Av. Vildan Yirmibeşoğlu: "Medyada karar mekanizmalarında olanlar kendilerine şu soruyu sormalıdırlar" diyor.
"Cezalandırma korkusu olmaksızın kadınları cinsel açıdan sömürme ve fiziksel şiddet uygulamayı alışkanlık edinmelerine izin veren ve onu besleyen bir kurum olmanın ezici sorumluluğunu daha ne kadar taşıyacağız?"
Medyada kadın bedeni üzerinden yürütülen cinsiyetçi politikaya karşı yasal anlamda neler yapılabilir? Yasalar, medya metinlerinde mağdur edilen kadınları koruyucu özel önlemler içeriyor mu?
Kitle iletişim araçları cinsiyetçi ideolojiyi güçlendirip yaymak konusunda erkeklerin, iktidarın elinde çok önemli bir araç olmasına rağmen, müeyyideleri açısından baktığımızda kadınların insan haklarının ihlaline şimdiye kadar yeterli bir çözüm sağlanamamıştır.
Kitle iletişim araçlarında son yıllardaki artışlar doğrultusunda basın-yayın yolu ile işlenen suçlarda ve bu yolla kişilik haklarına yapılan saldırılarda her geçen yıl hızlı bir artış görülmektedir. Özellikle radyo ve televizyonlarla kişilik haklarına saldırı konusu, Türk hukukunun yeterince araştırılıp tartışılmamış konularından biridir.
Öyle ki, yazılı basının ve devlete ait televizyonların sorumlulukları özel yasalarında düzenlendiği halde, özel radyo ve televizyonlarda yapılan yayınlardan doğan sorumluluğun kimlere ait olacağı hususunda 3984 sayılı Yasaya bir hüküm konmamış, bu durumda TRT görevlileri ile özel televizyon çalışanları arasında farklılıklara yol açmıştır.
Mevcut durumda görüntülü medya için Basın Kanunu'nun geçerli olmamasını bir çifte standart olarak görüyoruz. Cinsel suç mağduru olan birisinin resminin basılması ve isminin açıklanması yanlış haber yapılması, haber yapan ve sorumlu müdürü için toplam 40 milyar lira gibi bir para cezasını getiriyor.
Ancak, günlük gazeteler için 2 aylık dava açma süresi, işleyişi düşünürsek çok yetersiz bir süre. Savcılar ucu ucuna dava açabildiklerini söylüyorlar.
Görüntülü medya radyo, TV olayını düzenleyen RTÜK'ün Alo 178 hattı aranarak şikayet edilebilir. Genel yayın ilkelerine uygun olup olmadığı incelenerek uyarı, uymadığında kapatma cezası verilebilir.
Yargıyı etkilemesi, özel hayatın gizliliğinin ihlali, tahkir, aşağılama vb. nedenlerle mağdur olduğunu iddia eden kişi dava açabilir. Meslek örgütleri olan Basın Konseyi'ne, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne şikayet edilebilir.
Ayrıca ben, bir kadın olarak TCK 216/2'yi kullanabileceğimizi; cinsiyet farklılığına dayanarak aşağılandığımızı öne sürerek suç duyurusunda bulunabileceğimizi de düşünüyorum.
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni (CEDAW) kullanabilir, iç hukukumuzda eksiklik veya çatışma yarattığı durumlarda Anayasamızın 90. maddesinin yardımına başvurabiliriz.
Son günlerde kadın örgütleri arasında tartışılan bir konu var: Medya izleme komiteleri oluşturmak. Bu komitelerin işlevleri ne olacak? Nasıl bir yaptırım uygulanması öngörülüyor?
Medya izleme komitesi, yazılı veya görsel medyaya yönelik bilgi toplamalı, dosyalar, aylık raporlar oluşturmalıdır. Örneğin medyada çalışan kadınlar, statüleri, yönetimde kadın sayısı, medya sahiplerinin güç ilişkilerinin bilinmesi, izleyeceğimiz, baskı grubu oluşturacağımız yolda faydalı olacaktır.
CEDAW sözleşmesi 2, 5, 7, 10, 11, 13. maddelerinde çok açık olarak devlete kadınlara karşı ayrımcılığın önlenmesi için görevler yüklüyor.
Kamu kaynaklarını medya açısından cinsiyet ayrımcılığının tasfiyesi amaçlı kadınlar için kullanılması karar mekanizmalarında ve RTÜK üyeleri arasında kadın bilincine sahip uzman kadınların yer alması konularında baskı yapılmalıdır. Medya izleme komitesi olumsuzlukları da saptamak durumundadır.
Bu şekilde kadınlarla ilgili verilen önyargılı cinsiyetçi mesajlar açıkladığım mercilere şikayet edilmelidir. Aynı zamanda yasal boşluklar konusunda ve düzeltilmesi gerekli olduğu uygulamada anlaşılmış yasal düzenlemeler üzerinde hukuksal bir çalışma yapılmalıdır.
Yani medya izleme inisiyatifi bilgi toplama denetleme, uygulamadaki sorunları gündeme getirme, çözüm üretme ve baskı grubu oluşturma çabalarını farklı uzmanlık alanlarından (medyadan, hukuk vb) olmak üzere birçok koldan yürütmelidir.
