Evdeki ve çalışan kadından başka birde "özgür kadın" anlatılıyor. Şu sıralar pek çok konuya malzeme olan, hiç birimizin yabancı olmadığı, bir cep telefonu reklamında kadın "Ben özgürüm" şarkısını söylüyor ve bu reklamda modaya uygun olarak dizi reklam haline getiriliyor ve hatta klip yapılıyor. Bu toplumda sadece cep telefonuna sahip olunarak özgür olmak mümkünse işimiz kolay demektir.
Medyada kadının temsili
Medyada kadının temsili üzerinden cinsiyetçiliğin üretimi, bunları üretenlerin çoğunun erkek olmasıyla ilişkilendirilir. Üretim süreci içinde yer alan kadın medya profesyonellerinin konumu genel olarak ataerkil yapının yanı sıra Türkiye'deki medya endüstrisinde yaşanan değişimle de ilgilidir: Türkiye'de on yılı aşkın bir süredir medya büyük holdinglerin yatırım yaptığı bir alan olmuş ve medyanın kendisi de büyük bir endüstriyel yatırıma dönüşmüştür.Şu anda basın, yayın, reklamcılık, dağıtım... vs. gibi farklı medya sektörlerinde birkaç büyük grubun egemenliği söz konusudur.
Medya endüstrisindeki bu yoğunlaşma medya çalışanları için olumsuz bir etki yaratmaktadır. Rekabet halinde olan büyük medya grupları çıkarlarını emeğe karşı birleştirmektedirler. Şu anda büyük medya gruplarının içinde sendikalı olan hemen hiç kimse yoktur.
Dolayısıyla, genel olarak hem kadın hem de erkek medya çalışanlarının çalıştıkları kurum, işleri ya da özlük hakları konularında pek bir güce sahip oldukları söylenemez. Sendikanın neredeyse yok olduğu medya ortamında meslek örgütlenmelerin de güçlü değildir.
Medyaya daha üst organlarda, karar alma mekanizmalarında çalışanların çoğu erkektir. İş bölümü cinsiyetçi olarak kurulmaktadır, özellikle 1980'lerden sonra bu alanda daha çok kadın çalışmaya başlasa da, beş çalışandan anca biri kadındır ve hala kadınlar için medyada çalışma koşulları daha güçtür.
Her kadının kadın bakış açısına sahip olduğu iddia edilmemekle birlikte, böyle bir bilince sahip olan kadınların da bu açıyı ürünlerine aktarabilmeleri çok zordur. Çünkü yönetici kadroların çoğu erkekler tarafından işgal edilmekte ve erkek egemen değerler içinde çalışılmaktadır.
Medya ürünlerinin üretildiği yapıya ve medya çalışanlarının bu yapı içindeki konumlarına kısaca değindikten sonra şimdi medyada kadının temsilini dört konu çerçevesinde ele alacağız.
* Anne ve eş olarak kadın
* Cinsel nesne olarak kadın
* Kadının şiddete eyleminin hedefi olarak sunulması
* Farklı kadın tiplerinin " dişilik " temelinde ortaklanması: medyadan kadınlara öğütler
I- Anne ve eş olarak kadın
Medya, varolan değerleri olduğu gibi kabul ederek sorgulamadan dolaşıma sokar ve yeniden üretir. Erkek egemen ideolojinin kadına biçtiği roller ise annelik ve eşliktir. Toplumsal yaşamın her alanında hakim olan bu ideoloji medyada da hiç kuşkusuz karşımıza çıkar.
* Her gün izlediğimiz reklamlarda, dizilerde, filmlerde, magazin programlarında, haberlerde bunun pek çok örneğini görmekteyiz.
Medyada kadının anne ve eş olarak rolü üç biçimde karşımıza çıkar: Temizlik, yemek ve çocuk bakımı.
Bununla üretilen ise bu şekilde aile içindeki sorunların, çatışmaların ve eşitsiz iş bölümünün tamamen görmezden gelinerek bunun yerine, kadının ezilmesi pahasına, ailenin uyumu, mutluluğun ve birlikteliğinin öne çıkarılmasıdır.
Temizlik ve gıda ürünlerinin reklamlarında,
* En çok anne ve eş olarak kadın, onlardan sonra da ikinci sırada çocuklar, ailenin yaşlı kadınları yer almaktadır. Reklamların kadınları güzel, bakımlı, saçları yapılı, sağlıklı ve formdadır. Giysileri genellikle beyaz renkte ve şıktır. Bu kadınların yerleştirildiği mekanlar çoğunlukla mutfak, banyo ve alış veriş merkezidir.
