Bizimle aynı ülkede yaşayan mayın ve savaş atıklarının mağdurlarının bu cümleleri gazeteci Ahmet Şık'ın, "Başkasının Acısına Bakmak" sergisi ve kitabından.
Ahmet'in geçen cumartesi Karşı Sanat Galerisi'nde açılan mayınlardan ve savaş atıklarından yaralanmış, fiziksel mağduriyete uğramış 42 insanın fotoğraflarından oluşan sergisi, Türkiye'deki kirli savaşın insanların evlerine, düşlerine, bahçelerine kadar girdiğini yüzümüze vuruyor.
"Rahatsızlık vermek istedim"
Ahmet, "Rahatsızlık vermek istedim. Türkiye'de mayın mı var diye soranlar da rahatsız olsun. Ya da bunların farkında olup hiçbir şey yapmamayı tercih edip ve buna çeşitli savunma mekanizmaları geliştirenler de rahatsız olsun" diyor ve ekliyor: "Rahatsız olanların sayısı artarsa, çözüm de çabuk gerçekleşir çünkü. Ve evet umalım birileri iğnenin acısını hisseder bir yerlerinde".
Proje Ahmet'in aklına beş yıl önce Radikal gazetesinde muhabirlik yaparken, 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle haber yapmak için gittiği Nusaybin'de düşmüş.
"Barış Günün için kelam edecek kişiler bu sinsi silahlardan canını kurtaran kişiler olmalıydı. Güneydoğu'ya Nusaybin'e gittim. Zaten ilçede bir saat dolaşsanız kolu bacağı ya da gözü olmayan birçok insana rastlarsınız. Sanki ülkenin tüm mayın kurbanları orada yaşıyordur. Çünkü Suriye sınırıdır. Mayınlıdır. PKK nedeniyle de yeniden mayınlanmıştır."
Diyarbakır'dan Şırnak'a, Hakkari'den İstanbul'a 4 bin kilometre
Uzun sure maddi olanaksızlıklar yüzünden gerçekleşemeyen proje, Diyarbakır Barosu'nun yürüttüğü "Herkes İçin Adalet Projesi" kapsamında yapılabiliyor.
Diyarbakır Merkez ile Lice, Kulp, Dicle, Silvan ve Hani; Şırnak Silopi ve Cizre; Siirt Pervari; Mardin Nusaybin; Van Özalp; Tunceli Ovacık, Mazgirt, Çemişgezek ve Pertek; Hakkari Yüksekova ile İstanbul'da yaklaşık 4 bin kilometre yol yapan Ahmet, 42 mağdurla görüşüyor.
Çalışmada yer alan kişilerden ikisi asker, yedisi korucu ya da yakınları. 33 kişi ise bölgede yaşayan kadın, erkek ya da çocuklardan oluşan siviller.
Her yan mayın tarlası olmuş
Mayınlar ve savaş atıkları şu an bölgenin "en can alıcı" sorunlarından biri olduğunu belirten Ahmet, son 20 yıldaki savaş ortamının bu tür silahların kullanımını arttırdığına dikkat çekiyor.
"Hem örgüt hem devlet kullanınca bu silahı her yan mayın tarlası olmuş. Köy boşaltılmış mayınlanmış. Örgüt gelmiş mayınlamış ve haritası da tutulmamış. İnsanlar evine giderken ya da herhangi bir yerde oynarken hayvan otlatırken mayına basmış.
"Özellikle çocuklar patlayıcıları bulup oyuncak sanarak mağdur olmuş. Türkiye'de şu an bir milyona yakın döşeli mayın bulunuyor.Ve en acısı son 5 yıla gelene dek ciddi bir istatistik dahi tutulmamış. Kaç mayın kurbanı var, bilinmiyor. İnsan hakları alanında çalışan sivil toplum örgütleri dahi son 5-6 yıldır bu konuyu kayıt altına almaya başladı."
Mayına karşı imece
Proje sergi ve kitap aşamasına geldiğinde ise tam imece çıkmış ortaya. Hiçbir maddi kaygı güdülmeden hazırlanmış her şey. Karşı Sanat ücretsiz açmış kapılarını sergiye.
Adalet Ağaoğlu önsöz yazarken Aslı Erdoğan, Murathan Mungan, Murat Uyurkulak, Ragıp Duran, Nadire Mater, Ahmet Tulgar, Pınar Selek, Cezmi Ersöz, Güldal Kızıldemir, Perihan Mağden, Reha Mağden, Tuğrul Eryılmaz, Tevfik Taş, Ahmet Büke, Neslihan Akdağ, Muhsin Kızılkaya, Mehmet Ali Alabora, Ece Temelkuran, Ömer Madra, Murat Çelikkan, Celal Başlangıç, Metin Kaygalak, Yıldırım Türker, Şebnem İşigüzel, Oğuz Haksever, Mine Söğüt, Nevin Sungur, İpek Çalışlar, Berat Günçıkan, Hikmet Çetinkaya, Umur Talu, Suzan Samancı, Umur Hozatlı, Selim Temo, Şehmus Diken, Sezai Sarıoğlu, Zülfü Livaneli, Rıdvan Akar, Hicri İzgören, Hrant Dink, Ahmet Altan, Oya Baydar, Aydın Engin de fotoğraf okuması yaparak çalışmaya destek sunmuş.
"Yılmaz 1 yaşında bebekti. Kucağımdaydı..."
Sergi ve kitapta, gazeteci ve yazarların fotoğraf okumalarının yanı sıra, mağdurların tanıklıkları da yer alıyor.
Şu an dört yaşında olan Yılmaz Şengül'ün annesi Kıymet anlatıyor:
"1 yaşındaydı henüz. 19 şubat 2002'de oldu olay. Tüm aile aynı olayda yaralandı. Yılmaz 1 yaşında bebekti. Kucağımdaydı. Banyo yaptırmıştım üzerini giydiriyordum Sohbet ediyorduk. Daha yeni konuşuyorduk ki, baktık patlama olmuş. Şimdi havale geçiriyor sık sık. Kafatası kemiğinin küçük bir kısmı yok. Sürekli ilaç kullanıyor. 15 yaşına gelene dek ameliyat edilemeyecekmiş. Soluk alıp verdikçe kafatasının kemik olmayan yeri böyle inip kalkıyor. Çok korkuyorum bebeğime bir şey olacak diye."
Savaş mağdurları için bölgede bir rehabilitasyon merkezi...
Sergide başkalarının acısıyla yüzleşirken yaşadığım sıkışma, hayata dair tüm bahaneleri anlamsız kılıyor.
Burada şunu hatırlatmakta da fayda var. Ahmet, hakkını aradığı ve insanca yaşam olanakları istediği için 3 Mayıs 2005'te sekiz yıl çalıştığı Radikal Gazetesi'nde işten çıkarıldı. Yaygın medyanın arasındaki "gizli anlaşma" nedeniyle de hâlâ işsiz.
Tüm bunlara inat yazmaya ve fotoğraflamaya devam eden Ahmet'in projeye ilişkin bir de düşü var: "Savaş mağdurları için bölgede bir rehabilitasyon merkezi açılması".
"Bu ülkede savaş yoktur", "Türkiye'de mayın mı var" diyenler de dahil herkese duyurulur. Sergi 1 Nisan'a kadar İstiklal Caddesi üzerindeki Elhamra Pasajı'nın ikinci katında yer alan Karşı Sanat Çalışmaları'nda görülebilir.
Ayrıca serginin İstanbul'dan sonra Diyarbakır, Kars, İzmir, Ankara ve yurt dışına gitmesi planlanıyor. (KÖ/TK)