Fakat ölümü, Çeçen sorununun barışçıl yollardan çözümü ve Çeçen-İçkerya'da son on yıldır yaşanan vahim insan hakları ihlallerinin sona erdirilmesi için çaba gösteren kesimlerde endişeye yol açtı. Maşadov'un ölümünün ardından Çeçen halkını ve Kafkasya'yı neler bekliyor olabilir?
Rusya'da iktidarın meşruiyet kaynaklarından biri, Çeçen savaşının da etkisiyle, militarizm oldu. Bu gelişmede, savaşın ve Çeçen bağımsızlık iradesinin Rus medyasındaki temsilleri kadar, Rusya Federasyonu'na karşı "cihad" yürüten "Vahhabi" grupların eylemleri de sebep oldu.
Hem Rusya'da hem de Çeçen-İçkerya'da askeri hedeflerden çok sivil hedeflere yönelen bu eylemlerin ve arkasındaki anlayışın temsil edici bir örneği, en az 170'i çocuk olan tahminen 370 kişinin öldüğü Beslan katliamıydı.
Beslan'dan sonra
Rusya insan hakları savunucuları, bu eylemler nedeniyle, Vladimir Putin ve Şamil Basayev'ın politikalarının birbirini desteklediğini düşünüyor.
Basayev'in sahip çıktığı Beslan katliamını Maşadov kınamıştı. Maşadov, bu tür eylemleri, Rus zulmü altında, insanlık dışı sahnelere tanık olarak, intikam duygusuyla büyüyerek aklını yitirmiş şahısların eylemleri olarak açıklıyordu. Fakat bu eylemlerin hesaplı olduğunun, bir strateji çerçevesinde tasarlandığının da farkındaydı.
Maşadov karşıtı Çeçen güçlerinin ve Rusya Federal Güvenlik Servisinin (eski KGB) bu tür eylemlerden beklentisi, durumu radikalize etmek, sorunun siyasal platforma taşınmasını engellemek.
Her iki taraf da, savaşın süreklilik kazanmasından yana tercihlerinde gayet açıklar. Gerçekten de, Beslan'daki çocuk katliamından sonra sadece Rusya Federasyonu'nda değil, Avrupa'da da politik bir sorun olarak Çeçen sorununu tartışmak, Çeçenlere yönelik insan hakları ihlallerini gündeme getirmek zorlaştı.
Putin, Basayev ve Kadirov
Maşadov'un ölümünün getirdiği muhtemel risklerden biri, Çeçen-İçkerya'da ve sürgünde Çeçen halkının 'terörizm'/'cihad' ikilemine sıkışması olabilir.
Putin, Basayev ve Rusya yanlısı Çeçen milis lideri Ramzan Kadirov'un temsil ettiği kesimlerin beklentisi budur en azından. Maşadov'un öldürülmesinin ardından hem Avrupa basınında hem de Rusya'daki "weblog" tartışmalarında ağırlıklı görüş, Maşadov'un öldürülmesinin, yakın dönemde barışçıl bir çözüm şansını azalttığı yönünde oldu.
Kafkas Haber Ajansına göre, Rusya'nın önde gelen insan hakları savunucuları açısından da Maşadov'un ölümü, savaşın sona erdirilmesini sağlayabilecek önemli bir müzakerecinin kaybı anlamına da geliyor.
Maşadov, 1994-1996 savaşını bitiren anlaşmalarda Çeçen tarafının müzakerecisiydi. 1997'de Devlet Başkanı seçilmesinde askeri başarıları kadar İçkerya'ya barışı getirmesi de rol oynamıştı.
Savaş "kazançları"nden vazgeçememek
Devlet başkanı seçilmesinin ardından, hem ülkede hem de bölgede kalıcı bir barışın sağlanmasına yönelik gerçekçi bir politika izlemiş; Federal güçlerin Ekim 1999'da İçkerya'yı tekrar işgal etmesiyle son bulan dönemde, ülkeyi feodal beyliklere bölmeyi başaran "mücahid" güçlerle uzlaşmamıştı. Çoğu Mafyalaşan bu gruplar, İçkerya'da etkin bir Çeçen devletinin gelişmesine direneceklerdir.
Müzakere ve barışçıl çözüm, Putin, Kadirov ve Basayev açısından en son duymak istedikleri boş laflardan ibaret. Onların temsil ettikleri kesimler, Ekim 1999'da Çeçen savaşının tekrar başlamasından ve ülkenin kanlı tarihinden sorumlu tutuluyorlar. Her üçünün de siyasal alandaki güçleri, siyasal bir çözümle zayıflayacaktır.
Öyle görünüyor ki, savaş sayesinde elde ettikleri siyasi kazançlardan vazgeçmeleri kısa dönemde beklenemez.
Nüfusun yarısından çoğu sürgünde
Kaldı ki, arkasında en az 18.000 Rusya askerinin tabutu duran Putin açısından İçkerya'dan kolay bir çıkış olamaz. Militarist üç lider için de, bu dünyadan dehşet içinde ayrılmış onbinlerce kurbanın (sadece 1994-1996 döneminde 50.000 kişi öldürüldü) hatırasını siyasal güce tahvil etmekten başka yol görünmüyor olmalı.
