"Askerden sonra 1979 yılında cebinde bin dolarla ABD'ye gitmiş, Coca-Cola'da iş bulmuş, yedi ay kamyonla eyalet eyalet dolaşmış, işe 'sıfırdan' başlamış yani. 2005'e kadar yedi yıl Anadolu Grubu’nda çalışması hariç tam 20 yıl Coca-Cola'da çalışmış. 2005'te Kuzey Asya, Avrasya ve Ortadoğu Grup Başkanı olarak geri dönmüş. Temmuz 2008'de de şirketin CEO'su olacak..."
Yani Muhtar Kent'in uzun yıllarını Coca-Cola'nın daha çok para kazanması idealine gömmüş ve bu konuda da başarılı olmuş biri olarak şirketin CEO'su olması uygun görülmüş. Uluslararası sermaye zemininde uluslarötesi sermaye içre bu basit "terfi" Türkiye medyasındaysa bir milli zafer olarak alımlandı. Nasıl mı?
Bugünkü bazı gazetelerin manşetlerine bir göz atalım...
Sabah örneğin, "İlk kez bir Türk, dünya devinin kaptan köşküne oturdu" başlığıyla verdi haberi.
"İlk kez bir Türk" vurgusuna gelince, bu da herhalde en az Muhtar Kent'in tesadüfen 'Türk' doğması kadar 'tesadüfi' bir durum. Muhtar Kent'in sermayeye inancının ve Coca Cola'nın kar amacına sadakatinin bu başarısında "Türk" olmasından daha önemli bir rol oynadığı aşikar.
İşçi ölümleriyle anılan Coca-Cola'nın CEO'sunun bir Türk olmasından utanç duymak nasıl aşırı bir hareket olacaksa, gurur duymak da akıl dışı bir duygulanım olur.
Bir imparator daha...
Ancak dünyayı deve, Coca-cola'yı da kaptan köşküne benzeterek, Türkiye'yi de kaptan olarak tahayyül derek Coca-Cola'nın devasa bir emek öğütücüsü olduğunu ve Türkiye'deki yoksulluk hakikatini saklayamayız kuşkusuz...
Hürriyet'in manşeti "Kapitalizmin imparatoru!". Kent eğer, kapitalizmi ve emek sömürüsünü içeriden sistemi dönüştürerek, bertaraf etmeyi hayatının amacı saysaydı, o zaman bu aşırı "benzetme"den bir sevinme vesilesi çıkarmak doğal olurdu.
Öte yandan Sabah'taki "işe kamyon tepesinde gezmekle başladı, tırnaklarıyla buraya geldi" yaklaşımının da bir doğruluk payı yok.
Sevinç histerisi
Bir kere Kent, İngiltere’deki Hull Üniversitesi Ekonomi bölümünden mezun, Londra City Üniversitesi’nden iş yönetimi yüksek lisansı var. 1978’de Atlanta’da Coca Cola International’da pazarlama uzmanı olarak başladığı kariyerini aynı şirkette CEO olarak tamamlıyor. Ayrıca aynı zamanda büyükelçi çocuğu. Bu kısa otobiyografik bilgiden sonra "sevinme" histerisinin en akıl almaz kısmına geliyoruz.
Vatan bu bilgiyi şöyle haberleştiriyor: "Türk Schindler ünvanlı babası Yahudileri Naziler'den kurtardı."
Habere göre 1941-1944 yılları arasında büyükelçilik yapan babası Necdet Kent II. Dünya Savaşı sırasında, Marsilya'da görev yaparken onlarca Yahudi'nin hayatını kurtaran kişi olarak tanınıyor. Baba Kent, zorla trenlere bindirilen Yahduilerle giderek Alman subayları, yanındakilerin Türk vatandaşı olduğuna ikna etmiş ve kurtarmış.
Tabii yeni "kahramanımızın" ne muhteşem bir ev adamı olduğuna dair bir habere rastlamayacağımızı düşünmek saflık olur. Sabah, Kent'in eşi Defne Kent'in "Muhtar, sekiz kollu bir ahtapota benzer" sözünü haberleştirmiş.
Defne Kent "Evde tamir gerektiren tüm işleri o yapar. Alışverişe bayılır. Çiçekleri çok sever. Köpeğimiz Hamur'u o gezdirir ve Ayvalık'taki zeytinyağı fabrikası Kontes de onun için çok değerlidir" diyor.
Bir de tabii tüm haberlerde Coca-Cola'nın 145 milyar dolarlık piyasa değeriyle küresel içecek dünyasının en büyük şirketi olduğu, 300 bin kişiye iş sağladığı yazıyor...
Coca-cola'nın karanlık yüzü
Bir de Coca-cola'nın öbür yüzüne bakalım...
* 2005'te Dudullu'daki Coca-cola fabrikasında çalışan 103 işçi sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldılar.
* 5 Aralık 1996'da paramiliterler Kolombiya Carepa bölgesindeki Coca-cola'ya ait Bebidas y Alimientos şişeleme fabrikasında sendika temsilcisi Isidro Segundo Gill'i öldürdüler.
* Coca-cola sadece çocuk emeğini sömürmedi. 1969'da Coca-cola 6000 göçmen işçiyi en kötü koşullarda neredeyse köle gibi çalıştırdı.
* 1970'de Güney Afrika'da Coca-cola ırkçı rejimin hapse attığı siyah mahkumları ayda 7.5 dolara çalıştırıyordu.
* İkinci Dünya Savaşı'nda, Amerikan askerleri Avrupa'ya savaşmaya giderken yanlarında pazar genişletme amacı ile Coca-Cola temsilcileri de gidiyorlardı. Coke temsilcileri resmi üniforma giyiyorlardı ve "teknik gözlemci" sıfatına sahiptiler.
Bu arada Alman ve Japon savaş esirleri Coca Cola fabrikalarında çalıştırılıyorlardı. Bu yurtsever şirket Nazi Almanya'sında da iş yapıyordu. Gamalı haç ile Coca Cola arması yan yana asılıyordu.
* 1930'larda Coca Cola kamyonları Hitler Gençliği örgütü üyelerini Nazi mitinglerine taşıyorlardı.
* Nisan 1939'da Coca Cola'nın Almanya'daki patronu şirketin 10. yılını kutlarken "büyük önderimiz Hitler'e hayranlığımızı ifade etmek için" yığınsal bir "heil Hitler" gösterisi düzenledi.
* 1954'de Coca-cola'nın yerel şişeleme şirketi United Fruit Company Guatemala'da askeri darbeyi destekledi. Diğer taraftan Başkanlar Dwight D. Eisenhower, John F. Kennedy, Lyndon Johnson, Jimmy Carter ve Bill Clinton'ın seçim kampanyalarına para yardımı yaptı. George W. Bush'un 2000 kampanyasına ise 1 milyon dolar verdi.
* 1998'de Coca Cola "Eğitimde Coke" kampanyası başlattı ve satışlarının artması için en önerileri getiren okullara para yardımı yaptı.
* Cola'nın kampanyasına katılan bir okulda bir öğrenci üzerinde Pepsi yazılı bir T-shirt giydiği için okuldan atıldı. (NZ)
* Coca-cola'ya ait bilgiler Çiğdem Mater'in "Cola Yalnızca Kola Değil" yazısından alındı. (NZ/EK)