Yaşadığınız kriz ekonomi kitaplarında okuduklarınıza hiç benzemez. Ekonomi kitapları yalnızca çevrimlerden, yapısal hastalıklardan, sebep ve sonuçlardan söz ederler. Oysa, sizin başınıza gelenler, dostlarınızın, yoldaşlarınızın, komşularınızın, kahve arkadaşlarınızın yaşadıkları ete ve kemiğe bürünmüş işsizlik, açlık ve yoksulluk öyküleridir. Dükkanlar bir gece ansızın boşaltılır, kirası ödenemeyen evlerden sessizce ve belki de geride ödenmemiş birkaç aylık kira bırakarak uzaklaşılır.
Hala bir işi olanların bunu söylemekten utandığı, işsizlerin artık kronikleşen bu durumlarını bir bakış, bir susuş, kederli bir gülümseyişle tevekküle dönüştürdükleri zor günleri yaşamaya devam ediyoruz.
Son bir haftadır, Hz. İsa’nın sevenleri önce çarmıha gerilişine yas tuttular, ardından dirilişine sevinip coşkulandılar. "İsa döndü" diye kıvandılar.
Ben, İsa’yı görmedim ama Karl Marx’ın dönüşünü gördüğüme tanıklık edebilirim. Hem de o kitaplarda gördüğümüz kabarık bembeyaz saçları ve kocaman sakalıyla, tüm heybetiyle bir koca Marks!
Zinn: İçi çocuğu, eylemci, profesör, oyun yazarı ve dahası
Krize rağmen, denkleştirdiği bilet parasını cebine koyan bir salon ve balkon dolusu insan Beyoğlu Muammer Karaca Salonu’nda oynayan Dostlar Tiyatrosu’nun "Marx’ın Dönüşü" (Marx in Soho) oyununu büyük bir keyif ve özlemle izlediler.
Dünya kapitalizminin soluk borusunun tıkandığı son büyük krizinin üstümüzden geçen teğetiyle daha da anlamlanan bu satirik tek perdeli oyunun yazarından başlamak gerek.
Çünkü bu oyunun yazarı, Büyük Buhran’ın ortasına bir işçi çocuğu olarak doğmuş, doklarda çekiç sallayarak gençliğini yaşamış, amerikan işçi hareketinin bir parçası olmuş, İkinci Dünya Savaşı sonunda tezkeresini aldıktan sonra evli ve iki çocuklu olarak eğitimini tamamlayarak öğretim üyesi ve sonunda profesör olmuş bir Amerikalı. Howard Zinn.
Zinn, tüm akademik yaşamı boyunca da emperyalist savaşlara, baskı ve eşitsizliklere karşı aktif olarak savaşmış bir kişi. Bu nedenle işinden de olmuş, yokluk da çekmiş ama onu yenememişler. Bugün seksenaltı yaşında, ülkesinin varlığından onur duyduğu bir yaman insan hakları savunucusu ve hocaların hocası. Zorunlu olmayan derslerine en az dörtyüz öğrenci kayıt yaptırıyor her dönem. Onlarca kitap, yüzlerce makale, üç de tiyatro oyunu sığdırmış kavgasının içine.
Zinn, Marks’ın insan hallerinden yola çıkmış. Almanya, Fransa, Belçika günleri ve Londra’da noktalanan göçmen yaşamı. Sırtını dayadığı yiğit bir eş; jenny, yiğit ve cömert bir dost; Engels. Doğan çocuklar, ölen çocuklar. Hayat kavgası, sınıf kavgası. Giderek ağaran saçlar.
Erkal'ın oyunuyla Marx yanıbaşımızda
"Kısa bir süre için dönmesine izin verilen ve bürokratik bir hatayla Londra Soho yerine New York Soho’ya ışınlanan bir Marks. Keskin bakışından, mizah anlayışından hiç bir şey yitirmemiş. Günlük gazeteleri ve özellikle o haberlerdeki sayısal bilgileri yine aynı keskin gözlem gücü ile irdeliyor ve de hafiften dalgasını geçiyor: Siz şaşmıyor musunuz bu habire yinelenen öldüğüm haberlerine?"
Bu sözler, karşımızda, Koca bir devrim ustasının ağzından, bir başka ustanın; elli yıllık bir tiyatro ustasının ağzıyla canlanıyor, ete kemiğe bürünüveriyor. Genco Erkal, muhteşem bir oyunculuk ve yorum gücü ile Marks’ı yanıbaşımıza taşıyor.
Sahnede elli yıllık bir tiyatro ustasının sanatçı ustalığı ile sınıf ahlakını , halk ve insanlık sevgisini nasıl süzerek sunduğununa tanık oluyoruz. Yapılan dramaturgi çalışması, güncel gerçeklerle tarihsel tezleri ustaca karşıkarşıya getiriyor. Marx’ı güncele taşıyor. Günceli de tekrar Marx’ın özdeyişleri ile sorguluyor, yorumluyor. Yanılgısını da içtenlikle söyletiyor, kehanet gibi çıkanların da altını çiziyor.
Zinn’in içtenlikle sergilediği devrimci insan sevgisi ve iyimserlik Marks’ın dilinden bir umut seli gibi sahneden salona akıyor ve sıcacık sarmalıyor seyirciyi.
"Marx’ın Dönüşü" oyunu bu özellikleriyle öz ve biçimin mükemmel bir uyumunu örnekliyor sahnelerimizde az bulunur bir biçimde... Oyun boyunca sahnede varolan minimalist dekor ve video perdesi, Marx’a çantası, kitapları ve gazeteleri için yetiyor. Sahne önünden aşağı inen merdiveni büyük ustalıkla kullanıyor Erkal. Marx ve kitleler arası etkileşimin tadını hissetiriyor ön plan ziyaretleriyle.
Video görüntüleri, özellikle "1871 Paris Komünü" ile ilgili olanlar ciddi bir tarih incelemesi. Oyunun dramatik örgüsünü güçlendiriyorlar.
Marx'ın Zinn'le canlanan öngörüsü
Zinn, bu oyunu 1999 yılında yazdı. Oyun o tarihten bu yana Amerika Birleşik Devletleri’nde sürekli oynanmakta. Şu sıralar oyunu Iron Cage Tiyatrosu’nda Bob Weick adında bir oyuncu Amerika turnesinde oynuyor. Turnede ülkenin pekçok kolej ve üniversitesi oyunu yerleşkelerinde oynatıyor... Üniversitelerin çoğu bu oyunu eğitimlerinin değerli bir parçası olarak görüyorlar. Anlaşmalar bir yıl öncesinden yapılıyor. Darısı bizimkilerin başına.
"...üretimde sürekli dönüşüm, tüm toplumsal kesimlerin kesintisiz sarsıntıya uğratılması, sürekli çalkantı ve güvensizlik. Tüm yerleşik ve geleneksel sosyal ilişkiler, bu ilişkilerden kaynaklanan eski değer yargıları ve görüşlerle birlikte çözülüp dağılmakta; bunların yerini alan yeni sosyal ilişkiler ise daha yerleşmeden köhneleşmektedir. Kalıcı ve sağlam ne varsa buharlaşıyor, kutsal sayılan herşey kutsallığını yitiriyor ve nihayet insanlar kendi hayat şartları ve karşılıklı ilişkilerini, ayık gözlerle incelemek zorunda kalıyorlar...." diye yüzaltmış yıl önce ünlemişti Marx ünlü Manifesto’sunda.
Sanki bizim kriz günlerini görmüş de söylemiş gibi, değil mi?...(AE/BÇ)
* Akın Evren, [email protected]