Bir hukukçu olarak, medya ürünlerinde kadınların haklarının ihlal edilmesi, dahası, bunun alenen yapılıyor olması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Medya önemli bir güç ve iktidar yoludur. Toplumsal cinsiyet ideolojisini güçlendirip yaymak için erkeklerin elindeki çok önemli bir araçtır. Erkeğin üstünlüğü ve kadının ikincilliği sürekli tekrarlanır.
Tüketici olarak kadın potansiyelini yönlendiren kadın sömürüsü yapan, kadını aşağılayan, geleneksel rolüne zorlayan kadın programlarını, reklamları kınamalı, ürünlerini boykot etmeliyiz, diye düşünüyorum. Kamuoyu oluşturup üretimi ve pazarlama süreçlerinde kadınla ilgili yanlış mesaj verilmemesi için bir meslek etiği ve müeyyideleri belirlenebilir.
Medyada kadın hakları ihlallerinin önlenmesi için, medya kuruluşlarının karar mekanizmalarında bulunanların sorumlulukları sizce nedir?
Şiddet toplumumuzda önce kadın ve çocukları hedef almaktadır. Medyada kadının insan hakları ihlallerinin önlenmesi için medya kuruluşlarının karar mekanizmalarında yer alanların sorumluluğu özellikle bu anlamda toplumu dönüştürmede çok büyüktür.
Demokratik yaşam biçim; içinde kişisel rıza, onay ve isteğin esas alınmadığı hiçbir ilişkinin olmaması esastır. Oysa kadınlara bağımlı kişi statüsünde ikincil bir konum biçerek yaşanan sistem bu haliyle demokrasi değildir.
Şiddet eylemlerinde kadınlara atfedilen "kışkırtma" yada erkeklere atfedilen "cinsel dürtülerini gemleyememe" nitelendirmelerinin toplumlarda cinsiyetçi bakış açıcısını meşrulaştırmaya yönelik olduğu açıktır.
Medyada sürekli "namuslu kadın", "hafif kadın" ayrımları ve "hafif kadın saldırıyı hak eder" vurgulamaları yapılmaktadır. Medyada karar mekanizmalarında yer alanlar kendilerine şu soruyu sormalıdırlar:
"Cezalandırma korkusu olmaksızın kadınları cinsel açıdan sömürme ve fiziksel şiddet uygulamayı alışkanlık edinmelerine izin veren ve onu besleyen bir kurum olmanın ezici sorumluluğunu daha ne kadar taşıyacağız?"
Televizyonlardaki "kadın" programlarında kadına yönelik aile içi şiddet vb. konuların hic de doğru olmayan bir biçimde konuşulması, hatta bu tip programların (geçtiğimiz aylarda bir örneği yaşandı) kadın cinayetlerine "azmettirici" nitelikte olması konusunda görüşleriniz nedir? Bu durum yasal olarak nasıl önlenebilir?
Televizyonlarda kadın programlarının tek tük kadına fayda sağlasa da genelde kadını, yaşadıklarını sansasyonel biçimde ele aldığını görüyoruz. Toplumsal bir yarayı işlerken somut olay kişi üzerinden ilan ederek ailenin sırları ortaya koyuluyor.
Bunu reyting amacıyla, amatörce ve toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışından uzak bir biçimde yaparak kadına daha büyük zarar veriyor.
CEDAW Tavsiye Kararları'nın 30. maddesinde de olduğu gibi, kadın örgütleri ve bu inisiyatif; kadınların ve erkeklerin eşit hakları ve sorumlulukları olduklarını vurgulayan, kadının kamuda ve özel sektörde pozitif imajını arttıran programların yapılmasın da kamuoyu yaratarak baskı oluşturabilir.
Aynı zamanda CEDAW sözleşmesinin 2. maddesi olan "taraf devletler, kadınlara karşı her türlü ayırımı kınar, tüm uygun yollardan yararlanarak ve gecikmeksizin kadınlara karşı ayırımı ortadan kaldırıcı bir politika izlemeyi kabul eder ve bu amaçla aşağıdaki hususları taahhüt ederler" hükmünü dikkate alarak tavsiyelerde bulunmalıyız. Buna göre,
a) Kadın ile erkek eşitliği ilkesini kendi ulusal anayasalarına ve diğer ilgili yasalara, henüz girmemişse dahil etmeyi, yasalar ile ve diğer uygun yollarla bu ilkenin uygulanmasını sağlamayı,
b) Kadınlara karşı her türlü ayrımı yasaklayan ve gerekli yerlerde müeyyideler de ihtiva eden yasal ve diğer uygun önlemleri kabul etmeyi,
c) Herhangi bir kişi, kuruluş veya teşebbüsün kadınlara karşı ayırım yapmasını önlemek için bütün uygun önlemleri almayı,
d) Kadınlara karşı ayrımcılık teşkil eden mevcut yasa, yönetmelik, adet ve uygulamaları, tadil veya feshetmek için yasal düzenlemeler de dahil gerekli bütün uygun önlemleri almayı,
f) Her iki cinsten birinin aşağılığı veya üstünlüğü fikrine veya kadın ile erkeğin kalıplaşmış rollerine dayalı önyargıların, geleneksel ve diğer bütün uygulamalarının ortadan kaldırılmasını sağlamak amacıyla kadın ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarını değiştirmek gibi devletimizi bağlayan konularda kadınlar olarak duraksamaksızın fikir üretmek eyleme dökmek ve örgütlü olmak önereceğimiz değişimi hızlandıracaktır.(AD)