Bugün, Dünya Anadili Günü.
Anadili, kişinin içine doğduğu topluluğun günlük yaşamında kullandığı, sosyalleştiği, sanat ve kültürel değerlerini yaşadığı sosyal ortamdan doğalında öğrendiği dildir. İlk öğrendiği, kendini en iyi ifade ettiği, kimliğinin ve kültürünün yegane unsuru olan anadilinde eğitim, bu nedenle bireysel değil kolektif bir haktır.
Peki, işaret dilinin bir anadili olduğunu biliyor muydunuz?
İşaret dili, işitme engelli ve sağırların ilk öğrendikleri dil olduğu için anadilleri kabul edilir. Bu dil ile iletişim kurarlar, sosyal çevre edinirler; eğitimlerini de işaret diliyle alırlar.
Ancak Türkiye’de anadilinde eğitim, Türkçe dışındaki dillerde olduğu gibi işaret dilinde de kolay değil. Bunu ilk olarak İstanbul’da işitme engellilerin eğitim gördüğü okula giden Yunus* ile fark etmiştim.
Küçük yaşta geçirdiği rahatsızlık sonrasında yüzde 40 işitme kaybı olan Yunus, okuma ve yazma öğrenemeden liseden mezun olmuştu.
Öğretmenleri lise boyunca sınavlarını ailesinin yapması için evine göndermiş, Yunus’un ne öğrendiğini önemsemeden liseden mezun etmişlerdi.
Bunun nedenini biraz daha araştırınca altından büyük bir sistem sorunu çıktı.
Türkiye’de işaret dili, Türkçenin bir çeviri aracı veya yardımcı iletişim yöntemi olarak görülüyor ve bağımsız bir dil olarak anadili statüsünde resmen tanınmıyor. Oysa dilbilimsel olarak, her işaret dili kendine özgü gramer, kelime dağarcığı ve dil yapısına sahiptir.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı Örgün Eğitim İstatistikleri’nde yer alan verilere göre, 2024-2025 eğitim öğretim yılında işitme engelliler okullarında 2 bin 512 öğrenci öğrenim görüyor. Bu okullarda 1134 öğretmen eğitim veriyor. Ancak bu öğretmenlerin işaret dili bilme zorunluluğu yok.
Bu konuyu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) sorduk. Gelen yanıtta, Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde özel eğitim meslek liseleri, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumu olarak tanımlandığı, bu nedenle yapılan atamalarda özel eğitim diploması ya da belgesi zorunluluğu aranmadığı belirtildi.
Sonuç olarak, işitme engelli öğrencilerle nasıl iletişim kuracağını bilmeyen öğretmenlerin eğitim verdiği bir tabloyla karşı karşıyayız.
Öğrenciye destek mi köstek mi?
İşitme engellilerin olduğu bir okulda görev yapan özel eğitim öğretmeni bu durumu şöyle açıklıyor:
“Sınavları yapamayan öğrenciye destek oluyorduk. Aileye de destek olmak amaçlı bu. Sonuçta 12 yıl zorunlu eğitim olduğu için kolay kolay sınıfta kalma yok. Öğrenciler yüz kızartıcı suç işlese ya da devamsızlıktan sınıfta kalsa bile sınıftan geçiriliyor. Biz özel eğitim okulunda öğretmeniz. Bizim o öğrenciyi sınıfta bırakmamız mümkün değil.”
“Uyruk ne demek?”
İşitme Engellileri ve Aileleri Derneği Onursal Genel Sekreteri Sevim Sevgi Yüksel, bu durumun, öğrencilerin niteliksiz eğitim almasına yol açtığını belirtiyor:
“Derneğimize kaydolmaya gelen bir işitme engelli genç, kayıt formundaki ‘uyruk’ sorusunu anlamadı. ‘Uyruk ne demek?’ dedi. Kendi ev adresini dahi yazamadı.
“Verdiğimiz insan kaynakları seminerinde sağırların eğitimin niteliksiz olduğuna dair şikayetler aldık. Örneğin, coğrafya dersinde sadece mevsimleri öğretmişler.”
“Öğretmenler işaret dili bilmiyor”
Yunus'un öğretmeni, işitme engellilere yönelik herhangi bir eğitim almadığını ve bu nedenle öğrencileriyle sağlıklı iletişim kuramadığını anlattı.
“Öğretmenlik bölümünden mezun olan herkes atanabilir” diyen öğretmen, okuldaki diğer öğretmenlerin de işaret dili bilmediğini belirtiyor: “Zamanla okul içerisinde öğreniyorlar. Bu da tamamen kendi çabalarıyla oluyor.”
Peki anadilinde eğitim alsaydı?
İşaret dili, işitme engelliler için temel bir iletişim aracı olmasına rağmen, hâlâ anadili olarak kabul edilmiyor.
Tidkolog kurucusu, Türkiye İşitme Engelliler Derneği ve İstanbul Sessizler Spor Kulübü Başkan Vekili, sağır bir ailenin kızı olan işitme engelli Neveda Öner, yıllardır işaret dilinin kendi anadili olduğunu, bunu insanlara anlatmakta zorlandığını söylüyor.
“Anadilinde eğitim hakkına ulaşabilseydiniz hayatınızda neler değişirdi?” diye sorduğumuzda ise şu yanıtı veriyor:
“Ben lise mezunuyum, ama eğer anadilimde eğitim alabilseydim, herhalde akademisyen olurdum. İşitme engelliler için yeterli çalışmalar yapılmıyor. Bugün işitme engelliler okulunda işaret dili bilmek öğretmenler için bile zorunlu değil. Hatta bu durum, öğretmenler açısından bile şaşırtıcı olabiliyor. Kimileri öğrencilerden işaret dili öğrenmeye çalışıyor, kimileri ise hiç öğrenmiyor. ‘Benim işaret dili bilmediğimi biliyorlardı, atandım, benim suçum değil’ diyen öğretmenler var. Ancak anadilinde eğitim alamayan işitme engelli öğrenciler geri kalıyor.”
Özel Eğitim Uzmanı Dr. Fırat Keser, Türkiye'nin uyguladığı özel eğitim politikasının eksiklikleri olduğunu belirterek şöyle konuştu:
"Türkiye'nin anadili politikası nedeniyle uzun bir süre üniversitelerin özel eğitim bölümlerinden mezun olan öğretmenler işaret dilini öğrenmediler. Bu durum, işitme engelliler öğretmenliği bölümü mezunları için bile geçerliydi. Ancak son yıllarda özel eğitim bölümlerinde işaret dili dersleri verilmeye başlandı. Buna rağmen, sorun tam anlamıyla çözülmüş değil. Görme engelliler öğretmenliği, işitme engelliler öğretmenliği ve zihinsel engelliler öğretmenliği, ‘özel eğitim öğretmenliği’ çatısı altında birleştirildi. Zihinsel engelliler öğretmenliğinden mezun olan ancak işaret dili eğitimi almayan öğretmenler de işitme engelliler okulunda görev alabiliyor. Üstelik göreve başladıktan sonra işaret dili öğrenmek zorunlu değil. Öğretmenler ancak kendi istekleri doğrultusunda, belirli periyotlarla MEB tarafından açılan hizmet içi kurslara katılabiliyor."
(AD)