Derginin bu sayısının ismini, Şehmus Ay'ın "Çıkarın Beni Bu Dışarıdan" yazısı veriyor. "İçeri" nerede başlar? "Dışarı" tam olarak neresi?" sorularını yönelten yazı, cezaevinden çıkanların dışarıda karşılaştığı zorlukları anlatıyor.
Mehmet Taşdemir'in "umutlarını tüketmeyenler yüzleşmeye cesaret edebilir ancak" dediği "Hayalin Dokunduğu Gerçek", Sezai Sarıoğlu'nun "Bir Çay Daha İçseydin", Yalçın Hafçı'nın "Hapishane ve Yalnızlık", Ahmet Akün'ün "İçsel Yalnızlık", Muhsin Kızılkaya'nın "Benim Hapishanelerim", Mehmet Göcekli'nin "Hepimiz Yunus Balığıyız", Şükrü Erbaş'ın "Hatıralar Kuşlar Gibi", Mahmut Temizyürek'in "Şarkısı Tükenmemişlere", Ruşen Özkan'ın "Kadın ve Eşit", Özlem N. Yılmaz'ın "Virginia Woolf", Şanar Yurdatapan'ın "Dubleks Daireler", Mehmet Zengül'ün "Dilekçe" isimli yazıları yer alıyor.
Dergide ayrıca, Sabri Kuşkonmaz'ın, Burak Kayaoğlu'nun, Şadiye Manap'ın, Ahmet Akgün'ün, Rojbin Perişan'ın, Enver Özkartal'ın şiirleri, Nevzat Çelik'in söyleşisi yer alıyor.
Hala mektup bekleyenlerimiz var
Aytekin Yılmaz, "mahsusmahal mektupları" köşesinde, mektubun giderek daha az kullanılan bir iletişim biçimi olduğunu belirtiyor:
"Ama bu demek değildir ki mektup bekleyen yerlerimiz kalmadı. Mektup bekleyen bir yerimiz var hala. Dışarının yarattığı içerisi. Yani hapishane."
Yılmaz "mektupsuz mahpus şimdi dışarıya daha uzak" diyor.
Cezaevinden gelen yazıların yanı sıra, mektuplara da yer veren dergide, Antalya'dan yazan Nilgün Gürbüz, dergiyi şöyle tanımlamış:
"mahsusmahal en çok da kuş kanadında bir mektuptur ve de gökyüzünde salınan rengarenk bir uçurtma." (AÖ/EÜ)