Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi Fakültesi Anadolu Hisarı Kampüsü’nde ihraçlara karşı eylem yapıldı. İhraç edilen akademisyenler uğurlandı.
Sabah saatlerinden itibaren sivil ve çevik kuvvet polisleri kampüse gelirken saat 11.30’da okula gelen hocalar öğrencileri tarafından alkışlar, çiçekler ve “Hocama Dokunma” yazılı dövizlerle karşılandı.
Saat 12.00’de ihraç edilen akademisyenlerden Prof. Dr. Yüksel Taşkın, Öğretim Görevlisi Dr. Baran Alp Uncu Araştırma Görevlileri Canan Özbey ve Fırat Çapan akademisyenler fakülte binası önünde açıklama yaparak ihraç kararlarına tepki gösterdi.
Açıklama boyunca kampüste çok sayıda çevik kuvvet polisi vardı.
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında ilan edilen 7 Şubat tarihli 686 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 48 üniversiteden 330 akademisyen kamu görevinden ihraç edildi.
Marmara Üniversitesi’nden ihraç edilen 23 akademisyenden 4’ü Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde görev yapıyordu. Marmara Üniversitesi kampüslerin de hafta boyunca akademisyenler için açıklamalar yapılmaya devam edecek.
Taşkın: Bizler dönene kadar buraya sahip çıkın
Yüksel Taşkın şöyle konuştu:
“Benim yanımda olan öğrencilerime, fakülteme çok teşekkür ediyorum. Siyasal ciddi bir kültüre sahip bir kurumdur. Bunu her görüşten insanıyla bana kanıtladı. Bundan sonra ölsem de gam yemem. Diklenmeden dik durmasına, kendisini ön plana çıkarmadan başka mağdurların da sesi olmasına vesile olur.
“Alnım ak vicdanım temiz. Zaten hiçbir suç işlenmiş değildir. Bu mağduriyetin giderilmesi bu ülkenin kendi vicdani temizlenmesi açısından önemlidir.
“1957 yılında Ankara SBF’nin dekanı görevden alınıyor. Bu şekilde öğrencileri toplanıyor ve onlara bir konuşma yapıyor. Diyor ki kesinlikle nabza göre şerbet vermeyiniz. Ne demektir bu? Doğru bildiklerinizden vazgeçmeyin, ama diklenmeden, şiddete meyil etmeden ilkeli olmaya çalışın. Her zaman haklı olamazsınız ama ilkeli olmaya çalışın.
“Hakkaniyetli olun, ilkeli olun, herhangi bir yerde. İleride yönetici olacaksınız. İslamcı, Kemalist, solcu, milliyetçi gibi yapay ayrımlara asla prim vermeyin deme onuru bana ait. Ben öğrencilerime hep şunu dedim; milliyetçi olacaksan bilinçli bir milliyetçi ol, İslamcı olacaksan bilinçli, donanımlı bir İslamcı ol, solcu olacaksan yine donanımlı, bilinçli bir solcu ol.
“Bu ülkede düşünce hala suç olmaya devam ediyor. Ve hakkımızda o kadar çirkin şeyler söyleniyor ki. Bu toplumun vicdanını harekete geçiren bir süreç yaşandı. Burada her renkten öğrencim var. İşte Marmara Siyasal budur. Marmara Siyasal’la gurur duyuyorum. İnanın Marmara Siyasal’ın bu farkını bütün Türkiye’ye yaygınlaştırabilsek, o zaman üniversitenin ne olduğu anlaşılırdı. Ve bizi eleştirenlerin kelime dağarcığı birkaç kelimenin ötesine geçerdi. Hain, bölücü, terörist… Hiçbir gerçekliği yok bunların. Bunlar fazla derinliği olmayan insanların artık bayatlamış, bezdirici suçlamaları, çamur atmaları. Ben bu çamurdan kirlenmeyeceğim. Tertemiz çıkacağım.
“Dik başlı çocuklarını yok eden toplumların geleceği olmaz. Hoşgörü gerekli. İlkeli eleştirel muhalifler bir topluma ekmek kadar su kadar lazımdır. Neden? İlkesiz, yalaka yandaşlar olacağına, ilkeli muhalifleriniz olsun. Sizi eleştiren menfaatperest olmayan insanlar olsun. Bu yüzyılda düşünce suçlusu olmamıza vesile olanlar bunları düşünmelidir.
“Ben elbette döneceğim ama bizler dönene kadar buraya sahip çıkın. Bu kurumun farkını yaşatın. Bu kampüse şiddet girmesin diye bizim öğrencilerimizin verdiği mücadeleyi biliyorum. Bu kampüs Göztepe Kampüsü’ne dönüşmesin diye öyle olgun davrandılar ki… Bu çocuklar ülkeyi yönetmeye başladığında farkı göreceksiniz.
