Mahmur mültecileri Siirt, Şırnak ve Hakkari sınır köyleri çıkışlı. 1992-1994 arasında iki ateş arasında kaldıkları yıllarda Irak'a iltica etme kararı almışlar.
Mahmur'u 45 kişilik halk meclisi ve 3'ü kadın 12 kişiden oluşan belediye meclisi yönetiyor. Belediye meclisi her yıl yapılan seçimle belirleniyor. Hizmetler MYK ve yerel Kürt yönetiminin sağladığı kaynaklarla gerçekleştiriliyor. MYK'nin yaptırdığı okullarda 3.500 öğrenciyi 100 gönüllü öğretmen eğitiyor. Dersler Kürtçe. Türkçe, İngilizce de öğretiliyor. Liseyi bitiren öğrencilerin bir bölümü Erbil'deki Selahaddin Üniversitesi'nde eğitimlerini sürdürüyorlar.
Mültecilerin bir özelliği de doğal metotlarla koyunları şişmanlatmaları. Atalarından kalma bu tecrübe sayesinde bölgede aranır olmuşlar. Bütün bu verilere bakarak Türkiye'deki durumlarına nispeten daha iyi bir konumda oldukları düşünülebilir. Ancak memleket özlemi ve esas Irak'taki cehennem ortamı bu konforu bir yerde anlamsız kılıyor. Mahmurluların Irak'ta pek bir geleceği yok. Bugünlerdeki hareketliliğin amacı da bu.
İnisiyatif Türkiye'nin elinde
Bu grubun memlekete geri gelmesi ilk kez 2004 yılındaki reformist ortamda gündeme gelmişti. Türkiye, Geçici Irak Yönetimi ve MYK arasında ve ABD'nin gözlemciliğinde yapılan görüşmeler sonucunda bir metin üzerinde mutabık kalınmış ancak bu hiçbir zaman imzalanıp yürürlüğe girmemişti. Yakın zamanda Başer-Rolston ikili görüşmeleri sonucunda yapılabilecek ortak çalışmalar listesinin başında Mahmur'un kapatılması ve mültecilerin geri dönmesi vardı. 2004 sonunda şekillenen anlaşma bu çerçevede tekrar gündeme geldi.
Üç aşamalı bir plan çerçevesinde önce ocak ayında Irak ve Kürdistan bölgesi güvenlik güçleri tarafından ABD ve MYK gözlemciliğinde silah araması yapıldı. Mahmur'da PKK varlığı ve silah olmadığı ortaya çıktı. Akabinde nüfus sayımı yapıldı ve 18-28 Şubat arasında mülteci kimlik belgeleri dağıtıldı. Geriye uluslararası hukuk kaideleri uyarınca "gönüllü geri dönüş" formlarının doldurulması kaldı.
2004'teki görüşmelerde Mahmurluların geriye döndüklerinde cezalandırılmayacakları garantisi verilmişti. Ancak bunun dışında ne Kürtçe eğitim ne de hayatlarını yeniden kurabilmeleri için maddî destek konularında bir taahhüt yoktu. Mahmurlular bugün de tıpkı 1990'larda olduğu gibi ikilem içindeler. Dönseler, Irak'taki hayatlarından daha düşük standartlara razı olmaları gerekecek, dönmeseler Irak cehenneminde tehlikelerle yüz yüze yaşamaya devam edecekler.
Esasında inisiyatif büyük ölçüde Türkiye'nin elinde. Ancak konuya sadece güvenlik penceresinden bakıldığından farklı yaklaşım geliştirilemiyor. Eğer Türkiye'nin şartlarında geri dönüş olmazsa Mahmurluların Kerkük hariç herhangi başka bir yere veya Irak'ın orta bölgelerine gönderilmeleri çare olarak öne sürülüyor. Yani Iraklıların kendilerinin şu sırada terk ettikleri bölgelere!
Mahmur konusunda bulunacak ve herkesin üzerinde mutabık olacağı bir çözüm Türkiye'nin Kürt politikası için çok somut ve anlamlı bir test niteliği taşıyor. Çözüm, kendi vatandaşına sahip çıkma ve Kürt meselesine salt güvenlik açısından değil insani ve siyasi açılardan da yaklaşılabileceğini göstermesi açısından çok değerli. Ama bu yaklaşımı kim geliştirecek, orası meçhul. (CA/TK)