Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, medyada Wernicke Korsakoff hastalarıyla ilgili yapılan haberleri "değerlerin yıkımı" olarak değerlendirdi.
Medyada, ABD Büyükelçiliğine saldırıda bulunan Alişan Ecevit Şanlı'nın Wernicke Korsakoff hastası olması nedeniyle cezaevinden tahliye edilmesi üzerine, hastalıkla ilgili birçok yorum yapıldı.
Cumartesi günü "Korsakoff Taburu" manşetiyle çıkan Radikal gazetesinin yanı sıra NTV haber bültenlerinde ve Samanyolu Haber'de "hastaların intihar eylemlerinde kullanıldığı" iddia edildi.
Ayrıca, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de Wernicke Korsakoff hastalarının bazılarının cezalarının altı aylığına geri bırakılmasını onayladığı için eleştirildi. Haberlerde Şanlı'nın da bu isimler arasında olduğu sayıldı ancak Şanlı, Adli Tıp raporunun mahkeme ulaşması üzerine, Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararıyla tahliye edilmişti.
Bakkalcı, bu tür haberleri yapanların hastalardan özür dilemesi gerektiğini belirtti.
"Bu tür hadiselerin hastalıklarla, hele ki hepimizin gözü önünde gerçekleşen toplumun sorumlu olduğu bu gibi bir hastalıkla ilişkilendirilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez."
"Artık hiçbir değer tanınmıyor. Gerek yayın organlarında gerek yetkililerin açıklamalarında her şey çok kolaylıkla kullanılabiliyor" diyen Bakkalcı, bu tür haberlerle ilgili şunları söyledi:
"Wernicke Korsakoff olarak bilinen rahatsızlık, bu ülkenin vicdanını kanatan ve tüm toplumun sorumlusu olduğu çok özel bir başlık. Dünyanın çeşitli ülkeleriyle karşılaştırıldığında görülmedik ölçüde, bu hastalığı en büyük ölçüde deneyimleyen bir ülkeyiz. Bütün dünyada benzer bir örnek yok."
"Gerek 1996 gerek 2000-2007 arasındaki açlık grevleri sonucu TİHV olarak 614 hastanın tedavisiyle meşgul olduk. Bu hastalığın, hepimizin her gün yeniden vicdanlarını derinden yaralayan, ne denli talihsiz bir rahatsızlık olduğunu deneyimledik. 1996'dan veya 2000'den beri tedavisini sürdürdüğümüz hastalar var."
"Hastaları 17 yıldır rahatsız ediyorlar"
2001-2005 arasında 182 hastanın Cumhurbaşkanlığı affıyla tahliye edildiğini söyleyen Bakkalcı, buna benzer haberlerin o dönem de çıktığını söyledi:
"Bu tür manşetler, özellikle 2003-2004 yıllarında da atıldı. Kimi yayın organları bu insanları hedef olarak gösterdi. Hukukun da kötü kullanımıyla salınanların bir kısmı cezaevine alındı. cezaevine girmek istemeyen bir kısmı da yurtdışına çıktı, aralarında halen tedavisi sürenler de vardı."
"Bu insanlar, 1996'dan, 2000'den beri sürekli rahatsız ediliyor. Kendilerine gelebilmeleri için biz borçluyken aksine bir de hiç sıkılmadan bu rahatsızlığa sahip olan insanlar üzerinden manşetler atıyoruz, yorumlar yapıyoruz. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez."
"Söylenenler tıp etiğine aykırı"
Basında ayrıca, Korsakoff hastalarının özellikleri üzerinden çeşitli genellemeler yapıldı, hastaların "muhakeme yeteneğini kaybettiği, yönlendirildiği" ileri sürüldü.
Haber7, Sabah, Star ve Hürriyet gazetelerinin demecine yer verdiği Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Zülküf Önal Wernicke Korsakoff hastalarının kolay manipüle edilebilir hale geldiklerini söyledi ve "Mutlaka birileri elinden tutmuştur. Yoksa oraya kadar gelemez" dedi.
TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı bu konuyla ilgili, "Tıbbi etiğin en temel kurallarının başında mahremiyet geliyor. Tüm hastalıklar için geçerli. Bir kişinin hastalığının, kendi isteği dışında hastalığının ikinci insanlar tarafından konuşulmaması tıbbın birinci ilkesidir" yorumunu yaptı.
"Her hasta kendi başına değerlendirilir. Özel olarak Korsakoff hastalarıyla ilgili bilgi ihtiyacı olan kimse varsa, bunun bilimsel bir tartışma zemininde ayrıca tartışabiliriz." (AS)