Cengiz Aktar, her şeyden önce "zorunlu göç mağdurlarının geriye dönüşü" ile "kadın-erkek eşitliği" konularının basına yansıdığı biçimde AB'nin 6 Ekim'de açıklayacağı Türkiye İlerleme Raporuna eklenen yeni koşullar olmadığını ifade ediyor.
"Bunlar yeni koşullar değil; hepimizin bildiği eksiklerimiz" diyen Aktar, köye dönüşlerin sağlanması yanında, özellikle Irak'ın kuzeyinde Kürt Bölgesi'ndeki Mahmur Kampı'nda yaşayan 9 bin mültecinin durumuna ilişkin çözüm bulunması gerektiği görüşünde.
Aktar, "meselenin çözülmesi Türkiye açısından iyi bir jest olurdu" diyor.
Mahmur Kampı konusunda görüşlerini aldığımız Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) Başkanı Avukat Şehnaz Turan, "kamptaki mülteciler açısından önem taşıyan konu, Türkiye'ye geriye döneceklerin cezai kovuşturmaya uğramaması" diyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Ankara Ofisi Dış İlişkiler Sorumlusu Metin Çorabatır, UNHCR, Türk hükümeti ve Irak yönetimi arasında Şubat ayında bir anlaşma metni üzerinde mutabakata varıldığını ve henüz imzalanmayan metne göre Mahmur kampından Türkiye'ye dönmek isteyenlerin "peşinen ülkeyi terk ettikleri için suçlanmayacaklarını" ancak tek tek kişiler hakkında adli kovuşturma olasılığı bulunduğunu belirtiyor.
Mutabakat var, imza henüz yok
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Ankara Ofisi Dış İlişkiler Sorumlusu Metin Çorabatır, "Mahmur Kampı'nı da içine alan, aslında Kuzey Irak'ta mülteci durumundaki 14.000 kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının geriye dönüşüne ilişkin Türkiye hükümeti, UNHCR ve Irak yönetimi arasında mutabakat sağlandığını ve anlaşma metni üzerinde anlaşmaya varıldığını" söylüyor.
UNHCR'ın 3'lü anlaşmalar diye tanımladığı anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için 3 tarafın da imzası gerektiğini söyleyen Çorabatır, "Fakat Türkiye ABD Dışişleri Bakanı'ndan bu anlaşmayı destekleyen bir mektup talep etti ve bu olayı biraz uzattı. Ama bu mektubun içeriği konusunda henüz Ankara ve Washington arasında görüşmeler sürüyor" diyor.
Çorabatır, ABD'nin anlaşmaya taraf olmadığını, ancak mektup nedeniyle henüz anlaşmanın 3 tarafça imzalanıp yürürlüğe girmediğini söylüyor.
Çorabatır, "Biz UNHCR olarak anlaşmanın yürürlüğe girdiği zaman bize yükleyeceği sorumluluğu yerine getirmeye çalışıyoruz. Bu sorumluluk da temelde, oradaki insanlara Türkiye ve geriye dönüş koşulları ile ilgili objektif ve güvenilir bilgiler sağlamak" diyor.
Anlaşmanın basında "Mahmur Kampının kapatılması" diye yansıdığını ancak "gönüllü geri dönüş anlaşması" olduğunu vurgulayan Çorabatır, "Amaç oradaki insanların Basında Mahmur kampının kapatılması anlaşması amaç oradaki insanların gönüllü olarak geri dönmesine imkan tanıyacak bir anlaşma olması. Dolayısıyla gönüllü olabilmenin ön şartlarından birisi iyi bilgilendirmeye dayalı bir anlaşma olması.." diye konuşuyor.
Irak'ın kuzeyinde Kürt bölgesi içinde bulunan mültecilerin Temmuz'da kabul edilen "Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Kanunu" kapsamına girerler mi konusunda Çorabatır, "Bu yasanın da bir rol oynayabileceğini düşünüyoruz ve hukukçularımız durumu izliyor" diyor ve ekliyor:
"Köye dönüş konusu ayrı bir konu ama bizi de yakından ilgilendiriyor. Oradaki gelişmeler mültecilerin geri dönme kararlarını da etkileyecek. Arzu ediyoruz ki Türk hükümeti topluca geri dönüşler için belli bir paket program önersin. O zaman uluslar arası destek de sağlanabilir ve anlaşma daha etkili olabilir."
Çorabatır, Mahmur Kampı'na ilişkin, üzerinde mutabakata varılan, ancak henüz imzalanmamış anlaşmanın ruhunda, anlaşmadan yararlanacak insanların sivil olduğu anlayışı bulunduğunu belirtiyor.
