LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, trans) bireylerin hak talepleri son zamanlarda hiç olmadığı kadar gündemde. Milletvekilleri bu konuda soru önergeleri veriyor, Anayasa Uzlaşma Komisyonu LGBT örgütlerinin taleplerini dinliyor, vekiller eşitliği düzenleyen maddeye "cinsel yönelim" ve "cinsiyet kimliği" ifadesinin eklenip eklenmeyeceğini tartışıyor.
Diğer taraftan ayrımcılık devam ediyor, her konuşmasında yeni dağlar deviren İçişleri Bakanı Şahin eşcinselliğin ""namussuzluk, ahlaksızlık, gayriinsani durum" olduğunu, Ankara Belediye Başkanı Gökçek "İnşallah gey bir belediye başkanımız olmayacağını", Aile Bakanı Fatma Şahin "aile değerlerini sarsmadığı müddetçe eşcinsellere destek verebileceğini" söylüyor.
Bunlar olurken Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği SPoD, LGBT bireylere yönelik adalete erişim, ekonomik-sosyal haklar, akademi ve siyasi temsil alanlarında faaliyetler yürütmeye devam ediyor. Derneğin son çalışmalarından biriyse, LGBT'lerin siyasal alandaki görünürlüğünü arttırmak ve aktif siyasette yer bulmalarını sağlamak için düzenlenen "SPoD Siyaset Okulu".
Tüm bunları, SPoD'dan Erdal Demirdağ ile konuştuk.
LGBT bireylerin hak mücadelesi, ilk defa Türkiye'nin gündeminde bu kadar çok yer alıyor. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Bunun birden çok sebebi var. Örgütlülük yani bir hak mücadelesi olmazsa bu meselesi tartışılmazdı. 20 yıldır süregelen mücadele deneyimi, bu konuyu çeşitli toplumsal hareketlerin gündemine soktu.
Yeni anayasa yapımı da bu konunun tartışılmasına vesile olan bir süreç. Sıfırdan bir anayasa yapılacağı söylenince, bu tip talepler de konuşulan meseleler oluyor.
Ama anayasa sürecinin henüz üçüncü maddenin yazımında tıkanmaya başlaması, daha çok tıkanıklıklar ve çözümsüzlükler olacağına işaret ediyor. Çünkü sadece LGBT meselesi değil, bir çok talep konusunda sorunlar yaşanacak, belki de hiç uzlaşamayacaklar.
Anayasa hazırlık sürecinde, meclise giderek taleplerimizi sunduk. Bu meclis tarihinde bir ilkti, zabıtlara geçti.
LGBT meselesinin olumlu veya olumsuz bir şekilde anaakım siyasetin gündeminde olması önemli. Siyaset zaten böyle bir şey. İstemediğin tarafı istemediğini net bir şekilde söylemek bir siyaset yapma biçimi.
LGBT'ler siyasette kendi temsillerini sağlamadığı için, çeşitli partilerden vekiller onlar adına sözcülük yapıyor. Tabi bunun da şöyle bir sorunu var; hareket içinden söz söylemeleri zor olduğu için bazen ileri sürdükleri gerekçeler sorunlu olsa da bunu bir hak talebi olarak gündeme getirmeleri iyi.
Konunun bu kadar gündemde olması LGBT bireylerin politizasyonunu sağladı mı?
LGBT'lerin toplumun diğer kesimlerinden farklı bir siyaset anlayışı yok. Genelde siyasete uzak duruyorlar. 'LGBT meselesini kimse ciddiye almaz' gibi bir bakış açısı da var.
Bunu kırmak ve siyasi katılımı LGBT'lerin gündemine sokmak için siyaset akademilerini araçsallaştırdık. Siyasetin sadece sokakta değil, birçok yerde yapılacağını ve yapılması gerektiğini tartışmak istedik.
Siyasi katılımın bizim gündemimize girmesi beş-altı aylık bir sürece dayanıyor. Ondan önce daha çok (haklarını) talep etme meselesi üzerinden giden bir mücadele söz konusuydu. Birçok insan bunun siyasi bir şey olduğunu düşünmüyor bile. Ama sadece hak talep ettiğin zaman, o noktada donup kalabiliyorsun. Biraz da siyasi temsil meselesini LGBT'lerin gündemine sokmak gerekiyordu.
