"Sizin ben haritanızı...!"
Bu ifade Milliyet Gazetesi'nde yer alan "DTP: Yol Haritasını 1 Eylül'de Açıklayabiliriz" başlıklı habere yapılan bir okur yorumundan...
Milliyet gazetesi ombudsmanı Derya Sazak "Bu ne analiz ne yorum, abuk sabuk bir görüş, hakaret içerikli. Sayfada yer almamalıydı" diyor. "Kürt açılımı" bağlamında dil tartışmasına devam edip Sazak'la okur yorumlarında yer alan nefret söylemi ve ayrımcılık üzerine konuştuk.
"Okur yorumları elenmiyor"
Sazak gazetelerin internet sayfalarında yayınlanan okur yorumlarının gerektirdiği hassasiyetle elenmediği kanaatinde.
"Kürt açılımı gibi konuların işlendiği haberlerin altında okur yorumu başlığıyla yer alan bu türlü ifadeler tabii ki kamuoyunu olumsuz yönde etkiler. Kürt sorunu son 25 yıldır Türkiye'yi uğraştıran, maddi-manevi yıkan, çok fazla can kaybına neden olan bir sorun. PKK'nın silahsızlandırılması da dahil sorunun çözülmeye çalışıldığı bir süreçte barışın sonuçlarını ve olumlu yanlarını anlatmak gerekir. Çünkü olumlu bir noktaya gideceğimiz üzerinden hareket ediyoruz."
Sazak sürece kuşkuyla bakanların, Türkiye'nin bölüneceğini düşünenlerin olabileceğini ancak bu yöndeki çekincelerin fikri düzeyde ifade edilmesi gerektiğini savunuyor.
"Bu tür özel duyarlılık gerektiren dönemlerde gazetelerin şiddeti, gerginliği tetiklemek yerine tersine tavır göstermeleri şart. Okur yorumlarına da güncel bir gelişmenin okur nezdinde tartışılması açısından bakıyorsak onlar da haberin bir uzantısı. Okur yorumlarıyla ilgili birimler gazetenin editoryal sisteminden bağımsız ama gazetenin yayın çizgisinden bağımsız olamazlar. Okurlara sonsuz ifade hakkı tanıyabilirler ama hakaret hakkı tanıyamazlar."
Sazak, Avrupa Parlamenterler Meclisi Gazetecilik Meslek-Etik İlkeleri'nden yola çıkarak uygulamaya koydukları Doğan Medya Meslek İlkelerinin Doğan Grubu'na bağlı yayınlarda bağlayıcı olduğunun altını çiziyor ve ilgili yasal mevzuatı aktarıyor:
"17. madde: Açıkça şiddetin ve nefretin özendirilemez. Gerilimin yüksek olduğu dönemlerde kişiler, topluluklar ve uluslar arasında nefret ve düşmanlığı körükleyici yayın yapmaktan kaçınılmalı."
Kadrosuzluk da bir sorun olabilir
Gün içinde gelen on binlerce okur yorumunun taranmasında kadro ihtiyacının da devreye girdiğini söyleyen Sazak bunun zorlayıcı bir unsur olduğunu ama okur yorumu denilen kavramının açıkça nefret duymayı öneremeyeceğini söylüyor.
"Okur yorumları kamuoyunu temsil edemez. Ama kamuoyunu olumsuz etkiler. Yani diğer yandan da kamuoyu böyle oluşuyor diyebiliriz."
Sazak ifade özgürlüğü çerçevesinde okur yorumunu nasıl formüle etmek gerektiğine dair örnekler veriyor:
"Kürt açılımı konusunda 'sorunun çözülmesi iyi olur' yerine 'kötü olur, ayrışmaya neden olur, bunu engellemek gerekir' zihniyetiyle ırkçı hakaretleri içeren ifadeler okur yorumu olarak konmamalı. Ancak gazetenin okur yorumlarına içerik katmak gibi bir imkanı yok. Yorum sahibi 'açılım'a karşıysa bu fikrini değiştiremeyiz ve haberlerin altındaki okur yorumları köşesinde en aykırı düşünceyi de görmeliyiz. Yeter ki insanları karalayıcı, küçük düşürücü ifadeler barındırmasın. Ama 'bu eleme nasıl yapılacak' kısmı 'standart oluşturmak' üzerinden zor."
Sazak'a yine Milliyet'teki "Şehit Annesine Kürtçe Tercüman" başlıklı haberin altındaki yorumlardan örnek veriyoruz:
"Bunları özellikle seçiyorsunuz, köşke çıkartıyorsunuz amaçlarınız için kullanıyorsunuz.(...)" ya da "Şehitlik bir mertebedir, reklam için kullanılamaz" gibi yorumların yayınlanabileceğini düşünen Sazak "Okurun düşüncesine karşı çıkamayız" diyor.
"Okur yorumlarından öte gazetecilerin dili ne olacak?"
"Medyanın zorluğu da bu. Yeniçağ, Yenişafak, Vakit gibi medyalar da var. Okur yorumlarının dilini düzeltmeyi bırakın meslektaşlarımız gazetecilerin dili ne olacak? Hrant Dink cinayetinde nefret söyleminin en acı sonuçlarını yaşadık."
Nefret söylemi
Prof. Dr. Turgut Tarhanlı, bianet'e "İfade özgürlüğü kapsamında, ırkçı ve ayrımcı bir nefreti vurgulayan ifadeler, korumayı gerektirmez. Çünkü başkalarının haklarıyla ilgilidir. Başkalarının haklarının gözardı edilmesiyle ilgilidir" demişti.
Tarhanlı'ya göre kuşkuya düşüldüğünde hukuki yardım almak ve meslek içi eğitimler sorunun çözümünde etkin rol oynar.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasemin İnceoğlu'nun önerisiyse haber süreçlerinin sivil toplum örgütleri ve medya haberlerinden zarar görebilecek çeşitli toplumsal yapılarının denetimine açılmasıydı.
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku araştırma görevlisi avukat Ulaş Karan'a göre nefret söylemine karşı yargı mücadelesinin çok yeni olduğu Türkiye'de yetkililerin, 1972'de imzalayıp 2002'de yürürlüğe soktukları Birleşmiş Milletler "Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına Dair Uluslararası Sözleşmesi"nin gereği yapılmıyor. (EZÖ)
__________________________________________________________________________________
Gazetecinin Temel Görevleri ve İlkeleri
Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi - Bölüm E, madde 3: Gazeteci, başta barış, demokrasi ve insan hakları olmak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok sesliliği, farklılıklara saygıyı savunur. Milliyet, ırk, etnisite, cinsiyet, dil, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yapmadan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin haklarını ve saygınlığını tanır. İnsanlar, topluluklar ve uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır. Bir ulusun, bir topluluğun ve bireylerin kültürel değerlerini ve inançlarını (veya inançsızlığını) doğrudan saldırı konusu yapamaz. Gazeteci, her türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtan yayın yapamaz.
BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi: "Ulusal, ırksal ya da dinsel nefretin, ayrımcılık, düşmanlık ya da şiddete kışkırtma biçimini alacak şekilde savunulması, yasalarca yasaklanır."