* Kadınlar ev işi yapmaktan dolayı memnun, huzurlu ve tatminkardırlar. Örneğin bir temizlik reklamında gördüğünüz 'hayal edin', 'iyi hissedin' sloganları eşliğinde ev işi yapan kadının kendine olan güven duygusu pekişir.
* İdeal bir dünya çizilir ki bu dünyada kadın yine bir temizlik reklamında olduğu gibi 'her gün bir sürü işi aynı anda ve üstelik dört dörtlük' yapar. İdeal dünyanın "mükemmel" kadının üzerindeki yük ve eşitsiz iş bölümü görünmez kılınır.
* Yine bir çok temizlik ürünü reklamlarında görüldüğü gibi, kadınlar ev işini daha iyi yapma konusunda birbirlerini karşılaştırmakta "daha mükemmel olana" öykünmektedirler. Kadınlar böylece "daha iyiye" ulaşmak için bir anlamda psikolojik baskı altın alınmaktadır.
* Sadece kadınların yer aldığı reklamlarda bile kadınlara neyi nasıl yapmaları gerektiğini söyleyen, onlara öğüt veren bir erkek sesi fonda yer alır.
Genelde temizlik ürünleri reklamlarında kadınlar ön planda olmakla beraber, sadece erkeklerin yer aldığı reklamlar da vardır. Burada dikkat çekici olan kendilerinin temizlik yaptığına dair bir ip ucu olmamasına rağmen erkeklerin "temizlik " vb. ev işi konusunda bir uzman bilgiçliği ile "otorite" olarak konuşmaları, gerekirse kadınları paylamalarıdır: Örneğin Beyaz'ın bir çamaşır tozu reklamında olduğu gibi,
* Gıda ürünleri reklamlarında kadınlar genelde mutfakta yemek hazırlamakta ya da sofrayı kurup, servis yapmaktadır. Kadın bu işleri yaparken koca ise ya televizyon başındadır ya da çocuklarıyla oynamaktadır. Kadın genelde yemek yapması aracılığıyla kocasının ilgi ve övgüsünü hak etmektedir.
* Genelde evde geçen bu anlatılarda kadının yaptığı yemek ailenin bir araya gelmesine aracılık eder. Kadının temel işlevi ailenin birlikteliğini ve mutluluğunu sağlamak olarak sunulur. Kadının anne ve eş olma dışındaki kimliği pek görülmez.
* Erkeklerin kadınlara yardım ettiği nadir reklamlarda bile nihai ileti ev işinin kadın işi olduğudur. Örneğin, bir perde reklamında ilk önce kahvesini içen, gazetesini okuyan bir kocanın karısının isteği üzerine rahatının bozularak perdeleri taktığını görürüz.
Perdelerin takılması işini üstlenen kocanın yorgun düşüp koltuğa yığılmasına yol açan bu istenmeyen iş bölümü, komedileştirilerek, 'hayır, hayır' şeklindeki fondan gelen erkek sesinin perde takma aletini tanıtmasıyla ortadan kaldırılır: Kadın artık tek başına perdeleri takabilmektedir. Ev işi kadın işi olarak görüldüğü için, yeni ev araçları yine kadının kullanımına bırakılmaktadır.
Bir diğer örnek, ağlayan yeni doğmuş bebeğe bakmak için gece uykudan kalkan ve sabah kahvaltı tepsisi hazırlayan kocanın yer aldığı, bir reklamda görülmektedir. Ancak ev içi iş bölümü daha adil görülmekle birlikte reklamın sonunda 'Her işi uzmanına bırak' sloganıyla bu reklamda bile ev işlerinin uzmanının kadın olduğunu ima edilir.
Reklamda bu kadın, yeni doğum yapan kadın olmasa bile, kızına destek olmak için evde bulunan kadının annesidir. Böylece bu tür reklamlarda çocuk bakımı işinin kocanın ya da kadının anneleri tarafından üstlenildiği toplumdaki eşit olmayan aile ilişkileri doğallaştırılmaktadır.
Cinsiyetçi iş bölümü yerli dizilerde de karşımıza çıkmaktadır. Orada da kadınlar, konumları ne olursa olsun 'aile' içinde, evde gösterilirler. Çalışan ve mesleği belli olan kadınlar bile dizilerde ev kadını ve anne nitelikleri ile öne çıkarılır.
II- Cinsel nesne olarak kadın
a- Tüketen de kadın, tüketilen de...