“Benim öğrencilere ders vermem şu anda sakıncalı görünüyor. Çünkü öğrencilerimin beyinlerini yıkayabilirim. Bu öğrenciler yanlışı doğruyu ayırt edemeyecek halde mi? Peki bunun dışında bir vakıf üniversitesinde çalışabiliyor muyum? Hayır! Sakıncalıyım ben. Peki belediyelerde çalışabiliyor muyum? Pasaport alabiliyor muyum? Bana yaşam hakkı tanıyor musunuz?
“Katiyen Türkiye dışında yaşamak istemiyorum. Türkiye’ye inanıyorum. Türkiye için, öğrencilerim için, gelecek için mücadele etmekten diklenmeden dik durmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Bu öğrencileri tanısanız, Türkiye’ye inanırsınız.”
“Düşünce suçu suç olamaz. Siyasal Bilgiler Fakülteleri hangi hükümeti memnun etmiş? Bu işin doğasında var bu. Hala akademik ifade özgürlüğümüzü terörle ilişkilendirmeye çalışıyorlar. Benim terörle ne işim olabilir. Ben olgunlaştığımdan beri sesimi yükseltmemiş bir insanım. Silahlı mücadeleye ilkesel olarak karşı olan bir insanım. Şiddetle hiçbir yere varılmayacağına inandığım için bu girişimlerde bulundum. Koyarsın hapishaneye, atarsın meslekten ama ben onurumla yaşarım. Bundan kimsenin şüphesi olmasın
“Bizim atılmalarımızdan sonra, vicdanların üzerine örtülü buzda çatırdamalar oldu. Yeterli değil ama bu toplumun vicdanı olduğuna inanmak istiyorum.”
Taşkın sözlerini “Demlice bir çay koyun ve beni bekleyin, mutlaka döneceğim” diyerek noktaladı.
Uncu: Veda değil, kısa bir ara
Baran Alp Uncu da öğrencilerine ve meslektaşlarına seslendi:
“Her renkten her tondan her düşünce ve inanıştan insan bir arada durabiliyor. Bunu da kavga etmeden, yabancılaştırmadan, yok etmeden yapıyor. Bilgi üretmeyi mümkün kılan şey bu. Maalesef birçok yerde olmayan bu özellik burada hep oldu. Bundan da gurur duyuyorum.
“Verilen karar haksız bir karar. Hayatımın her anında şiddete karşı çıkmış bir insanım.
“Bu bir veda diye düşünmüyorum. Kısa bir ara veriyoruz. Kısa bir ara verirken de hoşça kalın.”
Konuşmaların ardından öğrenciler akademisyenleri kapıya kadar uğurladı.
Özbey: İnadına çalışacağım
Canan Özbey Bizler sadece barış istedik bunun için bedel ödüyoruz” diye sözlerine başladı.
Ben bir doktora öğrencisiyim, bizi sadece barış istediğimiz için mesleğimizden etmeye çalışan güçlere karşı verilecek tek bir cevap olduğunu düşünüyorum; inadına çalışacağım, inadına okuyacağım inadına devam edeceğim. Ve eğer bir gün buraya geri dönersem o zaman doktoramı bitirmiş şlekilde dönmek istiyorum.
“Hangi görüşte olursanız olun, İnadına okuyun inadına devam edin.”
Çapan: Asıl ihanet içindekiler onlar
Fırat Çapan da şöyle seslendi:
"Bize yaptığımız aktivitelerden dolayı hain diyenler sizin gibi öğrencileri nitelikli eğitimden mahrum bırakarak asıl ihaneti kendileri yapıyorlar maalesef. Yani sizleri Büşra Hoca'dan, Günay Hoca'dan, Yüksel Hoca'dan ve Baran Hoca'dan mahrum bırakarak aslında nitelikli eğitim almamıza engel oluyorlar. Asıl ihanet içinde bulunanlar onlar aslında. Bunu görmenizi rica ediyorum."
Uğurlamanın ardından bir grup erkekten yürüyüş
Akademisyenlerin uğurlanmasının ardından bir grup, Anadolu Hisarı Kampüsü’nün içinde “PKK’lı akademisyen istemiyoruz” pankartıyla yürüyüş yaptı.
İhraç edilen akademisyenlerin çalıştığı Siyasal Bilgiler Fakültesi önünde toplanan grup Türkiye bayrağı ve açtıkları pankartla kampüs içinde yürüdü.
“İhanetin telafisi ikiyüzlülüğün bahanesi olmaz. Akademisyen kimliğinizin arkasına saklanamazsınız. PKK’lı akademisyen istemiyoruz” pankartı taşıyan erkeklerden oluşan grup “Ne mutlu Türküm diyene” sloganı attı.
(DS/BK)