Hele meşhur savaş dağları çıplak Cudi ve Gabar'a yaklaşırken ölümle hayat arasında gidip gelen ruhların hayata tutunma veya onu hiçleme hallerinin diyarlarında bu daha arttı. Bir kaç kilometre öteden bir çatışma haberi bizi karşılayan ilk haber olunca hele... İdil'den Hakkari'ye kadar olan bu "güvenlik bölgesi"nin ortasında, kanıksanmış bir alışkanlık ve aynı zamanda isyanın beraber varolabildiği kapana kısılmış militarize hayat bir yanda, "demokratik seçim süreci" diğer yandaydı!
Diyarbakır'a döndüğümüzde ise Bin Umut adaylarının seçim mitinginde "biz kendimize oy vereceğiz" diyen kadınların özellikle kadın adaylara destek çığlıklarının ortasındaydık. İşte seçim havasına kavuşmuştuk. Ben ise bir yandan hani pek de uzak olmayan memleketim Kars'taki seçimleri düşünüyordum.
Diyarbakır için Mahmut Alınak garantiydi
Diyarbakır'da, Kars'taki tek bağımsız aday Alınak için "DTP'liler kesin kazanır" deniliyordu. Ama bilmezler ki artık klişe sularına giren meşhur "ezber bozma" işinin kalesi olan şehirlerden Kars'ta hiçbir şey garanti olamazdı.
DTP il başkanı olarak sadece Kars'a değil Ankara'nın özellikle Kürtlerle ilgili politikalarına, Kars politikasına sıkı muhalefet eden ve bu bağlamda hem orduya hem de AKP iktidarına lafını esirgemeyen ve hakkında onlarca dava açılan Alınak'ın "zaferi" de garanti olamazmış.
"Tehlikeli Kürtler" dışında herkes kardeş
Kars deyince epey durmak gerek ama yerimiz dar, az biraz durabilirim: Nüfusu 350 bin civarındaki bu küçük sınır şehrinde AKP zaten yerel yönetimlerin çoğunu da elinde tutuyor. Bütçeden payı az ve yoksul, haliyle kim iktidarda ise onun muhaliflerine yönelik baskı uygulayıp yandaşlarına hizmet yerine rüşvet dağıtma üzerine bir rant politikası yürüttüğü bir kent.
Şimdi birileri diyebilir ki gezici festival kapsamında Kaz festivalini yapan, Rusya döneminde inşa edilmiş tarihi yapıları onaran, Ermenistan'daki soykırım anıtına nazire insanlık anıtını yaptıran bir yerel yönetim bu. Tamam ama çok kültürlülük ve barış söyleminin flu görüntüsünün arkasına şüpheyle bakmayı gerektirecek çok örnek olduğundan bu görüntüyü kendimce kazıdım.
Şöyle ki çok kültürlü Kafkasya kenti söyleminin içinde Kürtleri birer özne olarak değil ancak "leit motif" olarak bulabilirsiniz, aslında diğerlerini de. Nüfusun yarısını oluşturan Kürtlere yönelik "kardeşlik söylemi" "sana bu kadarı yeter" türünden işliyor. Yani kültürel olarak da temsil isteyen oradaki Kürtleri ne medyasında ne de kültür ürünlerinde tanımayan ve temsil etmeyen bir yönde işleniyor. Aynı şekilde yönetim ve karar mekanizmalarında da bu böyle. Yani muğlak bir Anadolu kardeşliği ve hemşerilik söylemi...
Tüm bunların ötesinde yerel yönetimin bu görüntünün altında yolsuzluklar yaptığını iddia eden -gücü azalsa da- güçlü bir muhalefet var. Ankara'dan Kars'a sirayet eden haliyle Kars'ın içinde belli yerel sermaye gruplarının ve eşrafın dışlayıcı ve adaletsiz siyaseti ve ekonomi politikası olduğu çok açık.
Hicapsız tehdit ve oyunlar
Bu manzaranın ardından seçimin nasıl geçtiğini anlamak da zor değil. Mesela AKP'li yerel yönetimin TOKİ konutlarında oturanlara "bize oy vermezseniz tapu yok" tehdidinde bulunduğu yönündeki iddialar şaşırtıcı kaçmıyor. Yine insanların ellerindeki arsaları alma tehditleri çok rahat kullanılmış. Geçen yerel seçimde de AKP'ye oy vermeyen memurları sürgün etme, AKP'ye oy vermezlerse sürgün tehdidinde bulunma gibi yöntemlerden, seçmenlere sahte para dağıtmaya kadar pek çok olay yaşanmıştı. Gerçek sosyal güvence ve istihdam yerine gıda ve yakacak verme genel trendini ise hiç saymıyorum. Zaten seçimden hemen sonra ilçelerdeki belediyeler AKP'ye oy verenlere "teşekkür hediyesi" cihetine yardım dağıtımı başlamış.
Alınak'a her yerden darbe
Alınak bunlardan en fazla nasibini alan aday oldu. Kars'ta hem Kürt hem de Azeri, Terekeme diğer grupların oylarına "emekçi dayanışması, barış, kardeşlik, demokrasi, dürüstlük ve adalet" söylemiyle talip oldu.
Bu durumda geçen seçimlerde 23 bin oyu olan DTP'nin yaklaşık 16 bin oy alması sadece Alınak'ı ve il örgütünü değil oradan gelen seslere bakılırsa Alınak'ın adaylığına muhalefet edenleri ikna etmeyen, seçimden önce oraya gidip desteğini göstermeyen ve "Kars banko" gözüyle bakıp oranın heterojen ve çok değişkenli politikasını kavrayamayan DTP'yi de düşündürüyor olmalı. Zira burada hiçbir çizgi o kadar net değil. Yoksa Serhat denen bu bölgedeki kozmopolit yapının daha çok karmaşa ve dağılma değil bunlardan çıkacak diri bir enerji yaratması da mümkündü.
Çıkar sarmalını kırabilirdi
Ve Alınak yıllardır süren sarmalı kırabilirdi. "ben anadilimi konuşamıyorsam siz Kürt olsanız ne hissederdiniz" diyerek Kürt olmayanlarla empatik bir dili kurmaya çalıştı. Herkese "halkları birbirine düşürüyorlar, rantı götürüyorlar" dedi. Sadece Kürtlerin yoksun kaldığı kültürel ve sosyal haklar için değil genel olarak sermaye sahiplerinin ezdiği yoksullar için de bir umut olabilirdi. Ancak seçmenler sermaye, ordu, aşiret denklemlerinin ezici rüzgarını tercih etti.
Velhasıl, AKP yüzde 41 ile iki milletvekili MHP yüzde 20'yi aşarak bir milletvekili çıkardı ve artık sağın kalesidir Kars.
"Kura çayê tapê Qersê"
Bu cümle bir Kürtçe kılamın girişi. "Çayın yani ırmağın derinliği ve Kars platosu" diye başlayıp bir kadının kocasının başka bir kadınla evlenmesinden duyduğu ızdırabı anlatır.
İşte Kars'ta, suların derinliğiyle düzlük arasında gidip gelen ikili dengelerin şehrinde, denilen o ki: özellikle Digor gibi yerlerde başta sadece kocaları istediği için değil gönülden oy veren kadınlar olmak üzere herkes şarkıdaki kadının eşarbının kumasına takılmasından duyduğu acı gibi bir ızdırap duyuyor Alınak'ın seçilememesinden.(ZA/EÜ)