"Anayasal düzene karşı Sincan'da yürütülen tankların, yargının bağımsızlığını yerle bir eden brifinglerin, bu süreçte batırılan bankaların ve yapılan yolsuzlukların hesabı sorulmalıdır. Sorumlularından cevap bekliyoruz."
Ercan, açıklamasında, "Batık bankaların yönetim kurulu üyesi generaller hakkında neden davalar açılmıyor? Emekli Korgeneral İzzettin İyigün'ün Sincan'da tankların yürütülmesinin suç olduğu itirafına rağmen neden soruşturma açılmıyor? Bürokratlar içindeki illegal örgütlenme, Batı Çalışma Grubu (BÇG) hakkında ve diğer bir çok hukuksuzluk için niye işlem yapılmadı? Anayasanın çiğnenmesi karşısında yargı niçin görevini yapmadı?" diye sordu.
Ercan: Yargı 28 Şubat'la siyasallaştı
Ercan, "28 Şubat sürecinde hakim ve savcılara verilen brifinglerle yargının bağımsızlığı da darbenin kurbanı oldu" diyerek, hukukun üstünlüğü yerine bürokrasiyi koruma anlayışıyla hareket eden yargının siyasallaştığını, bağımsızlığını yitirdiğini söyledi.
28 Şubat'ın "Türkiye'yi 1999 ve 2001 yılında ekonomik krizlere sürüklediğini" söyleyen Ercan, "her darbenin toplum, siyaset, hukuk, yargı, ekonomi ve eğitim gibi bütün alanlarda Türkiye'ye en az on yıla mal olduğu unutulmamalı" dedi.
Avrupa Birliği'nin (AB) de Türkiye'ye yönelik insan hakları politikasının çifte standartlı olduğunu ifade eden Ercan, AB'nin " Türkiye'deki insan hakları ihlallerinden şikayet eden, fakat dindar olan ve Avrupa gibi düşünmeyen insanlara karşı haksızlıkları ve mağdurları görmediğini" söyledi.
Askerler, 28 Şubat 1997'de, Milli Güvenlik Kurulu toplantısına, muhtıra niteliğindeki 18 maddelik "irticayı önleme paketi" olarak anılan bir tavsiye kararları metniyle katılmıştı. Dönemin Refah Partisi-Doğru Yol Partisi koalisyonunun başbakanı Necmettin Erbakan metni imzalamış; ardından istifa etmişti. Daha sonra Refah Partisi Anayasa Mahkemesi kararıyla, irticai faaliyetlerin odağı olduğu gerekçesiyle kapatılmıştı. 28 Şubat'taki tavsiye kararları, daha sonra "postmodern askeri darbe" ve "balans ayarı" olarak anılmıştı. (TK)