Reklamlarda temizlik ve vücut bakımı ürünlerini kullananlar genellikle kadındır. Bunun arkasında şu nedenlerin yattığı söylenebilir:
Reklamcıların hedef tüketici kitlesi genellikle alış veriş işinden sorumlu görülen kadınlardır. Bundan ötürü reklamlardaki karakterler kadındır. Böylece medyada üretici olarak ev işi dışındaki ücretli işlerde çalıştığı pek görülmeyen kadınların tüketici konumu iyice pekiştirilmektedir.
Reklamlarda bu ürünleri kullananların kadın olarak sunulması aynı zamanda yine kadın bedeninin sergilenmesine yaramaktadır. Örneğin şampuan, sabun reklamlarında ürünlerin niteliği kadar ya da bunlardan çok zaman, kullanıcı kadının 'güzel' bedeninin gösterilmesi için ayrılır.
Böylece bir yandan kadın bedeni erkek başına sunulurken, bir yandan da kadınlar kendilerine ideal kadın (canlı, sağlıklı, formda, doğal) niteliklerini kazandıracak ürünü seçmeyen yönlendirilir. Kadının hem tüketen hem de tüketilen konumuna indirgenmesi sadece reklamlarla sınırlı değildir. Sihirli Ayna gibi kadın magazin programların da gerçek hayattan sıradan kadınlara kendilerinin erişemeyeceği elbiselere, saç ve yüz bakımına erişme olanağı sunulur ve ideal kadın imgesi pekiştirilir
b- Hayatın Tadı, Erkeğin Zevki
Medya kadının bedeninin teşhir edilmesi ve erkeğin bakışına sunulmasından da öteye giderek kadını erkeğin cinsel arzularını tatmin eden bir 'meze'ye indirgeyebilir. Yiyeceklerin tadına bakanlar kadınlar olmakla birlikte, bu reklamlarda ima edilen kadınların kendisinin tat verici olduğudur. Dahası, gündelik yaşamın her alanında, sokakta, işte, otobüste erkeklerin kadınlara laf atması, sarkıntılık etmesi, sırnaşması, taciz etmesi medya metinlerinde de ' marifetmiş gibi ' doğallaştırılır.
c- Sansasyonel Habercilik Ve Kadın Sömürülmesi
Türkiye'de Günaydın, Posta, Star gibi bulvar gazeteleri, Şamdan, Hafta Sonu gibi "sosyete yayınları" ile ortaya çıkan, Fanatik, Asabi gibi spor gazeteleriyle devam eden, ana akım gazetelerine "üçüncü sayfa güzelleri" olarak taşınan ve 1990'lı özel televizyon kanalları ile ekranlara da taşınarak yaygınlaşan paparazzi veya sansasyonel habercilik anlayışı ise kadın bedeninin sömürülmesinin en uç örneğidir.
Çok satan tabloit gazete Star her gün kadını aşağılayan, cinsel bir nesne olarak sunan, maço ve cinsiyetçi bir dil kullanan haberlerle doludur.
Televole, Telegole gibi paparazzi programlarında ise ünlülerin özel hayatları kamunun önüne çıkarılıp, bu insanların yaptıkları her hangi bir şey haber olarak sunulur. Bu tarz programlarda yapılan cinsel özgürlüğün savunulması ya da tartışılması değil, erkek egemen değerler içersinde cinselliğin pazarlanması, ticari metaya dönüştürülmesi, sömürülmesi, kadın ve erkek arasındaki eşitsizliklerin pekiştirilmesidir.
Reklamlarda, paparazzi programlarında ya da çeşitli gazetelerde dolaşıma sokulan " kadın bedeni " müzik videoları, talk show'lar gibi diğer medya türlerinde de tüketilir ve tüketime sunulur.
III- Kadının şiddet eyleminin hedefi olarak sunulması
a- Hesap Sormak Erkeklere, Acı Çekmek Kadınlara
Türkiye'deki kadınların yoğun biçimde en başta ev içinde olmak üzere şiddete maruz kalmaları medya içersinde de uzantısını bulur. Haberlerde şiddete maruz kalanların öyküsü yazılırken bu kadınların kimliklerine, işlerine vs. gönderme yapmak yerine yine onların güzelliği, gençliği, eş ve anne olmaları, 'kadersizliği' vurgulanır.
Şiddete maruz kalma nedenleri zaman zaman ön plana çıkarılarak şiddet haklılaştırılır. Şiddet eyleminin aktörü erkek ve erkeğin içinde yetiştiği toplumun erkek egemen değerleri sorgulanmaz.
Medya haberleri bu olayları ev içinde yaşanabilecek küçük tatsızlıklar şeklinde, ailenin iç işleri olarak kavrayarak kadınların özel hayatlarının politik olduğunu görmezden gelir. Şiddet aile içinde değilse de bu sefer medya kadını kurbanlaştırmaya, şiddet uygulayanı ise canavarlaştırmaya çalışır.
