Diyarbakır'da, tarlada bulduğu mayının patlaması sonucu sol gözünü, sol kolunu ve sağ elinin üç parmağını kaybeden 10 yaşındaki Nesim Öner duygularını, Mayınsız Bir Türkiye Girişimi'nin hazırladığı belgeselde böyle anlatıyor.
Annesi Hazime şöyle diyor:
"Sabah kalkıyor üzülüyor. Oğlum diyorum niye üzülüyorsun. Anne benim elim öyle, yüzüm yoktur. Sen benim elimi tutuyorsun, tuvalete götürüyorsun, Ben diyorum oğlum ben seni besliyem, ben seni göriyem, oturtiyem, elini yüzünü yıkıyem, getiriyem, bırakıyem sofranın üstüne, yemeğini yanına bırakıyem, bez üstüne bırakıyem, diyorum oğlum otur. Ona böyle ekmek parça parça ediyem, yanına bırakıyem. O da bu elle, iki parmağı arasına koyuyor..."
Öğreten: Mağdurlara destek devletin görevi
Girişim sözcülerinden Muteber Öğreten, medyanın insan hakları ihlallerine olduğu gibi, mayın sorununa da çok az yer verdiğini; bu nedenle bir belgesel hazırladıklarını söylüyor:
* Mayın kurbanlarının, özellikle çocukların yaşadıklarını bir belgesel aracılığıyla aktarmalarının, konunun önemini yansıtmakta etkili olacağını düşündük.
* Her yıl dünyada onlarca insanı öldüren ve sakat bırakan mayınlar ve savaş artıklarını temizlemek devletin görevi. Mayın kurbanlarına sürekli tıbbi bakım sağlanması, psikolojik destek verilmesi, mayınlar konusunda bölge halkının bilgilendirilmesi de taleplerimiz arasında.
Türkiye mayınları temizlemek zorunda
2003'te imza koyduğu Ottowa sözleşmesine göre, Türkiye'nin 2008'e kadar depolardaki tüm mayınları imha etmesi, 2014'e kadar ise toprağa döşenmiş tüm mayınları temizlemesi gerekiyor.
139 ülkenin imza koyduğu, 107 ülkenin ise hükümlerini dikkate alacağını açıkladığı sözleşme; yeni mayınların döşenmesini de engelliyor.
Sözleşmeye göre, mayınlı arazilerde gerekli uyarı ve denetimlerin yapılması gerekirken, Türkiye'de mayın mağdurlarını "devlet malına zarar vermekle" suçlayan valilik kararları da bulunuyor.
Mayınsız Bir Türkiye Girişimi'nin açıkladığı verilere göre, sadece 2004 yılının ilk altı ayında 19 mayın ve patlayıcı askeri malzeme olayı meydana geldi. Bu olaylarda 20 kişi yaşamını yitirirken, 42 kişi de yaralandı.
Ölenlerin 12'si asker, 4'ü sivil, 4'ü çocuk.
Yaralananların 13'ü asker, 11'i sivil, 19'u ise yine çocuklar.
Mağdurlar yaşadıklarını anlatıyor
Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesindeki savaştan kalan mayınlardan zarar görenler, belki de "merkeze" uzak kaldıklarından önemsenmiyor.
Mayınsız Türkiye Girişimi adıyla bir araya gelen bir grup insan, devletin mayın temizleme çalışmalarına hala başlamadığını söylüyor. Savaşın dolaylı mağdurlarının, "yaşama hakkının" görmezden gelinmesini eleştiriyor.
Girişim, geçtiğimiz günlerde (27 Temmuz) bir basın toplantısı düzenleyerek, hazırladıkları "Diyarbakır Raporu"nun belgesel olarak hazırlanmış şeklini sundu.
Belgeselde, 13-17 Haziran tarihleri arasında, Diyarbakır merkezinde, ilçe ve köylerinde mayın kurbanlarıyla, kurbanlarının aileleriyle ve sivil toplum kurumu temsilcileriyle yapılan görüşmeler yer alıyor.
Taxim Hill Otel'deki basın toplantısına Sosyal Demokrasi Vakfı (SODEV) Müdürü Erol Kızılelma, İnsan Hakları İçin Mazlumlarla Dayanışma Derneği (Mazlum-Der) İstanbul Şube Başkanı Mustafa Ercan, Gazeteci-Yazar Abdurrahman Dilipak ve Düşünce Suçu'!?'na Karşı Girişim'den Şanar Yurdatapan da destek verdi.
Mayın mağdurlarına ekonomik yardım talebi
Mayınsız Türkiye Girişimi, devletin mayınlardan sorumlu olduğunu, dolayısıyla mayın mağdurlarına ekonomik destek sunma sözünü yerine getirmesini istiyor.
Uluslararası Mayın İzleme Komitesi verilerine göre, Türkiye'de en az 900 bin 94 mayın döşeli. Bu mayınların 615 bin 419'u Suriye sınırında bulunuyor. 1989-1992 yılları arasında Doğu ve Güneydoğuda Anadolu bölgesinde bulunan güvenlik tesislerinin etrafına 39 bin 569 mayın döşendi.
Anti-personel kara mayınları ve patlayıcı askeri malzemeler, başta çocuklar olmak üzere sivillerin ve askerlerin -çatışmalar bittikten yıllarca sonra bile-ölümlerine ya da sakat kalmalarına neden oluyor. (ÖG/BB)