Manisa Tarzanı ve Çevre Günleri bu yıl sekizincisi düzenlendi. Etkinlik Manisa Tarzanı olarak bilinen Ahmet Bedevi'nin ölüm günü olan 31 Mayıs'ta başlayan Dünya Çevre Günü olan 5 Mayıs'ta sonlanıyor. Ege Derneği, Manisa Tarzanı hakkında yazılmış en kapsamlı ve hemen hemen ilk düzenli kaynak olan Hakkı Avan'ın kitabının ikinci baskısını yaptı. Kitabın ilk baskısı 1986'da yapılmıştı. Derneğin kitabın ikinci baskısı için hazırladığı sunuş yazısını yayınlıyoruz.
* * *
Osmanlı İmparatorluğu'nun en kudretli padişahları Fatih Sultan Mehmet ve Kanuni Sultan Süleyman'ın yanı sıra II. Selim, III. Murat ve III. Mehmet'in sancakbeyliği yapmaları nedeniyle “Şehzadeler Kenti” olarak anılan Manisa, Kanuni'nin annesi, Yavuz Sultan Selim'in hasekilerinden Hafsa Sultan ve onun tedavisi için 41 çeşit baharatla “Mesir”i karan Merkez Efendi ile de özdeşleşmiştir.
Bu tarihsel kişiliklerle birlikte Manisa denilince akla ilk gelen isim hiç kuşkusuz Manisa Tarzanı'dır. 1875'te Amerika Birleşik Devletleri'nde, Chicago'da doğan Edgar Rice Buroughs'un 1912'de yayınlanan kitabının kahramanına verdiği isim, “Tarzan”, 1930'larda Türkiye'de, Manisa'da, 1899'da Irak'ta, Bağdat'ta dünyaya gelen Ahmeddin Carlak'a nam olur. Ve “Manisa Tarzanı” olarak anılmaya başlayan Carlak, önce bir popüler kültür figürü; sonra da Manisa'nın lale, üzüm ve Mesir gibi sembollerinden biri haline gelir.
31 Mayıs 1963'te hayata gözlerini yumduğunda ardında rivayetler ve bu rivayetlere dayanan, adı-soyadı, doğum yeri-tarihi gibi temel bilgiler de dâhil olmak üzere ciddi tutarsızlıklar taşıyan gazete, dergi yazıları, haberleri bırakan Manisa Tarzanı'nı belge, bilgi ve birinci elden tanıklara/tanıklıklara dayanarak anlatmaya yönelik ilk biyografik çalışma, ölümünden yaklaşık 24 yıl sonra 1986 yılı biterken yayımlanır.
Hakkı Avan'ın Manisa'yı, Mesir'i Tanıtma ve Turizm Derneği tarafından yayınlanan “Manisa Tarzanı” kitabı kentsel ve toplumsal hafızanın derinliklerindeki Tarzan imgesini canlandırmakla kalmaz; bu imgeyi tanımlayan temel unsurlardan “ağaç sevgisi”ni, o yıllarda daha yeni yeni konuşulmaya başlayan “çevre bilinci” bağlamında ele alır ve “Manisa Tarzanı”nı “çevreci” bir kimlik olarak tanımlar.
Manisa Tarzanı’nı Anlatıyorlar |
“Ağaçların Reisiyim” |
Tarzan'ın sevmediği kimse yoktu. Yalnız ağaca, yeşilliğe zarar verenleri sevmez ve onlara kızardı. Dönemin Belediye Başkanlarından Dr. Naci Aslay, şimdiki garaj yolu üzerindeki çok yaşlı ve içi oyulmuş bir çınarı kestirmek istemişti. Çınarı kesmeye gelen işçileri korkutan Tarzan, Başkana giderek ağacı kestirmeyeceğini söyler. Naci Bey asabi bir adamdı. Tarzan'a: "Bana bak, ben Belediye Reisiyim" diyerek Tarzan'a bahçıvan yardımcısı olduğunu hatırlatmak isteyince, O: "Reis Bey, sen insanların reisisin! Bense bu ağaçların, bu çiçeklerin reisiyim. Bunlar benim evlâtlarım, fenalık yapanı öldürürüm" diyerek işi tehdide kadar götürmüştü. Bunun üzerine Dr. Naci Bey günlerce evinden çıkamadı. Polisler bekledi. Naci Bey yakınlarına: "Öldürür mü öldürür, adam işin delisi, bir de kahraman olur," diyecektir. “Tarzan, Vali'ye kök söktürüyor” Tarzan'ın dağcılarla gezide olduğu bir sırada, dönemin Valisi Niyazi Araz, Manisa'da İbrahim Gökçen Bulvarı'ndaki birçok ağacı kestirmişti. Tarzan geziden döndüğünde, bu durumdan dolayı hasta gibiydi. Kıvranıyordu, "Gitti delikanlı evlâtlarım!" diyerek. Şehrin merkezinden geçen bulvarın açılışında yine ağaçların kesilmesi gerekmişti. İşçiler baltalarıyla