Bu da okuyucu/izleyici kadına yönelik şiddetin kökenlerini ve yaygınlığını sorgulamaktan alıkoyar. Haberlerdeki kadına yönelik şiddet, film ve dizilerde de sürer gider. Örneğin pek çok Türk filminde ve dizilerde olduğu gibi, örneklerimizde de kocanın otoritesinde simgelenen kutsal 'aile ocağı' kadınların bireysel varoluş haklarını siler.
Öte yandan filmlerde bize anlatılan daha çok erkek karakterlerin şiddet eylemlerinin haklılığıdır: Filmlerde ev kadınlığı ve annelik 'görev'lerini yerine getirmeyen kadınların cezayı 'hak ettikleri', ya da dik başlı küstah davranışlarıyla erkekleri 'kışkırttıkları' mesajı verilir.
Kadının kendisine çizilen rol ve görevlere karşı çıkmayı denemesi durumunda koca ya da babanın şiddeti devreye girer. Kadınlar her tür davranışların hesabını vermek zorunda bırakılırlar. Böylece ekranlarımızı ağlayan, acı çeken, dövülen ve öldürülen kadınlar doldurur.
Yazılı basında kadına yönelik şiddet haberleri, gazetelerin üçüncü sayfalarında yoğunlaşır. Özel olayın politik olarak görülmediği, bir toplumsal olgu olan şiddetin kişisel bir sorun olarak ele alınarak bir polis - adliye vakası olarak nitelendirildiği bu haberlerde olay magazinleştirilir ve haber verme açısından klasikleşmiş kurallara bile uyulmaz.
Kadına yönelik şiddet biçimlerinden öldürme, basında en çok karşımıza çıkan şiddet türüdür. Bunun nedeni de öldürmenin diğer şiddet türlerinden daha çok meydana gelmesi değil, ama dayak ve cinsel taciz gibi daha yaygın şiddet türlerinin olağan olaylar olarak görülüp gazetelere yansımamasıdır.
b-Tacizin Adı Çapkınlık
Sarkıntılık olayı dizilerde ve filmlerde de sıklıkla karşımıza çıkar. Yerli dizilerde bekar erkek karakterlerin çapkınlıkları, evli karakterlerin zamparalıkları genellikle "erkektir yapar" şeklinde hoş görülerek, tacizin adı "küçük kaçamaklar" olarak tanımlanır.
Tacizin adını koymayan medya, kadının onurunun zedelenmesi, psikolojik travma geçirmesi, fiziksel olarak acı çekmesi gibi tecavüzün sonuçlarını da görmeyerek, tecavüzü "namusun kirlenmesi" , "erkeğin onurunun zedelenmesi" şeklinde erkek egemen değerler çerçevesinde değerlendirir.
IV- farklı kadın tiplerinin "dişilik" temelinde ortaklanması:medyadan kadınlara öğütler
Medyada kadının temsili en çok anne, eş ve cinsel nesne olarak karşımıza çıkar. Ancak, az olmakla birlikte kadının medyada meslek sahibi olarak farklı yaşantılarla temsil edildiği durumlar da vardır.
Bu durumlarda bile genellikle medya farklı kadın tiplerini ve farklı kadın yaşamlarını " dişilik " paydası altında ortaklayarak, erkek egemen ideolojinin " ideal " kadın imgesini yeniden üretir. Bu kadının en önemli özelliği, dış görünüşüdür. Farklı medya metinlerinde, haberlerde, talk showlarda, reklamlarda, magazin programlarında, dizilerde kadınlara sürekli olarak şu öğütler verilir.
a- "Vücudun Formda, Saçların Dolgun Olmalı "
Daha çok reklamların ve kadın programlarının ana mesajı olan bu öğüt, kadının öz güvenini bedenine bağlı kılar. Mesleğinde başarılı olması bile kadının dış görünüşünün iyi olmasıyla ilişkilendirilir.
b- " Başarılı Olmak İçin Çok Çalışmalısın "
Kadınların iş yaşamlarındaki başarıları "sıradışı" "olağan üstü" örnekler olarak, kadının kendisi de "süper kadın" olarak sunulur. Bu kadınlara bir yandan "hiperaktif", "otoriter", "çabuk", "titiz", "çalışkan", "ilkeli", "girişken", "yürekli" gibi erkeklere özgü görülen nitelikler atfedilirken, bir yandan da "son derece bakımlı", "göz alıcı", "canlı", "özenli", "ama her şeyden önce dost", "içi sevgi dolu" gibi kadınlara özgü görülen nitelikler atfedilir.