1 milyonluk bir ülkede 600.000 kişinin ülke içinde ya da komşu ülkelerde sürgünde olduğu, Rusya Memorial İnsan Hakları Merkezi'nin düzenli olarak yayımladığı raporlara göre iki ateş arasında kalan onbinlerce insanın vahim insan hakları ihlallerine uğradığı, günde iki kişinin kaçırılarak "kaybedildiği" düşünülürse, Çeçenlerin çoğunluğunun sadece onurlu bir barış istediği düşünülebilir.
Rusya Federal Güvenlik Servisi ve militan çeteler tarafından tahrip edilmiş ve sindirilmiş bulunan İçkerya'da mevcut durumu etkileyebilecek iç dinamikler tükenmiş gibi görünüyor.
Maşadov ateşkes ilan ettiğinde
Ne Birleşmiş Milletler (BM) ne de Avrupa Birliği (AB) ve Avrupa Konseyi, Rusya'ya karşı bu güne kadar etkin bir tavır alabilmiş değil. Maşadov Şubat ayında ateşkes ilan ettiğinde, bu kuruluşların Maşadov'un inisiyatifini destekleme seçenekleri pek yoktu.
Zira Maşadov'un Basayev ve diğer savaş ağaları üzerinde denetimi yoktu; bu gruplar, Maşadov'un yasaklamasına rağmen ne Federasyonun başka bölgelerinde ve İçkerya'da (Çeçenler de dahil olmak üzere) sivillere yönelik katliamlardan ne de savaşı Kuzey Kafkasya'nın başka bölgelerine taşıma stratejilerinden vazgeçti.
Öbür tarafta ise, "terörle küresel mücadele" gündemi ve bu gündemin arkasındaki politik hesaplar açısından Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Çin Halk Cumhuriyeti ve Rusya Federasyonu arasında güçlü bir ittifaktan, en azından bir anlayış ortaklığından söz etmek mümkün.
Bu anlayış ortaklığı, ABD'nin Irak işgali ya da Çin destekli Sudan'ın Darfur bölgesinde siyahlara yönelik soykırım gibi anlaşamadıkları konularda etkisiz kalmalarına da yol açıyor.
Rusya hükümeti, Federal Güvenlik Servisinin İçkerya'dan çekilmesi halinde ülkenin Vahhabi tedhiş grupları açısından serbest bir alan haline geleceğini ileri sürerek, Çeçen sorununu ABD ve Çin'in "uluslararası terörizm" söylemiyle ilişkilendiriyor.
İşin kötüsü, Rusya'nın bütünüyle çekilmesi halinde ülkenin 1997-1999 döneminde olduğu gibi savaşı aratacak kadar istikrarsız bir hale gelebileceği yönünde samimi endişeler de var. Savaş ağalarının liderliğindeki grupların intikam amaçlı katliamlara girişmesi, fidye için ya da güç alanlarını genişletmek amacıyla adam kaçırma ve öldürme, tecavüz ve işkence olaylarının bugün olduğundan daha yaygın hale gelmesi beklenebilir.
Bugün de sivil Çeçenlere yönelik katliam, tecavüz ve işkenceye Rus güçleriyle savaşa olduğu kadar enerji harcayan Vahhabi grupların İçkerya'da serbestçe at koşturması, insani durum ve insan hakları bakımından facianın derinleşmesine yol açabilir.
Öfke, intikam ve radikalizm
Zulme karşı öfke duyarak ve intikam hırsıyla daha radikal buldukları bu gruplara katılan Çeçen gençleri intikamı Çeçen halkının hayatından ve geleceğinden daha önemli gören nihilist bir şiddet spiraline hapsolmuş gibi görünüyor.
Rusya'nın İçkerya'dan çekilmesi halinde Çeçen-Arap Vahhabi gruplarının ülkede hüküm sürebilecekleri endişesi, Rusya'yı sert bir şekilde eleştiren uluslararası kuruluşlar açısından ciddi bir sorun oluşturuyor.
Muhtemelen Maşadov da, Rusya Federasyonu'na bağlı özerk bir İçkerya'nın Vahhabi Arap işadamlarına bağlı, çetelerin hüküm sürdüğü bir İçkerya'dan daha güvenli olabileceğini düşünüyordu.
Rusya'nın 100 yılı aşkın bir süredir İçkerya'da uyguladığı zulüm politikalarının son 10 yılda yaşayan kuşakların güncel hafızası haline geldiği düşünülürse, Rusya Federasyonu'nun ülkede güvenlik sağlama, devlet mekanizmalarının ve hizmetlerin restore edilmesine nezaret etme görevlerini üstlenmesi pek akla yatkın bir seçenek gibi görünmüyor. Her şeyden önce, bizzat söz konusu gruplar Rusya'nın son 10 yılda uyguladığı politikaların eseridir.
Hiç gündeme getirilmeyen, hayli uzak bir seçenek daha var: Birleşmiş Milletler, Batı Afrika'da son 10 yılda çöken devletlerin yeniden kurulması ve insani güvenliğin sağlanmasına nezaret etme yönünde başarılı deneyimler kazanıyor.
ABD ya da eski sömürgeci devletlerin rol oynamadığı durumlarda BM'nin Somali ve başka pek çok örnekte içine düşürüldüğü vahim durum düşünülürse) böyle bir denemenin başarı şansı çok daha yüksek olacaktır. Fakat Rusya'da bugün iktidarı elinde tutan kesimlerin herhangi bir politik çözüme izin vermesi, bugünden kestiremeyeceğimiz beklenmedik gelişmelerle mümkün olabilir ancak. (YB/BA/EÜ)