Belki bu süreç LGBT'lerin ne kadar politize olduğunu bize gösterecek.
Anayasa yazımı sırasında iki haftadır süren tartışmalar, "cinsel yönelim ifadesinin eklenmesi ensestin önünü açar" noktasına geldi. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Açıkçası AKP ve MHP'nin buna evet demelerini beklemek saflık olurdu, çünkü muhafazakar çizgileri bunu engelliyor. Ama söz konusu olan bir anayasa yapmak.
Eğer bu sadece bir kanun olsaydı, iktidar partisinin buna hayır demesi siyasi bir duruş olarak değerlendirilebilirdi. Sıfırdan yaptığını ve bütün toplumsal kesimleri içereceğini söylüyorsun. Bu durumda bir hak talebini reddetmek etik değil. En azından 'hayır' demek yerine müzakereye açmak gerekiyor.
Baştan "olmaz" demek, yeni anayasa yapmaya uygun bir tavır değil, bu şekilde bir uzlaşma olmaz. Ama en azından bunu tartışacak bir zemin var.
Bu tartışmalara bilgisizlikten kaynaklanan önyargılar da hakim oluyor. "Cinsel yönelim" ve "cinsiyet kimliği" kavramlarının ne anlama geldiğini açıklığa kavuşturabilir miyiz?
Bunlar uluslararası insan hakları literatüründe geçen, uygulanan kavramlar. Yani bizim uydurduğumuz şeyler değil.
Cinsel yönelim, bir kişinin hangi cinsiyete yöneldiğini ifade eder. Heteroseksüellik de bir cinsel yönelimdir, lezbiyenlik de, biseksüellik de... Anayasaya cinsel yönelim ifadesi konulduğunda, bir kişi heteroseksüel olduğu için ayrımcılığa uğruyorsa, bunu da kapsar.
Cinsiyet kimliği ise, bedenle ilgili bir mesele. Örneğin bir bireyin dış görünüşü kadın gibi olabilir, ama kendin eirkek hissedebilir ya da kendisini ne kadın ne erkek tanımına da sokmak istemeyebilir. Cinsiyet kimliği bedeniniz üzerindeki hakkınızla ve kendinizi ifade etmenizle ilgilidir.
Yeni anayasa sürecinde en büyük sorunlardan biri, LGBT haklarının sadece cinsel yönelim üzerinden tartışılıyor olması. Bunu savunan vekillerin bile cinsiyet kimliği üzerinde çok fazla bilgileri yok ve bir çok açıklamada bu ifadeye yer verilmiyor. Oysa ki transeksüellerin yaşadığı en büyük sorunlar cinsiyet kimliğinden kaynaklanıyor.
Konu meclis gündemine girmiş olsa da sizce ne kadar doğru ne kadar yanlış tartışılıyor? Partilerin yaptıklarını yeterli buluyor musunuz?
Sonuçta milletvekillerinin her konuya vakıf olmaları mümkün değil. Yeni anayasa sürecinde, toplumun birçok kesimi vekillere hak taleplerini aktarıyor. Onların bu konulara yeterince hakim olabilecek vakit ayırmaları zor. Problemler biraz bundan kaynaklanıyor.
Partiler de kendi kitlelerine bakarak karar veriyor. Örneğin AKP'nin tabanı bunu bir kırılma noktası olarak görüyor. Kendi hükümetleri döneminde LGBT'lere haklarını vermek istemiyorlar.
Aslında bunun türban meselesiyle benzer bir tarafı var. LGBT hareketi türbanın bir özgürlük olması gerektiğini söylüyor. Ama muhafazakar kesim, aynı şeyi LGBT'lerin özgürlüğü için söyleyemiyor.
Bir de bu mücadelenin parti temelinde değil, milletvekilleri özelinde yürütülmesi gibi bir durum söz konusu sanırım.
