işçisi hem ev emekçisi
Mesela hâlâ işçiler, "dayı başı" denilen ustalara, çalıştıkları yevmiyenin belli bir oranını veriyorlar. Süreç hâlâ kadınlar için daha sancılı. Çünkü tarlada işçi olmanın yükünden başka yükler de var sırtlarında. Kadınlar hem tarla işçisi hem de ev emekçisi. Tarladan döndükten sonra aile üyelerinin iş kıyafetlerini yıkıyor, çocuklarına bakıyor, ev olarak gördükleri yerin düzenini sağlamaya çalışıyor ve ertesi gün tarlada yemek üzere yemek hazırlıyorlar. Eğer dinlenmek için biraz vakit bulabilirlerse kendilerini şanslı sayıyorlar. Bu durumu gözlemlemek aslında acı bir gerçeği kafamda aydınlattı. Ne olursa olsun, nerede olursa olsun kadınların sırtlarına yüklenen yük her zaman daha fazla.
Çocuklar
Çocuklar ise hâlâ aileleriyle beraber 12 saat tarlalarda çalışıyor ve gün sonunda yine de sokaklarda bağıra çağıra yakalamaca oynuyor. Çünkü ne kadar yorgun olurlarsa olsunlar eğlenmek istiyorlar. Yakalamaca oynarken birbirlerini tuttukları eller sabah tarlada çapa tutmaktan su toplamış ve yara bantları ile sarılmış oluyor.
Bir çocuğun çapa tutmaktan ellerinin su toplaması nasıl ve ne zaman normalleşti bilmiyorum ama artık normal karşılanmaması gerektiğini biliyorum.
"Tayfalar geldi"
Eğer yerel halkın ağzından "tayfalar geldi" lafını duyarsanız bu mevsimlik tarım işçilerinin geldiğinin haberidir. Bazı insanlar bunu çok normal bir şekilde söylerken geçmişte mevsimlik tarım işçileriyle problem yaşayan insanlar, diğerlerinin aksine "tayfalar geldi" cümlesini kızgınlıkla telaffuz ediyor.
Mevsimlik tarım işçilerinin en büyük problemlerinden biri de ayrımcılık. İzmir'de de maalesef gittikleri her yerde olduğu gibi kimilerince çeşitli sebeplerle ayrıştırılıyorlar. Bu ayrıştırma bazen "ırkçılık" nedeniyle olurken bazen de "çocuk sesleri, bahçeye çöp atma vb." ufak problemlerden çıkan tartışmalardan kaynaklı oluyor.
İşçilere ayrımcılık yapanların bir kesimi, işçilerle konuşmuyor, çocuklarının işçilerin çocuklarıyla oynamasına izin vermiyor. İşçiler, bu ayrıştıran kesim için hep "ötekiler" olarak kalıyor.
İzmir'e genellikle Urfa ve Mardin'den geliyorlar
Mevsimlik işçilerin genellikle İzmir'e Urfa, Mardin gibi şehirlerden kamyonetle, demir yoluyla varsa özel arabalarıyla geldiklerini söylüyor Avukat Ali Aydın.
2021'de İzmir'in Menderes ilçesinde mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşullarını araştırmak için kurulan heyette yer alan Aydın, İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şube Sekreteri aynı zamanda.
İzmir'deki mevsimlik tarım işçilerinin durumunu anlatan Ali Aydın, işçilerin memleketlerinden genellikle kamyonetlerle, demir yoluyla varsa özel arabalarıyla geldiklerini aktarıyor.
Aydın, işçilerin genelde pamuk, domates, patlıcan, soğan, üzüm tarlalarında çalıştıklarını anlatırken 2021 tarihli raporun sonucunda olumlu gelişmelerin yaşanıp yaşanmadığını soruyorum:
"Maalesef bu sorunlara geçici çözümler bulunsa da kalıcı olarak bulunmuş bir çözüm yok. İşverenler hâlâ işçileri minimum maliyetle sömürmeye çalışıyor. Bu durum da maalesef trajik görüntüleri karşımıza çıkarmaya devam ediyor.
"Bu ailelerin çocukları hâlâ çocuk işçi olarak tarlalarda çalışmaya devam ediyorlar ve eğitim hayatları sekteye uğruyor. Bir çadırda yarısından fazlası çocuk 30-40 kişi kalmaya çalışıyor ve temiz su, elektrik sıkıntısı çekiyorlar."
"EBA ve tablet yüzü görmediler"Heyetin hazırladığı raporda yer alan bilgiye göre, okul çağındaki çocukların hiçbiri salgın döneminde uzaktan eğitime erişemedi. "EBA ve tablet yüzü görememişler, eğitime erişim hakkı karşılığını bulamamıştır. Mevsimlik gezici tarım işçisi ailelerde çocuk emeğinin kullanımının arttığı 12 yaş civarında okul terk oranlarının artışı birçok araştırmanın tespitidir. Ayrıca, okula giden sayılı çocuğun çoğunluğunun erkek çocuk olması da bir diğer önemli bulgudur. Salgın ile uzaktan eğitime geçiş ve okulların kapalı kalma süresinin uzaması zaten okula gitmeyen bu çocukların eğitimden tamamen kopması, çocuk işçiliğine kayması ve eğitime verilen değerin daha da düşmesine neden olacaktır." | |
Aydın, çevrenin önyargıları yüzünden işçilerin maruz kaldığı ayrımcılıkla ilgili olarak şunları söylüyor:
"Ayrımcılık bazı yerlerde kademelenmiş durumda. Eğer mülteci bir tarım işçisiyseniz diğer tarım işçilerinden daha kötü bir muamele görüyorsunuz. Çevre halkı 'ucuz çalışıp bizlerin işlerini elimizden alıyorsunuz' diyerek onlara ayrımcılık uyguluyor."
(HND/AÖ)