''Öteki'nin'' ölçüsü süreç içerisinde nasıl gelişti? İnka Medeniyeti tarih kitaplarının kaçıncı sayfasında okunmayı bekliyor? Neden bazı kültürler hal-i hazırda yaşanırken, bazıları yok olmuşlar?
Neden Pakistan'da Amerikan Film Endüstrisi yok? Nedir dinler konusu? Din ne zamandan beri bir medeniyet ifadesi şeklini almış? Neden böylesi bir kapsamlı katılım? Neden Türkiye'de bu girişim?
11 Eylül sonrası KDV
Baştan söylemeliyim, bu tür bir girişimin böylesi bir dünya konjonktüründe Türkiye'de gerçekleştirilmesine katkıları olanlara samimi teşekkür bir borçtur.
Hungtington'un ''medeniyetler çatışması'' veya Fukuyama'nın ''tarih bitti'' tezleri, ki bu tür güdümlü akademik yaklaşımlar yüksek kapitalizmin en kesin ifade ile dünyevi kültürel alanda ''alt kimlik'' oluşturma planlarının parçasıydı.
Daha doğrusu ''ötekilerin'' asimilasyonunu içermekteydi. 11 Eylül sonrası oluşan Katma Değere Vergisi (KDV) dünya ulusları için yüksek, yaşanmakta olan gerilim, bu tezlerin ve benzerlerinin çocuğudur. Soğuk Savaş sonrası adeta zincirin boşalmasıyla birlikte yeni düzene uygun tehdit algılamaları imal edildi.
Küresel tehdit bir anda yerini farklı bölgesel tehditlere bırakırken, kültürel çatışma gibi orijinal, gülünç tehdit algılamaları da gündeme getirildi.
"Dahiyane buluşlar"
İnsanın inanası gelmiyor küresel çevre kirliliği, küresel yoksulluk, küresel açlık, küresel hastalıklar veya silahlanmanın her türlüsü gibi sorunlar bir kenarda bekletilirken, birden bire kültürel çatışmanın önlenmesi türünden dahiyane buluşlar ve sonrasıyla uğraştırılıyor dünya insanları.
Bu gerçekten ''ötekinin'' asimilasyonundan başka bir tavrı içermiyor.
11 ve 12 Eylül günleri haklı olan ABD 'nin son günlerde neden haklı kalamadığı sorgulandığında, göze çarpan ikilem şudur. ABD 1989 sonrası paylaşıma yanaşmak istemedi. Aktörlere dilediğini, onların sorgulamasına fırsat tanımadan yine yaptırabileceğini başaracağını zannetti.
Avrupa'dan gelen zapt edilemez yaklaşım farklılığının farkına geç vardı. Ve emin olun bundan sonra Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) atacağı her adım ''suçüstü'' adımı olacaktır. Stratejisi içinde taktiklerini değiştirmek zorunda kalabilir.
Dünya, artık 80'li yılların küresi değil. İslam Dinini dünyalı olmaktan çıkarıcı ve dünyaya İslam'ı var olan kutupların önüne kalkan (günah keçisi) olarak lanse etme çabaları, ABD'nin inanılmaz derecede amatörlük kokan bir piyesi olmaya kuvvetle aday.
Merkez aks
Ayrıca ABD yönetiminde var olan çift başlılık kaynaklı ikilemli siyaset anlayışı ilginç boyutlara ulaşmış durumda. Öyle ki, bazen kimin ne söylediği pek belli değil. Belli olan ise bu durumda, çift başlılık! Bu olgunun da farkına varan AB ve içindeki ''merkez aks'' son saatlerde ve günlerde ABD üzerine yoğun baskı kurmuş durumda.
Bazı şeyler ABD'nin arzusu doğrultusunda olmayacak, bu kesin. Son önemli gösterge ise AB'nin üç önemli ülkesinin dış işleri bakanı İstanbul Ruhu'nun imal edilmesine hiç hesapta olmayan katkı sağlamış olmasıdır. Bu da AB'nin köprü inşasıdır, stratejik planlarında.
ABD, doğu kulvarında, Müşerref'e darbe yaptırmasına rağmen, Pakistan'ı kontrol zaviyesinde tutamıyor. Pakistan'ın Çin ile ilişkilerini zayıflatamıyor. Öte yandan Pakistan Şanghay İş Birliği Örgütü'ne (ŞİÖ) üyelik başvurusunda bulunurken, Haziran'da Rusya'da yapılacak ŞİÖ zirvesinin gözlemci üyesi ise Hindistan.
Tabii ki bu kayda değer gelişmelerin tek biri dahi tesadüf değil. Bu durumda ABD'nin yaptığı ve yapabileceği en fazlasıyla ŞİÖ içindeki ülkelerin birbirleriyle olan ilişkilerindeki çelişkileri en yüksek noktaya taşımak ve orada tutmak olacaktır.
Tekil patronaj
Tüm bunlar mevzi kazanmak değil, mevzi tutmak anlamına geleceğinden, tekil patronaj tezi asgariden ulaşılabilir olmaktan uzaklaşacaktır.
AB, terörün İslam ile olan (güya!) ilişkisini reddediyor ve Avrupa ile Doğu'nun köprü bağlantısı olan ülkemizde böylesi bir toplantı düzenleniyor. Ve; küreselleşme tezi zayıflıyor. Küreselleşme yerine parçalanma vuku buluyor, hem de derinleşerek.
Kısasa Kısas Yasaları'nın geçerli olduğu bir dünyada, küçük aktörlere de gereksinim duyuluyor. Küçük aktörler ekonomik olarak zayıf, ve fakat onurlarını kültürel zenginliklerinden ve tarihlerindeki beyaz sayfalardan almaya çalışan ülkeler olarak, dünyevi piramidin en altında olabilirler, ancak piramidin en geniş kesiminin en altı olduğu gerçeği unutulmamalıdır.
Türkiye, 11 Eylül sonrası çok faydalı stratejik işbirliği içerikli ''buluşma'' girişiminin yapıldığı yer olarak önem kazanıyor ve büyük aktörler arası çelişkilerden faydalanmaya çalışıyor.
Bu da, hükümetin ve devletin olumlu etkinlikleri olarak yorumlanmalıdır. Bazı konular vardır ki, bu konular şu hükümeti dahi yerden yere vurmamıza izin vermemektedir. Hata makineleriyle bile vatan satıh-ı mahalli gibi büyük konularda dayanışma içinde olunma mecburiyeti var. (HA/NM)