Evet. Mesela Melda Onur bu konuyu çok sık gündeme getiriyor ama CHP'nin içindeki herkes bunu sonuna kadar desteklemiyor. Ama en azından buna açık açık "hayır" diyen bir CHP'li ya da BDP'li yok. Muhtemelen AKP ve MHP'nin içinde de bunu bireysel olarak destekleyebilecek, ama partisinin siyasi tavrı nedeniyle bunu dile getirmeyenler vardır.
Bir de LGBT haklarını savunan vekillerin hepsi kadın.
Yaptığınız anketler ve etkinlikler sonucunda, LGBT'lerin homojen bir siyasi eğilimi olup olmadığını söyleyebilir misiniz?
Konda'yla yaptığımız LGBT'lerin anayasa algısıyla ilgili bir anket var. Burada ortaya çıkan tablodan, homojen bir yapı olmadığını görüyoruz.
Mesele 12 Haziran 2011 genel seçimlerinde ankete katılanların yüzde 27.6'sı BDP'ye, yüzde 19'u CHP'ye, yüzde 9.6'sı AKP'ye, yüzde 1.8 MHP'ye, yüzde 1.5 Has Parti'ye oy vermiş. Yüzde 12'si ise oy kullanmamış.
Sonuçlar çok enteresanmış...
Aslında hiç de enteresan değil, çok normal sonuçlar. Biz AKP'ye verilen oyların daha yüksek olduğunu düşünüyoruz.
SPOD'un LGBT bireyler için düzenlediği Siyaset Okulu'nu kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
LGBT'lerin siyasetle ilişkileri, demin de bahsettiğim gibi, çok mesafeliydi. Bu demokratik süreçlere katılımda büyük sorunlar oluşturuyor. Yerelde ve genelde siyasi temsil eksikliği yaşanıyor.
Okulun amacı LGBT'lerin siyasete katılımını sağlamak. Burada onları milletvekili ya da belediye başkanı yapmak gibi bir hedefimiz yok. Yani tabiki bu da olur ama temel amaç tabanda siyaseti tartışabilmek. Tabandaki düzenli demokratik katılım zaten LGBT'lerin arasından çıkacak milletvekili ya da belediye başkanlarını besleyecek bir süreç olacak.
Siyaset Okulu'na 80-90 kişi başvurdu. Dersler seçmeliydi. Tüm derslere düzenli olarak katılan ise 15-20 kişi oldu. Bu daha derin bir tartışma süreci yaşanması açısından iyi bir rakam.
Fuat Keyman, Ercan Karakaş, Melda Onur, Ümit Şahin, Dilek Ertükel, Pınar Selek, Ayşen Candaş, Ayten Alkan gibi isimlerle siyaset teorisi, kampanya örgütleme, sosyal demokrasi, siyasal iletişim, yerel yönetimler gibi konularda eğitimler gerçekleştirdik.
Bu akademilere diğer illerde de devam edeceğiz. Çünkü siyaset yapabilmek için bazı bilgilere sahip olmak gerekiyor. Böylece LGBT'ler arasında bir siyasi temsil ağı da oluşturmak istiyoruz.
Katılım formunda "Siyaset okulundan beklentileriniz nedir?" sorusu yer alıyordu. Nasıl cevaplar geldi?
Beklenti genelde bilgilenmek. Katılımcıların çoğu siyaset ve siyasi temsiller konusunda bilgilenmek için geldi. Tabii aralarında siyasete atılmak isteyen birkaç kişi de vardı.
2014 yerel seçimlerine yönelik bir planınız var mı?
Kişisel olarak benim kafamda var, ama bunu kişisel olarak ortaya koymak doğru değil. Bu işi yapacak insanların biraraya gelip, ne yapacaklarına kendilerinin yön vermesi gerekiyor. Katılımcıların bu süreci kendilerinin örmelerini istiyoruz. Akademiye katılanlarla önümüzdeki haftalarda yapacağımız değerlendirme toplantısında, onlardan nasıl fikirler, öneriler çıkacağını göreceğiz.
