Haberin İngilizcesi için tıklayın
Eski bakan ve Emniyet Müdürü Mehmet Ağar’ın adı bugünlerde Sedat Peker’in videolarıyla yeniden gündeme gelirken, yargılandığı dava da istinaf mahkemesince bozuldu.
“Ankara faili meçhuller davası” diye bilinen davada, 90’lı yıllarda iş insanı ve yazarların cinayetleri yargı konusuydu.
TIKLAYIN - Bir Devlet Projesi Daha Nihayete Erdi
Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13 Aralık 2019’da verdiği beraat kararları, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince 5 Nisan’da bozuldu. İstinaf mahkemesi, davadaki maddi delillerin yeterince araştırılmadığına hükmetti.
TIKLAYIN - Ankara JİTEM Davası da Beraatla Bitti
“Delil bulunamadı diye geçiştirilmişti”
Mağdur ailelerin avukatlarından, eski Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar bianet’e yaptığı açıklamada, Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin iki yıl önce yazdığı 250 sayfalık gerekçeli kararın sadece 1,5 sayfasında gerekçeye yer verildiğini, o gerekçenin de “Delil bulunamadı” diye geçiştirildiğini ifade etti:
“Oysa davada sunulan deliller cezalandırılmayı gerektiriyordu. Ancak mahkeme beyanları alt alta koydu ve beraata gerekçe bulamayıp sadece ‘delil yok’ diye böyle bir karar verdi. 250 sayfalık kararın 1,5 sayfasında delil olmadığı için beraat verildiği şeklinde gerekçe yazıldı. İstinaf mahkemesi ise bu gerekçenin yetersiz olduğunu ifade etti.”
TIKLAYIN - Faili Meçhul Cinayetlerin "Susurluk" ile İlgisi Yokmuş
“Sanıklar topluma karşı suç işledi”
Davayla ilgili zamanaşımı endişesi olduğunu da söyleyen Aktar, “Suçlamanın insanlığa karşı suç kapsamına alınmasıyla bu baskı ortadan kalkabilir, 12 Eylül davasında bu yapılmıştı” diye konuştu.
Avukat Aktar, sanıkların devletin gücünü kullanarak suç işlediğini, üzerine de maddi menfaat elde ettiğini, bu şekilde aslında topluma karşı suç işlemiş olduklarını belirtti.
İstinaf mahkemesinin kararını olumlu gördüğünü ifade eden Aktar, “Ancak beraat kararlarının hukuki olmadığını, mahkumiyet gerektiğini ifade edebilecekken sadece delillerin tartışılmasına, tahkikatın genişletilmesine dair bir hüküm verdi” dedi.
TIKLAYIN - “Bu Davanın Bir Numaralı Sanığı Devlet”
İstinaf mahkemesi, mahkemenin delilleri gözardı ettiğini ifade ederken, cinayetlerin olay yeri incelemesi sırasında bulunan boş kovanlardan silahların menşeinin bulunmasına dek tüm delillerin incelenmesi gerektiğine hükmetti.
Ayrıca, diğer delillerin de yeniden tartışılmasına karar verdi.
“Kayıp silahlar” savunması: “Depoya ben bakmıyorum”
Peki, neydi bu deliller?
Mehmet Emin Aktar davayla ve delillerle ilgili şu bilgileri verdi:
“Soruşturma, eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın’ın 2011’deki itiraflarıyla başlamıştı. Söyledikleri, vakalarla ve o dönem faaliyet yürüttüğü isimlerle de doğrulandı. Önce Mecit Baskın inayetiyle başlayan uzun bir soruşturma sonucunda, Aralık 2013’te iddianame düzenlendi, yargılama başladı.
“Davada Çarkın’ın aynı sıra çok sayıda tanık dinlendi, maddi deliller de vardı. Örneğin, kayıp silahlar olayında adı geçen Uzi silahlarından birinin hem İstanbul’daki Medet Serhat hem de Ankara’daki Yusuf Ekinci cinayetlerinde kullanıldığı belirlendi.”
Avukat Aktar, karar duruşmasında da mahkemenin, “tek delilin Çarkın’ın ifadeleri olduğu” savına karşılık, “Oysa biri Ankara’da biri İstanbul’da işlenen iki ayrı cinayette aynı Uzi silahın kullanıldığı belli, balistik incelemeler var, deliller var…” şeklinde itirazı etmiş, bu itirazı mahkemece dikkate alınmamıştı.
Mehmet Ağar ise duruşmadaki beyanında bu kayıp silahlarla ilgili, “Ben malzeme deposuna bakmıyorum, sorumlusu ben değilim” şeklinde umursamaz bir yanıt vermişti.
Eski Milli İstihbarat Daire Başkanı Mehmet Eymür de yine ayrıntılı şekilde beyanda bulunmuştu. Avukat Aktar, bunların yanı sıra Meclis’in Susuruluk araştırma raporu, MİT raporu ve Kutlu Savaş’ın Susurluk raporu gibi birçok belgenin de dosyada olduğuna işaret etti.
“Hukuki mücadeleye devam edeceğiz”
Mehmet Emin Aktar, genel konjonktür de değerlendirildiğinde davanın geleceğine iyimser balamadığını da ekledi:
“Cezasızlığın ortadan kalkması için siyasal irade gerekir. İki-üç hakimden kahramanlık bekleyemeyiz. Bu istinaf kararı üzerine bile, iktidara yakın medya kararı veren hakimleri hedef gösterdi. Böyle bir atmosferde umutvar olmak zor ama tabii hukuki mücadeleye sonuna kadar devam edeceğiz.”
Ne olmuştu?1990'lı yıllarda öldürülen iş insanı ve yazarların failleriyle ilgili 20 Aralık 2013'te iddianame düzenlendi. İddianameye göre sanıklar şu isimlerin öldürülmesiyle suçlandı: Abdülmecit Baskın, Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Haci Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lutfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı, Asker Smıtko, Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan. Davanın sanıkları: Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman. Mahkeme "delil yok" diye beraat verdiSanıklar, "cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında insan öldürmek" suçundan Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandı. Karar, 13 Aralık 2019'da verildi. "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım halen "firari" görüldüğünden dosyasının tefrik edilmesine hükmedildi. Mehmet Ağar dahil tüm diğer sanıklar beraat etti. Dava süresince ölen Ahmet Demirel yönünden dosyanın düşmesine karar verildi. Heyet, beraat kararını açıklarken "dosyada hiçbir delil yok" dedi ve müdahil avukatların bu yöndeki hiçbir itirazını dikkate almadı. Sadece dosyanın 19 maktulü arasında olmayan, Asker Smitko ve Lazem Esmailli cinayetleriyle ilgili sanıklar yönünden dosyanın ayrılmasına hükmedildi. | |
* İddianame ve davayla ilgili ayrıntılı bilgiye ve önceki duruşmada yaşananlara buradan ulaşabilirsiniz.
(AS)