Malatya Yenigün gazetesi sahibi ve genel yayın yönetmeni Bülent Kutlutürk, 12 Haziran Genel Seçimleri'nde Meclise altı milletvekili gönderecek olan Malatya'da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) dört, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) bir milletvekili çıkarabileceğini, seçim yarışının diğer bir koltuk için yapıldığını düşünüyor.
Kutlutürk, "Ortada görünen bir milletvekilliği için AKP ve CHP arasında kıyasıya bir mücadele sürerken, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) de bu milletvekilliğini almak için imkanlarını zorlayacak" diyor.
Gazeteci, liderler arasındaki siyasi atışmalara değinirken, gözlemini "Bu tablo aslında siyasette bir tarz değişimi yaşadığımızı gösteriyor. Seçmen, bağırmayı ve sokak dili kullanmayı, halkın içinde bir lider görüntüsü vermek için yeterli görüyor" sözleriyle paylaşıyor.
Gazeteci, seçim beklentilerinden, Kaysı pazarına, çalışma hayatındaki sömürüden, medyanın seçim döneminde işleyiş tarzına kadar birçok konuyu bianet'e anlattı.
- Malatya'da kaç parti öne çıkıyor? Kimler hangi özellikleriyle toplumda etkili oluyor?
12 Haziran seçimlerine doğru Malatya'da AKP önde görünüyor. Bu arada CHP'de de bir gelişme olduğunu söyleyebilirim. MHP'de bir kıpırdanma var. AKP'nin tepki gören milletvekili aday sıralaması ve yükselen milliyetçi dalga nedeniyle sağda MHP'ye oy kayması olacaktır. Ancak buna rağmen MHP'nin milletvekili çıkarması zor görünüyor.
Malatya'da asıl yarış şu anda göründüğü kadarıyla 1 milletvekilliği için olacaktır. Toplamda 6 milletvekili çıkaracak olan Malatya'da, AKP'nin 4, CHP'nin de 1 milletvekilliği kazanacağına kesin gözüyle bakabiliriz. Ortada görünen 1 milletvekilliği için AKP ve CHP arasında kıyasıya bir mücadele sürerken, MHP de bu milletvekilliğini almak için imkanlarını zorlayacak.
Gözlemlerime göre, Malatya'da dağılım "AKP: 4 - CHP: 2" ya da "AKP: 5 - CHP: 1" şeklinde olacaktır. Sürpriz sonuç ise "AKP: 4 - CHP: 1 - MHP: 1" şeklinde olabilir.
Toplumda etkili olan isimlere gelince, Malatya'daki adayların birkaç istisna haricinde hepsinin belirli bir etki gücü var. AKP adayları ağırlıklı olarak Başbakan Erdoğan merkezli bir propaganda sürdürüyorlar. AKP iktidarı döneminde Malatya'ya yeterli hizmetin gelmediğini bilen adaylar, Erdoğan'ı temel alan genel söylemleri tercih ediyorlar.
AKP adaylarının yerel vurgusu ise, sekiz buçuk yıllık iktidarları döneminde Malatya'da yapılan iki tane altgeçit, üç yıl gecikmeli biten bir viyadük, dağıtılan yardımlar, temeli atılan devlet hastanesi gibi konular üzerinde yoğunlaşıyor.
AKP'nin 1. sıra adayı Mücahit Fındıklı, listede yer alması en çok tepki gören isim. Geçtiğimiz dönem de ilk sıradan milletvekili seçilen Fındıklı'nın bu süreçte Malatya ile neredeyse hiçbir ilişkisinin kalmamış olması ve buna rağmen liste başına yazılması AKP tabanında pek hoş karşılanmadı. 2. sıra adayı Mustafa Şahin ise eski il başkanı olarak kavgacı üslubuyla dikkat çekiyor. Öznur Çalık, halihazırdaki milletvekili olarak 3. sıraya yerleşti.
Diğerlerine göre daha modern bir yapısı olan Çalık, "gelenek dışı" (Milli Görüş'ten bağımsız) siyasi geçmişi nedeniyle halen AKP tabanında istediği desteği bulabilmiş değil. Taban tarafından istenmeyen kişi olduğu halde, listede yer bulabildi.