Medyadaki kadın başarılı statüsüne ancak bu iki konumu dengelediğinde ulaşır. Meslek sahibi başarılı kadınlar aynı zamanda kameraların önünde çay yaparlar, bahçeyle uğraşırlar, hayvanları severler.
Hatta anne ve eş olarak da "dört dörtlük kadın" oldukları gösterilir. Böylelikle, başarılı kadınların toplumdaki görünürlülüğü nerdeyse bir istisna olarak, başarı ise elde edilmesi güç bir şekilde sunulur.
"Başarılı olmak için çok çalışmalısın" öğüdü, medyada ele alındığı tarzı ile kadınları cesaretlendirici değildir.
c- " Erkeğin Desteğini Arkana Almalısın
Medyada kadınlara sıklıkla verilen öğütlerden biri de "kadının erkeğin desteğini arkasına alması"dır. Reklamlarda, haberlerde, dizilerde ve magazin programlarında kadınlar bulundukları konumları, geldikleri mevkileri kocalarının desteğiyle açıklamaktadır.
Kocaların desteği çoğu zaman kadının "o işi yapmasına engel olmamak" ya da "izin vermek"le sınırlıdır. Kadın erkek ilişkisinin eşitlikçi dönüşümü, örneğin ev işi ve çocuk bakımının adilce paylaşımı şeklindeki bir destek medyada pek karşımıza çıkmaz.
d- "Ne Yaparsan Yap, Erkeklerden Geride Olmayı Kabul Etmelisin "
Kadınların iş yerinde gösterildiği dizilerde, reklamlarda ve magazin haberlerinde kadın işi erkek işi ayrımı devam ettirilmekte, kadınlar iş yerlerinde kapı açmak, telefona bakmak, çay - kahve servisi yapmak, toz almak gibi ikinci işleri yaparken gösterilmektedir.
Bu kadınlar kendi yetenekleri ve becerileri yerine erkeklerin yardımcıları olarak temsil edilmektedir. Buna ek olarak, medya kadınları sekreterlik , öğretmenlik, terzilik, temizlikçilik, çocuk bakıcılığı banka memureliği vb. toplumsal olarak kadına uygun görülen meslekleri icra ederken gösterir.
Bilim kadını olsun, avukat olsun, gazeteci olsun, iş yaşamında kariyer sahibi başarılı kadınların medyada resimli, onların başarılı öykülerinden çok "bedenlerinin güzelliği " kadınsı / dişil nitelikleri " ile gerçekleşir.
e- " Erkeği Memnun Etmelisin "
Son kertede, medyanın kadınlara öğütleri tek bir öğüdün çatısı altında birleşir: "kim olursan ol, erkeği memnun etmelisin".
Farklı kadın tipleri eğitimli, iyi meslek sahibi, ünlü olsalar da basmakalıp kadın rolünü de yerine getirmekle sorumlu olarak görülürler. "Erkeğin memnun edilmesi" öğüdü, yemek, temizlik, bakım, cinsel gereksinimler ve şefkat gibi psikolojik rahatlamayı da içine alan geniş bir erkek ihtiyaçları ve istekleri listesinden oluşmaktadır.
Medya da bu listeyi kadınlara her gün hatırlatmaktadır.
Bütün bu araçlarla kapitalizm kendisini yeniliyor, propagandasını tazeliyor.
Bir cep telefonu alarak özgürleşemeyeceğimiz gibi, evde kullandığımız deterjanı değiştirerek de mutlu ve özgür olamayacağımızı biliyoruz. Fransa 1968'de mücadelenin en yüksek aşamalarından biri yaşanırken, kadınlar bir çok özgürlük almaya başladığında çıkan bir afişte şöyle yazıyor: "Güzellik sokaktadır". Bugün de geçerli olan bu. (EB/SP/BA)
* Emine Bulut, Selma Peksöz; Enerji Sanayi ve Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) Ankara 1 No'lu Şube
Bulut ve Peksöz'ün bu yazısı 22,23,24 Ekim tarihlerinde Ankara'da gerçekleştirilecek Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Kadın Kurultayı'na sunulacak ESM tebliğleri arasından alıntılandı.
ESM'nin kurultaya gönderdiği diğer tebliğler:
* Küreselleşme ve Çalışma Yaşamında Kadın; Emel Emre
* Çalışma Hayatında Kadın; Merih Çalışkan - Nihal Kocakuşak
* Kadına Yönelik Şiddet, Merih Çalışkan - Nihal Kocakuşak
* Türkiye'de Kadın Mühendisler; Emel Emre
* Kapitalist Küreselleşmenin Kadın Emeğine Etkileri; Nevin Yılmaz