'Kavak ve Söğüt ve Kırmızı Toprak' isimli ilk bölümle senfoninin girişi Kültür Bakanlığı Tarihi Türk Müziği Topluluğu'nun sazları, tefleri, bendir ve bağlaması ile yapılıyor. Sonra Tuluyhan Uğurlu'nun piyanosu eşliğinde eserin batılı orkestrasyon bölümleri geliyor.
Bu bölümleri Orhan Şallıel yönetiminde Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası seslendirdi. İlerleyen bölümlerde, 'Akıncılar, Alperenler ve Alla Turca' (Türklerin Avrupa'daki ayak izleri) yer alıyor.
Sonraki bölümlerin isimleri de ilginç (Eserin tümü 7 bölüm) 'Güneşin Askerleri' Gazi Mustafa Kemal ve şehitlerimize adanmış, sonra Sinan'ın minarelerinden sala veriliyor. Son bölüm 'Yaşamamız Bu Toprakta' ise Toros dağlarına tırmanan zamanın seslerini, güneşe yürüyen ulusu ve haykırışı canlandırıyormuş.
Bu son bölümde yine tarihi Türk Müziği Topluluğu yer alıyor ve yine orkestraya geçiliyor... Eserde en ilginç ve çarpıcı olan bölüm ise Mehter Takımı ve mehter marşı. Sahnede, Senfoni orkestrası ve Tarihi Türk Müziği topluluğunun arkasında ayakta Mehter takımı ve tasavvuf müziği sanatçıları duruyorlar.
Tuluyhan Uğurlu, Senfoni Türk ile sanki bir türlü akıl erdiremediğimiz içinde her çeşit rengi ve karmaşayı barındıran Türk toplumunu harmanlamış ve eserine yansıtmış. Senfoninin Cumhuriyetin 80. yılında Türk Hava Yolları'nın kuruluşunun 70. yılı nedeniyle Maydonose Showland adı verilen devasa bir çadırda ilk kez seslendirilmesi bile bu karmaşık toplumsal örgümüzün bir belirtisi değil mi acaba?
Üstelik senfoninin ilk seslendirilişi, şehitler anısına saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Sonra bir disco müzik eşliğinde lazerli ışık gösterisi yapıldı. Daha sonra THY başkanı kısa bir konuşma yaptı. Geceye katılamayan Ulaştırma Bakanının mesajı okundu. Sonra THY'nin 70 yıllık gelişimini anlatan bir görsel sunum yapıldı. En son olarak da Uğurlu'nun senfonisi seslendirildi.
Uğurlu piyano çalıyor ama sadece piyano ile yetinmiyor, Tarihi Türk Müziği Topluluğuna da piyanosunun yanına yerleştirdiği org ile eşlik ediyor. Bazen bir eli piyanoda bir eli orgda. Piyano soloları da romans notaları değil. Türk tarihi kadar sert sesler yükseliyor Uğurlu'nun piyanosundan. Tuşlarına o kadar sert darbeler indiriyor ki her konserden sonra piyanonun tamire gitmesi kaçınılmaz gibi geldi bana.
Cumhuriyet'in 80. yılı nedeniyle sadece iki beste yapıldı. Birini Tuluyhan Uğurlu büyük bir senfoni olarak gerçekleştirdi. Diğerini de CHP İstanbul örgütünün ısmarlaması üzerine Fahir Atakoğlu besteledi. Bir marş gibi yola çıkıp sonunda bir beste olan orkestrasyon. Her iki sanatçı da piyano ile sahne alıyor. Atakoğlu ayrıca orkestranın şefliğini de yapıyor. Uğurlu ise bu eserinde şef Orhan Şallıer ile iyi bir uyum yakalamıştı.
Tüluyhan Uğurlu'nun senfonisi elbette alışıldık senfonilerden değl. İçinde Türk sazları da var mehter takımı da. Yani yeni bir füzyon gerçekleştirmiş diyebiliriz. Zaten küreselleşen dünyamızda, müzikten yemeğe kadar her konuda füzyon yaratılıyor artık.
Klasik olan, yapılageleni daha iyi bir biçimde yinelemiş olmak ilgi çekmiyor. Yeni yeni arayışlar ve daha önce bir araya gelmesi düşünülemeyecek tatların birlikteliği moda şimdi..
Elbette bu tatları bir araya getirirken acı ile şekeri de yan yana koymamak gerekiyor. Yani farklı müzikleri birlikte yorumlarken de bir uyum yaratmak gerekiyor. Bu uyumu yakalayabilen ve otantik veya yerel sesleri batı müziği akortları ile birlikte dinletebilen sanatçılar bütün dünyada ilgi çekiyor.
Daha çok popüler müzikte yerel sazlar ile batı müziği parçaları biraraya getiriliyor. Ya da yarı klasik diyebileceğimiz şekilde klasik müzik enstrümanları ile yerel çalgılar ve melodiler birlikte düzenleniyor. Bazen de klasik müzik ile pop müzik harmanlanıyor.
Ancak her çeşit sazın ve melodinin, mehter takımı da dahil olmak üzere batılı bir senfoni formatında bir araya gelmesi galiba ilk kez yapılıyor. Kulaklarımız pek alışık olmadığı için önce biraz garipsedik ama giderek alışacağız. Yani Cola Turka gibi bir de Senfoni Türk'ümüz var artık. (FÖ/NM)