AKP'nin 4. sıra adayı ise Malatya'da geçmiş dönemin belediye başkanı Cemal Akın. Belediye Başkanlığı döneminde Malatya'nın adı kirli su skandallarıyla ülke gündemine gelmiş, başarısız bulunan başkanlık dönemi nedeniyle AKP tarafından tekrar belediye başkanlığına aday gösterilmemişti. Ancak bu dönem milletvekili aday listesine yerleştirildi.
Bu yüzden listede en çok tepki çeken isimlerden biri. Ömer Faruk Öz ise mevcut milletvekili ve listede daha yukarıda beklenen bir isimdi, ancak seçilebilme konusunda kritik bir yerde, 5. sırada bulunuyor.
Seçim çalışmalarında Başbakan Erdoğan'ı merkeze koyarak bir söylem geliştiren AKP adayları, bir yandan da ötekileştirici bir dil kullanıyorlar. Siyaseti mezhep temeline çekmeye çalışarak, aslında bir nefret söylemi üzerinden oy avcılığı yapıyorlar. Burada da hem Kılıçdaroğlu'nu hem de Malatya 1. sıra milletvekili adayı Veli Ağbaba'yı Alevi oldukları için ötekileştiren bir söylem geliştiriyorlar.
Örneğin, AKP 2. sıra milletvekili adayı Mustafa Şahin, 19 Nisan'da AKP adaylarının Malatya'da parti binası önünde yaptığı tanıtım toplantısında, CHP'lilerden bahsederken "Kendi kimliklerinizden korkmayın. Aleviyseniz Aleviyiz deyin, Kürtseniz Kürtüz deyin" diyordu.
Alevilik, Kürtlük gibi kavramlarla ayrıştırıcı bir dil kullanan AKP adaylarının, bu söylemi ne yazık ki kendi tabanından da destek bulabiliyor. Bu da Malatya'da, özellikle mezhep kimliğinin toplumda halen etkili olduğunu gösteriyor.
AKP'lilerin bu nefret söylemine maruz kalan CHP'nin 1. sıra adayı Alevi, 2. sıra adayı ise Kürt kimliği ile biliniyor. CHP adaylarının, AKP'lilerin söylemlerine rağmen, mezhep ve etnik kimlik üzerinden siyaset yapmamaları dikkat çekiyor.
CHP adaylarının, özellikle de Veli Ağbaba'nın seçim çalışmalarındaki dili de bu seçimin dikkat çekici yanlarından birini oluşturuyor. CHP'nin geçmişten gelen klasik söylemini kullanmayan Ağbaba, daha çok ezilenden yana olduğunu, ötekileştirmeye karşı olduğunu, emekten, demokrasiden, özgürlükten ve insan haklarından yana olduğunu vurguluyor.
Konuşmalarında, Malatya'nın tanınmış isimlerinden bahsederken İsmet İnönü'nün yanı sıra Ahmet Kaya ve Hrant Dink'e de sahip çıkıyor, Malatya'nın önemli bir özelliği olan kültürel zenginliği dile getiriyor. CHP açısından alışılmamış bir dil bu. Ağbaba bu yönüyle Malatya'da sadece CHP tabanından değil, sosyalistlerden de önemli bir destek buluyor.
CHP'nin seçilme şansı olan 2. sıra adayı Ali Dağdelen ise ilginç bir profile sahip. Emekli albay olan Dağdelen, bölgedeki büyük Kürt aşiretlerinden biri olan Rışvanlılar'a mensup.
Aşiret kimliğini oldukça önemseyen Rışvanlılar, belki de cumhuriyet tarihinde ilk kez Ali Dağdelen sayesinde CHP'ye oy verecekler. Tabi bu oy oranı ne kadar olur bilemeyiz. Aynı aşiretten 3 AKP aday adayının listelere girememesi Rışvanlılar'ın CHP'ye yönelmelerinin diğer bir nedeni. Özel sohbetlerde daha çok sosyalist dünya görüşüne yakın görünen Dağdelen, aşiret anlayışına karşı çıktığını belirtse de ortada bir gerçek var ve bu da Malatya'da CHP'ye oy olarak bir artı katacak.
MHP'nin 1. sıra adayı Hasan Tunç ise daha çok AKP'ye yönelik tepki oylarının peşinde. Malatya'da büyük bir dini cemaat olan Hulusi Efendi'nin ilçesi Darende'nin, siyasette önemli bir ağırlığı var. AKP'nin ilçeden bir milletvekili adayı göstermemesi ilçe halkından tepki alırken, tabanda MHP'ye ve az da olsa CHP'ye bir kayma yaşanıyor.
