Artar eksilmeyiz zindanlarında/ Kolay değil derdin ucu derinde/ Kumhan ırmağında Karaburun'da/ Bulurum bulurum kardeş öfkem kındadır.
Dirliğim düzenim dermanım canım/ Solum sol tarafım imanım dinim/ Benim beyaz unum ak güvercinim/ Belirim bilirim kardeş gelen gündedir" Ruhi Su
Ocak ayı ile birlikte tümüyle mahpus dünyası ile ilgili bir de dergi yayın hayatına başladı. Adı Mahsus Mahal.
Bu ülkenin en fazla acı çeken, yoksunluğu en fazla yaşayan bireyleri, mahpuslar. Hayatın tüm renklerinden koparılıp çoğu kez tek renkli soluk gri ve sağır duvarlar arasında yaşamaya mahkum bırakılanlar. Mahsus Mahal, işte bu koşullarda yaşayan mahpusların sesi soluğu olmaya niyet etmiş.
Üç yıldır Anadolu Kültür tarafından yürütülen ve koordinatörlüğünü de eski bir mahpus olan Aytekin Yılmaz'ın yaptığı "Hapishane Duvarlarını Aşmak" projesinin bir devamı gibi mahsus mahal dergisi. Hapishanelerde yazılan öykü, şiir, deneme, mektup ve çizilen karikatürlerden oluşan yedi de kitap yayınlanmış bu üç yıllık zaman dilimi içinde. Bir başka yönüyle de PEN Hapisteki Yazarlar Komitesi'nin projesi olmuş Mahsus Mahal dergisi.
Kanımca en güzel tarafı da içeri ile dışarının buluşması olmuş dergi.
"İşkencehanelerin inanılmaz koşullarından çıktıktan sonra hapishane güvenli bir sığınak gibi gelmişti. Çıldırmış gibi işkence yapan görevlilerin merhameti yoktu. Gözaltı kayıtlarımız tutulmamıştı, başımıza her şey gelebilirdi. İşkence altında ölme olasılığımız olduğundan resmi olarak devletin kayıtlarına geçirilmemiştik" diyor adaşım Şeyhmus Ay.
Çıktıktan sonra dışarının gözüyle içerdekilerin ruh halini anlatırken de sanki tüm dışarıdakilere duyarlılık dersi veriyor Şeyhmus Ay; "İçerdeyken dışarıdakilerin nasıl bunca duyarsız kalabildiğini anlamakta güçlük çekerdik. En yakınımızdakiler bile çoğu zaman duyarsız kalabiliyordu ve bunu anlayamıyorduk. Hatta şimdi bile tanıdığım bir çok insan 'o kadar çok sorun var ki, hapishanedekiler en son sıralarda bile yer bulamıyor kendilerine' diyebiliyorlar."
Mahpus bilir ki; Mehmet Taşdemir'in anlatımında geçmişten kaçınılmaz. Geçmiş ne tarafından dönsen, karşına çıkar içerde. Yüzleşmeden dışarıya çıkmak isteyenler, kendi suretlerinin kâbusuyla boğulurlar.
"Mahpus her şeye rağmen iyimserlik tacıyla gezer. Bir taraftan unutulmuşluğun yarasını gizlerken göğsünde, öbür tarafta bir zamanlar aynı kaderi paylaştığı arkadaşlarına dair gün yüzü görmemiş bir umut besler kalbinde. Oysa dışarıda kör bir kuyuya dönüşen hayata, ilkin eski mahpuslar düşer. Kalabalığa karışıp, son ışıklarını da hazin bir biçimde tüketirler. Ama içerde her şey yüzleşmedir. Beklentileriyle de yüzleşirler. Yazarken ruhlarını kazarlar. Bütün kelimeleri kanlı ve acılı doğar. Her kelime, acısı çekilmiş hayata karşılık düşer."
"Ben bu dünyada kayboldum / Zamana açılan kapılar kapandı üstüme / çocukluğumda rehin kaldım / Çok katmanlı bin anlamlı efsanelerin / merdivenlerinden indiğimde / kendi yaşımdaydım" diyen yürekli insanlara bir ses olmak için derdi yeni bir dil yaratmak olan Ece Temelkuran'ın "Kalabalıkların, giderek tüm dünyanın beceriksiz ve cahil bir ihtiyar tarafından suçlular ve masumlar olarak ikiye ayrıldığı bir çağda, 'bizim' için tehlikeli olabileceği düşünülen 'kapatılmış' insanların istasyonundan berrak sesli bir yayın" dediği Mahsus Mahal...
Mahpus yatmak, adabıyla mahpusluk basbayağı bir "iş"tir. Ama bu mahpusluktan dosdoğru bir iş çıkarmak ise ayrı bir iştir. İşte bu vesileyle yılda dört sayı çıkacak olan Mahsus Mahal dergisini, ruhlarıyla içerden kazıyarak yazanların acıyla doğan ve bedeli ödenerek yaşanmış ve yaşanacak olan hayatlarının, karşılığına denk düşme anlamında, Mahsus Mahal'ı kutluyor ve başarılar diliyorum.(ŞD/EÜ)
* Mahsus Mahal, üç aylık hapishane ve edebiyat dergisi, 5 YTL. Ulaşmak için telefon: 0 212 292 00 26 İstanbul.