işe girişmişlerdi ki, Tarzan hışımla işçilerin üzerine yürümüş ve hepsini korkutup kaçırmıştı. Sonra da bu işe son verilmesi için şehirde kendisine yardımcı aramaya başlamıştı. O dönemde Bakanlık görevinde bulunan Muammer Erten Manisa'da bulunuyordu. Bakana: "Evlatlarım gidiyor, bana yardım edin. Manisa'yı çöle çevirecekler. Ağaç kıymeti bilmiyorlar." Tarzan'ın bu feryadını, kıvranışını gören Muammer Bey, Vali'ye telefon etmişti. Vali Bey ve yanındaki Tuğgeneral Rahmi Özpınar Tarzan'a söz vermişler, O'nu işin zorunluluğuna inandırmışlardı. İşin bundan sonrası adeta bir komediye dönüştü: İşçiler tarafından köküne zarar verilmeden köklenen ağaçlar, Kamu Kuruluşlarının yükleyici makinalarıyla kaldırılıp, kışlada askerlerin açtığı çukurlara götürülüp dikiliyordu. Bu iş günlerce sürdü. Halk; Tarzan'ı tebrik ederek, bu olayı deyimlendirdi: "Tarzan, Vali'ye kök söktürüyor!" Buna karşın Tarzan üzgündü: "Dayı, bu yaşta ve mevsimde, bu ağaçların tutmayacağını ben de biliyorum. Lâkin bu kişilere ağacın kıymetini öğretmiş oluyorum, bu da beni teselli ediyor." |
"Manisa Tarzanı” kitabı ile yeniden, yeni bir perspektifle Manisa Tarzanı'nı gündeme getiren Avan, o gün bugündür Tarzan ve O'nun kimliğinde cisimleşen, “Manisa Tarzanı Kültürü” olarak tanımladığı çevrecilik anlayışı kapsamındaki çalışmalara, girişimlere, etkinliklere, örgütlenmelere öncülük ediyor; ilham veriyor…
Tarzan'ın hayata veda edişinin 30. Yılında Avan, Gediz Dergisi'nin Şubat 1993 tarihli sayısında, kirlilik yükü altında can çekişen Gediz Nehri'ne ağıt yakıp O'nu kirletenleri Manisa Tarzanı'na şikâyet ediyor; sevenlerini göreve çağıyordu:
“Biliyorum, ey Gediz küskünsün, buruksun, acılısın. Seni biz kirlettik. Şimdi ağıt yakıyoruz. Seninle yaşanan zamanların anıları ile avunuyoruz. Ey bereket kaynağı kutsal ırmak, gözelerine akıtılan türlü zehirlerden seni arındırmanın, seni delik deşik edilmekten, seni kuşatan beton yığınlarından kurtarmanın “kutsal bir görev” olduğuna inananlara; güzellikleri korumaya çalışanlara sesleniyorum. Sözüm onlara şimdi: Bir başka Gediz yok, olmayacak da. Gediz güzelliği de olmayacak…
Bu ağıdımı, yaşlı bir zeytin ağacı duydu. O tanık olsun. Davacıyım.
Eğer sen böyle can çekişirken ölürsem ey Gediz; bu kez şikâyetimi –yaşlı zeytin ağacının tanıklığında- “Manisa Tarzanı”na ileteceğim.!
Gediz ağıdını “o yaşlı zeytin ağacı”ndan duyanlar, Gediz'in hali, “Yeşil” bıraktığı Manisa'nın hali Tarzan'ın kulağına gitmeden “mesele”yi çözmek için harekete geçtiler; ama olmadı; Gediz her geçen gün daha da kirlendi…31 Mayıs 2000'de Tarzan'ın ölümünün 37. Yılında bir kez daha kaleme sarıldı Avan, Saruhan Gazetesi'nden şöyle seslendi:
“Gediz kirlenip yatağında kapkara uzanmış yatıyorsa, balıklar topluca intihar etmişse, çöplükler patlıyorsa, ağaçların kökü kazınıyorsa, dereler taşıp seller can alıyorsa, kent soluk almada güçlük çekiyorsa… Tarzan kültüründen uzaklaşmışız demektir. Tarzan kültürüne yeniden yönelmenin baş koşulu, süslü slogan üretmek değil, kirletilen çevreyi yeniden kazanmak için proje üretip uygulamaktır. Tarzan'dan alınacak en büyük ders budur!”
Aramızdan ayrılışının 50. yılında Manisa Tarzanı'nı buruk ama umutlu anıyoruz. Buruğuz: Gediz ölüm döşeğinde Tarzan'ın “Yeşil” Manisa'sı karardı; kararıyor. Umutluyuz: Tarzan'ın “hayatı ve eserleri” karanlıklar içinde yolumuzu aydınlatıyor.
Hakkı Avan'ın Manisa Tarzanı kitabını “yeniden” okurken sizler de “Yeşil” Manisa için umutlanacaksınız…(Ege Derneği)