Darendeli olan Hasan Tunç, MHP'nin il genelindeki mevcut potansiyelinin bir milletvekili çıkarmaya yetmeyeceğini biliyor olmalı ki AKP'nin tepki oylarıyla Meclise girmeye çalışıyor. Sadece Darende değil, diğer ilçelerde ve merkezde de bugün göründüğü kadarıyla tepkili AKP'li oldukça fazla. Ancak seçim yaklaştıkça bu oyların önemli bir bölümünün yeniden AKP'ye yöneleceğini tahmin etmek, geçmiş yıllarda yaşanan örneklere bakarak pekala mümkün. Her şeye rağmen MHP, geçen seçimlere göre oylarını artıracak. Ancak bu artış Tunç'un meclise gitmesi için yeterli olmayacak. Eğer seçilirse sürpriz olur.
- Malatya'nın gerçek yakıcı sorunları neler? Ekonomik ve sosyal durumundan biraz söz eder misiniz? Partilerin veya adayların bunu çözme yönündeki iradeleri ne kadardır? Örnekler verebilir misiniz?
En önemli sorun Türkiye genelinde olduğu gibi işsizlik. Bunu kayısı üreticilerinin, çiftçilerin yaşadığı sorun takip ediyor. Dünya kuru kayısı ihtiyacının yüzde 85'ini karşılayan Malatya'da kayısı üzerinde büyük bir emek sömürüsü var. Kimi çevre illerden kimi Malatya'dan onbinlerce kayısı işçisi, yaz aylarında günlük 15 lira gibi bir yevmiyeyle çalışıyorlar.
Bunları çalıştıran kayısı üreticisi bahçe sahipleri de işçilerden çok fazla kazanamıyorlar. Çünkü kayısının ihracatçı şirketlere satış rakamı, yıllık masraflarını güçlükle çıkarabiliyor. Kayısı üreticilerinin birliği olan Kayısı Birlik'in de kapanmış olması nedeniyle üretici tamamen vahşi kapitalizmin kurallarına teslim olmuş durumda. Devletin kayısı üreticisine hiçbir desteği de bulunmuyor.
Sanayisi zayıf olan Malatya'da ekonomi daha çok kayısı temelinde şekilleniyor.
Siyasi partilerin Malatya'nın gerçek sorunlarını çözme yönünde bir irade ortaya koyabildiklerini düşünmüyorum. İktidar partisinin adayları, sekiz buçuk yılda yaptıklarını anlatıyorlar, ancak bu halkı tatmin etmiyor. Turgut Özal dönemini yaşamış olan Malatyalıların önemli bir kısmı, kıyaslama yapıyorlar ve Özal'ın Malatya'ya yönelik "pozitif" ayrımcılığını ondan sonra hiçbir iktidarın yapmadığını düşünüyorlar. Özal'ın fikirlerine ve icraatlarına kişisel olarak katılmam mümkün değil, ancak Malatya'da Özal konusundaki algı benim düşüncelerimden oldukça farklı. Erdoğan döneminde kapatılan devlet fabrikaları, çevre illere taşınan bölge müdürlükleri gibi konular halkın gündeminde yer alıyor ve Malatya'nın bu dönemde pek çok şeyi kaybettiği yönünde bir algı var. Fakat ilginçtir, yine de seçimlerde oylarını Erdoğan'a veriyorlar.
Muhalefet adayları da partilerinin genel politikalarını anlatarak seçim çalışmalarını sürdürüyorlar. Malatya'ya özel sorunlara yönelik çözümler konusunda eksik kalıyorlar.
- Parti liderlerinin siyaset yapma tarzları Malatyalı seçmeni ne şekilde etkiler? Din üzerindeki siyasi atışmalara Malatya seçmenini nasıl etkiler? Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Liderlerin siyaset tarzı seçmeni doğal olarak etkiliyor. Konuşma içeriğinden çok kullanılan kavramlar ve ses tonu belirleyici oluyor, diyebilirim. Örneğin, Malatya'da meşhur olan "Allah'ına Gurban" lafını son mitinginde Kılıçdaroğlu da söyledi ve büyük alkış aldı. İçi boş sloganlara alkış tutan yurttaşlar; lideri bir amigo, miting meydanını da tribün gibi görmeye başladı. Daha çok AKP'de görünen taraftar fanatizminin yavaş yavaş CHP'de de ortaya çıktığını söyleyebilirim. Kılıçdaroğlu'nun 5 Mayıs 2011 tarihindeki Malatya mitinginde sahneye yakın yerdeki bazı grupların, yapılan konuşmayı dinlemekten çok futbol taraftarlarının kullandığı kavramlarla sürekli ses çıkarmaya çalıştıklarına bizzat şahit oldum. Bu tablo aslında siyasette bir tarz değişimi yaşadığımızı gösteriyor. Bağırmak ve sokak dili kullanmak, halkın içinde bir lider görüntüsü vermek için yeterli sayılıyor seçmen tarafından.