Ama yerel yönetimlere yönelik çalışmalar yapmak, LGBT'lerin sorunlarının nasıl çözüleceğine dair tartışmalar yapmak istiyoruz. Henüz böyle ilişkiler kurulmamış olsa da, Beyoğlu ya da Şişli Belediyesi gibi yerlerde bir başlangıç yapılabilir.
Anayasada LGBT hakları konuşulurken, evlilik konusu öne çıkarıldı. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Dünyayı etkileyen bir siyasetçi olan Obama, eşcinsel evliliklerini desteklediğini açıkladı. Bu çok önemli bir olaydı. Bu Türkiye'deki basının da ilgisini çekti ve yeni anayasa sürecinde LGBT meselesi gündeme gelince, iş döndü dolandı "LGBT'ler evlilik istiyor" diye haber oldu. Siyasi partiler de "böyle olursa bunlar evlenecek" diye bir argüman ileri sürdüler.
Bu tartışmak istedikleri bir mesele ve bize gösteriyor ki onları en rahatsız eden şey bu. En rahatsız oldukları noktayı tartışmaya açmaktan kaçarsan, onları ikna etmek zor olur.
Baktığımızda Türkiye'deki LGBT örgütlerinin evlilik gibi bir talebi yok. Bu konuda birden fazla görüş var. Ama onların siyasileştirdiği bir noktayı, biz de siyasileştirmek zorundayız. "Yok bunu tartışmayalım, bizim gündemimizde bu yok" diyemeyiz.
Evet bu hakkı istiyorlar. Heteroseksüeller nasıl evlenebiliyorsa, LGBT'ler de evlenebilmeli.
Ama biz SpoD olarak evliliği sorguluyoruz. Bu heteroseksüel ya da eşcinsel evlilik olabilir. Bu hayatımızı ne kadar kolaylaştırıyor? Eğer kolaylaştırıyorsa neden? Evli olmayanlar ne gibi dezavantajlarla yaşıyor?
Heteroseksüeller ise bunu kendi açılarından hiç sorgulamıyor. Bu noktada eşcinsellerden bu konuda bir devrim yapmalarını beklemek ya da "aman, eşcinseller de evlenmeyiversin" demek hiç doğru değil. Dolayısıyla bunu açık açık konuşmak lazım. Evlilik hakkını savunanlar neden bunu savunuyor? Evliliğe karşı olmayıp da evliliğin bir çözüm olmadığını savunanlar ne söylüyor?
LGBT'lerin anayasal talepleri konusunda çalışmalar yaptınız. Nedir başlıca talepler?
En önemli isteğimiz, ayrımcılığı düzenleyen maddeye cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği maddesinin konulması.
Bunun dışında sürekli bizim aleyhimize kullanılan bir "genel ahlak" meselesi var. Bu "genel ahlak" çok subjektif ve hukuk normları içinde herhangi bir karşılığı yok. Bunun ya tanımını yapsınlar ya kaldırsınlar.
Bir diğeri ise birey temelli vatandaşlık kavramı. Bu yaklaşım, herkesin eşit fırsatlara erişimini sağlar. En temel üç nokta bunlar.
Sizce ne zaman mecliste LGBT bireyler göreceğiz?
Bunu öngörmek çok zor. Belki de şu anda varolanlardan biri kendini açıklar ve bir anda olmuş olur.
Ama şu bir gerçek ki LGBT'ler siyasete daha fazla ilgi göstermeye ve sorunlarının siyaset aracılığıyla çözülebileceğini düşünmeye başladılar. (ÇT)
* Erdal Demirdağ / SpoD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı:
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını İnsan Hakları Hukuku alanında İstanbul Bilgi Üniveristesi'nde yaptı. 2002-2009 tarihleri arasında Lambdaistanbul LGBTT organizasyonunda gönüllü olarak bir çok çalışmada yer aldı. Edebiyat öğretmenliği yapmaktadır. Bir dönem Uluslararası Af Örgütü yönetim kurulu üyeliği yaptı. Aynı kurumda insan hakları eğitmeni olarak birçok birçok çalışmaya katıldı. Son iki yıldır KaosGL haber sitesinde köşe yazarlığı yapıyor.