Mehmet Nesim Öner, bu akşam başlayacak Londra Paralimpiyatları'nda Türkiye'yi temsil eden 67 sporcudan biri.
Henüz 18 yaşında olan Öner, 10 yaşında Diyarbakır'ın Kulp ilçesi yakınlarında bir mayın kazası geçirdi.
Bir gözünü, sol kolunu ve sağ elinden birkaç parmağı kaybetti.
Kazadan altı yıl sonra hocalarının teşvikiyle spora başlayan Öner, yalnızca iki yılda Paralimpiyat sporcusu olmayı başardı.
Ama nasıl? Bu soruya yanıt aramak için BBC Türkçe'den Ebru Doğan, Öner ve antrenörü Muhyettin Gökçe ile buluştu:
"Ben bunun hayalini iki yıl önce kurmuştum, şimdi gerçek oldu." diyor Paralimpiyatlar için, "Avrupa Şampiyonası'nda stres oldu ama Londra'da kendi istediğim yarışı koşacağım. Madalya şansım var inşallah diye düşünüyorum."
Nesim Öner, Haziran ayındaki Avrupa Engelliler Atletizm Şampiyonası'nda 800 metrede 1,57'lik süresiyle bronz madalya kazanmıştı.
Bu sefer de aynı mesafede "en kötü 1,54, en iyi 1,53 ya da 1,52'yi" hedefliyor. Yani dünya rekorunu.
"Rekor kırılmaz diye birşey yok, inşallah kıran ben olurum." diyor.
'Çay altlığı gibi' bir demir
Oysa çocukken, atlet olmayı aklının ucundan bile geçirmiyormuş.
Diyarbakır'ın Kulp ilçesine bağlı Uzunova köyünde dünyaya gelen Öner dört çocuğun en büyüğü.
Köyde hayvancılık ve tarım yapan babası, çocukları okusun diye geldiği Diyarbakır'da yıllardır işsiz. Spordan kazandığı para ve engelli maaşı ile ailesini Nesim Öner geçindiriyor, kardeşlerini okutuyor.
Her daim gülen yüzü, kazanın olduğu günü anlatırken biraz kararıyor: Köyde çobanlık yaparken, kaybolan hayvanlarını aramaya çıkmış.
"Oraya bizim köyün içi de diyebiliriz, hayatımız oralarda geçiyor sonuçta" diye anlatıyor, "Yerde bir demir parçası buldum. Çay bardağının altı kadar birşeydi. Taş vurdum. Tabii mayın olduğunu bilmiyordum. Ve birden kaybettim kendimi."
Patlamayı izleyen aylarda yalnızca gözünden 5-6 ameliyat geçiren Öner, "diğerlerini saymıyor bile."
İlk başlarda ikinci gözünde de görme yetisi azmış. "Doğru düzgün yürüyemiyordum bile" diye anlatıyor o günleri. Şimdi sağ gözü %50 kadar görüyor.
Bugün Öner Mayınsız Bir Türkiye girişimine destek veriyor, etkinliklerine katılıyor.
Kazanın olduğu yerin hala temizlenmediğini söylüyor ve ekliyor: "Küçük çocuklar hala oralarda hayvan otlatıyor. Kulp'un başka köylerinde, bizim akrabalardan bir tanesi bu yüzden vefat etti. Biri de benim gibi yaralandı. Aslında bizim oralarda bunun eğitiminin verilmesi gerekiyor."
Spora başlama hikayesi de güllük gülistanlık olmamış Öner'in.
Diyarbakır Şehitlik Lisesi'ne giderken katıldığı ilk koşu kötü geçmiş. Ama diğer sporcular ve arkadaşları antrenmanla daha iyi olacağını söyleyince devam etmeye razı olmuş.
Aile itirazı
Bu sefer de ailesi razı gelmemiş. "Çok çok temkinli davrandılar, evde kalmamı istediler. Başıma birşey gelecek, düşeceğim falan korkusuyla gitme dediler. Ama ben de konuştum, kulüp başkanım da konuştu (o da görme engelli), öyle başladım." diye anlatıyor o günleri.
"Şimdi alıştılar. Ben o dönemde evden çıkmasaydım, ailemin dediğini yapsaydım, 'Sen ne yapabilirsin ki' diyen arkadaşlarımı dinleseydim bugün burada olmazdım."