Dinin siyasi atışmalara malzeme edilmesi, Malatyalı seçmen üzerinde kutuplaşmayı derinleştiren bir işlev görüyor. Dinsiz arayanlar, onu, liderlerinin sayesinde daha çabuk bulup cehennem ateşinde yanmaya çağırabiliyor. Diğer tarafta ise bu durum dinin sömürülmesi olarak yorumlanıyor. Sonuçta dinin bu şekilde dile getirilmesi, özellikle Malatya gibi bu konuda hassas illerde uçurumu daha da derinleştiriyor. Liderlerin din üzerinden denedikleri oy avcılığı, tabanda tehlikeli ayrışmalara yol açıyor. Din konusunun herhangi bir kamusal alanda dillendirilmesi nefret söylemine dönüşüyor. Zirve Yayınevi cinayetinin de benzer bir nefret söyleminin sonucu olduğunu düşünürsek, dinin başta siyaset olmak üzere hiçbir şekilde kamusal alana taşmaması gereken bir konu olduğunu söyleyebilirim.
- Malatya medyası bu seçim havasında nasıl bir tavır içerisinde? Yayın ilkeleri ve etik olarak yaklaşımı nasıl değerlendirilebilir?
Malatya medyasının büyük kısmı, seçim dönemlerinde siyasi parti ve adaylardan deyim yerindeyse "Ne koparırsam kârdır" anlayışıyla hareket ediyor. Bu seçimde de aynı tavır egemen.
Yerel televizyonlar, partilerden ve adaylardan ayrı ayrı ücretler talep ediyorlar. Adını koyamadığım bir paradan bahsediyorum. Reklam ve ilan talep etmeyi haklı görebilirim, ancak böyle değil. "Haber desteği" adı altında isteniyor bu paralar.
Örneğin; "A" partisi için belirlenen rakam 40-50 bin lira, "B" partisi için bu rakam 25 bine düşüyor, "C" partisi için daha farklı. Bu durum etikle açıklanamaz. Parayı vermeyen partinin veya adayın haberini yayınlamamak, Basın Meslek İlkeleri'ne tamamen aykırı. Bu hastalık yerel gazetelere de sirayet etmeye başladı.
Yerel basındaki bu kirlenme, "zor şartlar altında çalışma", "yetersiz imkanlar" gibi gerekçelere sığınılarak görmezden gelinemez. Evet, yerel basın maddi açıdan zor şartlar altında varlığını sürdürüyor, ama hiçbir şart bu yapılan ahlaksızlığı haklı gösteremez. Tabi bütün yerel basın kuruluşlarının aynı şeyi yaptığını söylemem. Az sayıda da olsa bazı medya kuruluşları, Basın Meslek İlkeleri'ne uymaya özen gösteriyor.
- Son 10-15 yılda ulusal siyasetin izlediği seyri siz yerelde nasıl görüyorsunuz?
Bu çok geniş bir konu. Ancak özetle şunu diyebilirim. Yereli genelin bir minyatürü gibi görüyorum. Egemen sağ siyaset açısından bakarsak, ulusal düzeyde yaşanan dağılmalar ve yeni oluşumlar Malatya'ya doğrudan yansıyor. Örneğin Refah Partisi'nin en güçlü olduğu dönemde, Malatya'da da aynı durum geçerliydi.
Şimdi ise Malatya'da AKP'nin oldukça güçlü olduğunu görüyoruz. Muhalefet açısından ise pek değişen bir durum yok. Dönem dönem birkaç puan yukarıda ya da aşağıda olsa da CHP'nin ve diğer sol partilerin durumu bugüne kadar aynıydı.
Haziran seçimlerinde bu durumun CHP lehine biraz daha değişebileceğini tahmin ediyorum, ama bu değişim hangi oranda gerçekleşir, bunu şimdiden tahmin etmek biraz zor. (BK/EÖ)