Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemde “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlaması ile Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Mehmet Ağar 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin kararı onaması ile birlikte, kesinleşen hapis cezasının infazı için Yenipazar Cezaevine konulan Mehmet Ağar, cezasının sadece 1 yıl 4 günlük bölümü infaz edilmişken 29 Nisan günü tahliye edildi.
Mehmet Ağar’ın tahliyesine olanak sağlayan yasal düzenlemelerden faydalanamayan yüzlerce, belki de binlerce kişi ne yazık ki adalete eşit uzaklıkta değiller.
Mahkemelerin Mehmet Ağar'ın konumuna benzer durumda vermiş olduğu kararlara göre, TCK 220.maddesi gereğince mahkum olan Mehmet Ağar'ın şartla tahliye edilmesi, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107/4. Maddesi gereğince cezasının 3/4 oranında infaz edilmesine bağlı.
Bu kararlara göre, Mehmet Ağar, verilen 5 yıllık hapis cezasının 3 yıl 7 aylık bölümü infaz edildikten sonra şartla tahliye edilebilecekken, sadece 1 yıl 4 gün cezaevinde kaldıktan sonra, şartla tahliye süresinin dolmasına 1 yıldan az süre kaldığı gerekçesi ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak tahliye edildi. Mahkemelerin, emsal niteliğindeki dosyalarda yasal düzenlemeleri yorumlama biçimlerine ve yerleşik uygulamaya göre, Mehmet Ağar 2 yıl 6 ay 26 gün erken tahliye edildi.
Benzer, hatta yasal düzenlemeler karşısında daha avantajlı konumda bulunan kişiler hakkında verilen kararlara bakıldığında, Mehmet Ağar’a tahliye yolunu açan uygulama, cezaların infaz oranları konusundaki eşitsizlikten kaynaklanan açık bir adaletsizlik ve çifte standart örneğidir.
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine şartla tahliye süresinin yanlış hesaplandığı ve düzeltilmesi istemi ile yapmış olduğumuz başvuruda, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkında kanunun 2005 tarihinde yürürlüğe girdiği, bu yasadan önce yürürlükte bulunan, cezaların 3/4 oranından infazı edilmesine ilişkin Terörle Mücadele Kanununun 17. Maddesinin 2005 yılından sonra uygulanamayacağı zira uygulamanın Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı hakkındaki kanuna tabi olduğu, 2005 yılından önce işlenen suçlara ilişkin cezaların infazında ise, lehe hükümler içeren kanunun saptanarak uygulanmasına ilişkin talebimize karşı verilen karar, bu konuya ilişkin bir örnektir.
Mevcut düzenlemelere bakıldığında 2005 öncesi suçlar açısından bu tarihte yürürlükte bulunan 647 Sayılı İnfaz Kanunu lehe kanundur. Bu kanun gereğince yapılması gereken hesaplamada ise şöyledir. Kesinleşen cezadan 1/2 oranında ve ayrıca ayda 6 gün indirim yapılacaktır. Yani 2005 öncesi suçlar açısından, cezanın 2/5 oranında infaz edilmesi ile birlikte şartla tahliye hakkından yararlanmak mümkündür.
Bu yöndeki talebimiz Mahkeme tarafında yerinde bulunarak, infaz hesabının 647 sayılı yasaya göre yapılmasına karar verildi. Ancak savcılık tarafından karar itiraz edilmesi üzerine karar aynı mahkeme tarafından geri alındı. Bu karara ilişkin itirazlar ise reddedildi. Aynı nedenle ve gerekçelerle pek çok ilde başvuru yapıldığını, mahkemelerin bu başvuruları kabul etmediğini ve cezaların infazının 3/4 oranına göre yapılması gerektiğine karar verdiğini biliyoruz.
Bu başvuruların önemli bir bölümü Mehmet Ağar'ın yargılandığı TCK 220. Maddesi hakkındadır. Ancak aynı suçtan hükümlü bulunan hatta Mehmet Ağar'a göre avantajlı konumda bulunan kişiler dahi bu haktan yararlanamadılar.
Şöyle ki; Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı hakkındaki kanunun 107/4 maddesi, örgüt kuranlar ve yönetenler ile örgüt adına eylem yapanların cezasının 3/4 oranında infaz edileceğini düzenlemektedir. Bu maddede örgüt üyesi olan tabiri yer almamıştır. Buna göre örgüt üyeliği fiilinden hükümlü olan kişilerin cezalarının, 2005 yılı öncesi suçlarda 647 sayılı kanuna göre 2/5 oranında, 2005 sonrası suçlarda ise genel kural gereğince 2/3 oranında infazı sonrasında şartla tahliye edilmeleri gerekmektedir.
Bu durumda bulunan, yani örgüt üyeliğinden ceza alan kişilere dahi uygulanmayan hak, örgüt kurmaktan hükümlü Mehmet Ağar' a uygulanarak tahliye yolu açıldı.
Mehmet Ağar’ın yararlandığı ancak aynı durumda bulunan başka kişilerin yararlanamadığı bir başka düzenleme ise, denetimli serbestlik kurumu. Bu konudaki uygulamaya örnek niteliğindeki İstanbul İnfaz Hakimliği tarafından verilen Ocak 2013 tarihli karardaki ifade aynen şu şekildedir;
“Hükümlünün denetimli serbestlik hakkından yararlanması iki koşula bağlanmıştır. Bunlardan ilki açık ceza ve infaz kurumunda bulunmasıdır. Ayrıca açık ceza ve infaz kurumuna gitmek istemiş olmakla birlikte kendi iradesi dışındaki nedenlerle açık ceza ve infaz kurumuna gidememiş olanlar da denetimli serbestlik tedbirinden yararlanabilirler.”
Söz konusu kararda adı geçen ve gereken tüm şartları taşıyan kişi, şartla tahliye süresinin dolmasına dört ay kalmasına karşın, açık cezaevinde bulunmadığı gerekçesi ile denetimli serbestlik tedbirinden faydalandırılmamıştır. Benzer durumda pek çok örnek bulunduğunu da söyleyebiliriz. Buna karşın açık ceza infaz kurumunda bulunmayan Mehmet Ağar’a denetimli serbestlik tedbiri uygulanmış, alternatif bir tedbire de gerek görülmemiştir.
Bütün bunlara bakarak, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemde 1000 operasyon yapmakla övünen Susurluk davası hükümlüsü, eski Adalet Bakanı Mehmet Ağar’ın yararlandığı haklardan, demokratik hak mücadelesinde bulunan muhaliflerin, parasız eğitim isteyen üniversite öğrencilerinin ve başka kimsenin yararlanmaması, adalet ve hak eşitliği anlayışındaki çifte standardın çıplak bir göstergesi değil midir? (SB/HK)
* Fotoğraf: Ali Ballı - Bodrum / AA