Yazar ve iletişim eğitmeni Mario Levi dün (31 Ocak) İstanbul'da hayatını kaybetti. 67 yaşındaki Levi, bugün İstanbul Acıbadem’deki Musevi Mezarlığı’nda düzenlenen törenle son yolculuğuna uğurlandı.
Cenaze töreni öncesi polis, mezarlık çevresinde yoğun güvenlik önlemleri aldı. Cenazeye Levi’nin ailesinin yanı sıra Türkiye Yahudi cemaatinden sevenleri, gazeteci, yazar, yayıncı ve sinemacılar katıldı.
Mario Levi kimdir?
Törene Türkiye Hahambaşılığı, Or-Ahayim Hastanesi, Şalom Gazetesi, Mişne Tora, İzmir Musevi Cemaati Vakfı, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Yeditepe Üniversitesi Rektörlüğü, Türkiye Yayıncılar Birliği, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanlığı ve yayıncısı Everest Yayınları başta olmak üzere çok sayıda isim ve kurum çelenk gönderdi.
Levi’nin ailesi, Acıbadem Musevi Mezarlığı'nın çardağında taziyeleri kabul etti. İbranice okunan dualardan sonra Levi’nin cenaze yemeğinde Yahudiler için yeniden doğuşu temsil eden yumurta ve yası simgeleyen zeytinin de olduğu tabaklar servis edildi.
Türkiyeli Yahudi olmak
Şalom Gazetesi’nin kurucu yazarlarından ve ilk öyküsünü 1975 yılında yazan Levi, 1984 yılından sonra Hokka dergisi, Şalom, Cumhuriyet Gazetesi, Cumhuriyet Dergi, Stüdyo İmge, Gösteri, Milliyet Sanat ve Oksijen gibi birçok mecrada yazılar kaleme aldı.
"İstanbul Bir Masaldı", "En Güzel Aşk Hikayemiz", “Lunapark Kapandı" ve "Size Pandispanya Yaptım" dahil birçok esere imza atan Levi, 1990 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı "Bir Şehre Gidememek" ile o yılın Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazandı.
1957 yılında İstanbul'da doğan Mario Levi, “İçimdeki İstanbul Fotoğrafları” kitabında Türkiyeli bir Yahudi olmayı, çocukken Şişli’deki sinagoga bazen gitmek istemeyişini şöyle anlatıyordu:
“Yahudi olmayan arkadaşlarına da, yolda karşılaşmanız halinde, nereye gittiğini söylemeye çekinirdin. Kendine göre, şimdi artık hatırlayamadığın küçük yalanlar uydururdun. Gizli bir suç işlediğin duygusuna kapılırdın çünkü. Nerden kaynaklanırdı bu duygu? Evde her yaşananı ‘dışarı’ya göstermeme, duyurmama konusunda sana zaman zaman yapılmış telkinlerden mi? Bu farklılığı taşımak sana ağır geldiginden mi? Yanıtlanması zor sorulardı bunlar. Dahası şimdi bile zor.” (TY/AÖ)