Sonra bakmış ilerleyemiyor, Diyarbakır'da 30 küsur yıldır antrenörlük yapan Muhyettin Gökçe'yi ilk kez engelli bir atleti almaya ikna etmiş.
Bundan sonra performansının hızla yükseldiğini, geçen yıl dünya üçüncüsü, bu yıl da Avrupa üçüncüsü olduğunu anlatıyor.
Ama derecelere rağmen, Diyarbakır'dan Paralimpiyatlar'a gelen ilk sporcu olmasına rağmen sponsor bulamamaktan şikayetçi: "Madalya bekliyor herkes benden, 'Sen yaparsın' diyorlar ama sponsor çıkmadı." diyor:
"Ben Diyarbakır'da evden sahaya yarım saatlik yolu yaz kış, kar-çamur demeden yürüyorum. Bunu herkes yapmaz, vazgeçer."
Peki altyapı durumu nasıl Diyarbakır'da? Antrenör ve sporcusu "Neresinden başlayalım" der gibi birbirlerine bakıyor.
Liste uzun: Salonda pist çatlak dolu (28 tane, 28 diye söyleniyor Gökçe), duş yeri yok, sıcak su yok, havlu yok.
"Bir de salonu profesyonel olmayan vatandaşlar da kullandığı için, sıkıntı yaşıyoruz." diye yakınıyor Öner, "İç ve dış kulvarı atletler için boş bırakması, ortadan gitmesi lazım adamın, yapmıyor. Benim orada ona çarpmam lazım, ki çok kötü sakatlanabilirim o süratte giderken, ya da durmam lazım. Hızım kesilince de hevesim kaçıyor, o gün boşa gidiyor. 'Yapmayın' desek, 'Niye siz de koşuyorsunuz, biz de' diyorlar."
Günde çift idman yapmaya çalışıyorlar ama antrenör Gökçe bunun her zaman mümkün olmadığını söylüyor.
"Çünkü gıda alamıyor. Gıda almadığı zaman yükleme yapamam. Yükleme yaparsam sakat bırakırım. Bütün planlarımız altüst olur." diyor.
"Belki okuyanlara inanması zor gelir, kaçıncı asırdayız ama evde bir yemek yapılıp, Nesim'in üç gün üst üste aynı yemeği yediğini biliyorum. Bu çocuk eğer bu şartlarda yetişip buraya gelmişse... Biz buraya hani dağcıların tırmandığı yüksek tepeler olur ya, Everest diyelim. Onlar iple tırmanıyor ya rahat rahat, biz tırnaklarımızla tutuna tutuna geldik."
Hızını alamayıp devam ediyor deneyimli antrenör:
"Ben diğer işadamlarına birşey demiyorum. Örneğin Diyarbakırlı işadamları, Türkiye ve dünya genelinde ekonomik olarak çok saygın yerlerdedirler. Bir günde değil, bir saatte harcadıkları parayla bize sponsorluk yapsalar, biz 1,5 yıl o parayla en iyi şekilde kendimizi hazırlarız. Engelli biz miyiz, onlar mı ben onu anlayamadım."
Gençlere tavsiyesi
Gerçekten de Mehmet Nesim Öner günde kaç kalori alması gerektiğini bilmiyor. Spor doktoru, masörü yok.
Olimpiyatlardan 1-2 ay önce Bağlar Belediyesi destek çıkıp, ayakkabı ve gıda gibi bazı gereksinimlerini karşılamış. Ama uzun vadeli bir anlaşması yok.
Bu kadar engelden bahsettikten sonra, Öner'e bu yazıyı okuyacak gençlere ne tavsiye edeceğini soruyorum.
Hiç duraksamadan "Herkesin illa ki bir yeteneği vardır, onu çıkarmak da bizim elimizde." diyor, "Normal bir insana göre bir engellinin daha çok zorlandığını kabullenmek gerekiyor, ben bunu yaşadım. Ayakkabımı bağlamaktan başlayarak, giyinmekten başlayarak yardım istemek zorunda kaldım. Onlar da bu yeteneği bulup, en iyi şekilde kullanmak için çok çalışsınlar."
Kendisi mi? Paralimpiyatlar'dan sonra Dicle Üniversitesi Antrenörlük Bölümü'ne başlamayı umuyor bu yıl.
Seneye de Lyon'daki Dünya Şampiyonası'na hazırlanacak. Sonra bir olimpiyata daha gelmek istiyor. Neden olmasın? (ÇT)
* Bu haberi BBC Türkçe'den aldık.