Geriye geleceklerin cezai bir kovuşturmaya uğrayıp uğramayacakları konusunda anlaşmada bazı mekanizmalar olduğunu anlatan Çorabatır şu bilgileri veriyor:
"Anlaşmadan yararlanacak insanlar arasında herhangi bir şekilde Türkiye'deki adalet sistemi içine girebilecek insanlar olabilir. Anlaşma yürürlüğe girdikten sonra geri dönme kararı alacak olan insanlar bu kararlarını önce bize bildirecekler. Biz o listeyi Türk makamları ile paylaşacağız. Türk makamları, adli ve güvenlik birimleri o kişi hakkında bize bilgi verecek; örneğin hakkında gıyabi tutuklama kararı veya açılmış dava, adli soruşturma var mı bildirecek. Varsa biz de bu bilgiyi mültecilere ileteceğiz. Ancak bu insanlar peşinen ülkeyi terk ettikleri için suçlu gibi görünmeyecekler."
Zulüm riski olmamalı
Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV) Başkanı Avukat Şehnaz Turan, Mahmur Kampı'ndan geriye dönecek mülteciler için Türkiye'nin belirli yasal güvenceler vermesi gerektiği görüşünde.
"Kendi özgür iradeleriyle geriye döneceklerin ekonomik açıdan yaşamlarını idame ettirebilmelerine ilişkin koşulların yaratılması gerekir" diyen Av. Turan, cezai kovuşturmaya uğramayacaklarına dair de belirli yasal güvenceleri olması gerektiğini düşünüyor.
"Örneğin Pasaport Kanunu'nun ihlalinden dolayı kovuşturmaya uğramayacaklarına dair bir güvence olması gerekir" diyen Av. Turan, "Mülteciler hukukuna göre de eski ülkelerine geriye dönen mültecilerin zulüm görme riski olmamalıdır" konusuna dikkat çekiyor.
Avukat Şehnaz Turan, Mahmur Kampı'ndaki mülteciler için " Bence Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Kanunu kapsamına alınabilirler" diyor ve ekliyor:
"Hala vatandaşlar ve BM gözetiminde mülteci statüsü tanınmış. Buraya döndüklerinde bir takibata uğramamaları gerekiyor."
Jest olur, ancak..
Galatasaray Üniversitesi öğretim üyesi ve AB genişleme uzmanı Cengiz Aktar, "Mahmur Kampı'ndaki binlerce Türk vatandaşı Kürt'ün dönmeleri uzun zamandır konuşuluyor. Bunun sağlanması Türkiye açısından önemli bir jest olur. Ancak anlaşılıyor ki buna direniş var" diyor.
"Zorunlu göç mağdurlarının geriye dönüşü" ile "kadın-erkek eşitliği" konularının basına yansıdığı biçimde İlerleme Raporuna eklenen yeni koşullar olmadığını ifade eden Aktar, Kopenhag siyasi kriterlerinin, demokrasi gibi, yapı ve anlam olarak ucu açık kriterler olduğunu ve ikili görüşmelerde bu konuların AB tarafından dile getirildiğini söylüyor.
Aktar, "Yani bunlar yeni 'koşullar' değil ve 'koşul' olarak da tanımlanamaz. Bunlar eksik olursa müzakereler başlamaz diye bir sonuç çıkar mı, o başka bir konu" diyerek, AB'nin Türkiye'ye ilişkin İlerleme Raporuna ilişkin şu öngörüde bulunuyor:
"Avrupa Komisyonu 6 Ekim'deki raporunda Türkiye'nin muazzam mesafe kaydettiğini yazacak, ama müzakerelere başlasın tavsiyesinde de açık bir şekilde bulunmayacak. Çok güçlü ifadeler kullanacak ama Kopenhag siyasi kriterleri yerine getirilmiştir diyemeyecek. Çünkü o zaman Avrupa 17 Aralık'taki 6 Ekim'de almış olacak. Yani siyasilerin yerine bürokratlar kararı vermiş olacaklar ki Avrupa'nın içinde bulunduğu çok zayıf ve nazik ortamında, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde darbe aldığı bir ortamda Komisyonûn siyasi erk yerine böyle bir kararı alıyor gözükmesi çok zor."
Aktar açıklamasını "açık bir karar veremeyeceği için öküzün altında buzağı arayacaktır; ama bunlar siyasi ve teknik taktikler. Özünde İlerleme Raporu'nda değinilecek konular önemli konular.." diye bitiriyor. (YS/EÜ)