Gazeteciler İsminaz Temel ve Havva Cuştan ile avukatlar Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar’ın tutuklu, avukat Gülhan Kaya’nın da tutuksuz olarak toplam 13’ü tutuklu 23 kişinin, "silahlı terör örgütüne üyelik" ve "örgüt propagandası" suçlamalarından yargılandığı davanın ilk duruşması İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Gazeteciler Temel ve Cuştan ile avukatlar Uçar ve Gümüştaş da dahil olmak üzere tüm tutuklular duruşmada hazır bulundu. Bazı tutuksuz yargılananların da hazır bulunduğu duruşmaya çok sayıda avukat da katıldı.
Duruşmada ilk olarak tutuklu avukat Özlem Gümüştaş'ın savunmasını tamamlamasının ardından Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, Yargıtay üyeliğine atandığını söyledi. Verilen bir saatlik öğle arasının ardından Dağ'ın ayrıldığı mahkeme heyeti değişti.
Mahkeme başkanlığına heyetin kıdemli üyesi Halit İçdemir getirildi. Heyete dışarıdan üye hakim atandı. Başkan İçdemir görülmekte olan dosyanın iki gün boyunca devam edeceğini, sanık avukatlarının verdiği listedeki sıralamaya göre savunmaların alınacağını söyledi.
İçdemir, heyetin yarın bu dosyadan önce görmesi gereken "bir darbe dosyası" olduğunu da ekledi. Bugünkü savunmaların ardından duruşmaya ara verildi. Yarın (17 Temmuz) 11.30'da sanıkların savunmalarıyla devam edecek.
Jandarmadan müdahale
Sabah saat 11.00 civarında başlayan duruşmada kimlik tespiti yapıldığı sırada salona gelen aileler, tutuklulara selam verdi. Bunun üzerine jandarma görevlisi ailelere müdahale etmek istedi. Avukatların jandarmaya tepki göstermesi ile kısa süreli gerginlik yaşandı.
Sonrasında tutuklu sanıkların efrafında oturan askerler, ayağa kalkarak, ailelerin yakınlarını görmesini engellemeye çalıştı.
Emniyet mensupları duruşma salonunda
Avukatlardan biri söz olarak duruşmayı izleyen sivil polisler olduğunu ve müvekkillerinin özgür iradeyle özgür bir ortamda ifade verebilmeleri için emniyet mensuplarının dışarı çıkması gerektiğini söyledi. Aksi durumda sorguya da giren emniyet mensuplarının tehdit olarak algılandığını ifade etti.
Mahkeme başkanı yargılamanın açık olduğunu ve böyle bir yetkisi olmadığını ifade etti. Avukat tekrar söz alarak "Mahkemenizin adil bir yargılamaya başlayabilmesi için baskı unsuru olarak duruşma salnunda bulunan sorgu memurlaının duruşma salonundan çıkarılmasını talep ediyorum" dedi.
Savcı talebin reddi yönünde mütalaa verdi. Mahkeme heyeti, "yargılamanın açık olması, gizlilik yönünde karar verilmemiş olması, adliyenin en büyük salonu olması" gerekçeleriyle talebi reddetti. Özlem Gümüştaş'ın savunmasıyla duruşmaya başlanacağını söyledi.
Avukatların talepleri reddedildi
Avukat Bilgin Aydın, müvekkilleri tutuksuz yargılanan avukatlar Ali Haydar Doğan ile Gülhan Kaya ve tutuklu avukatlar Özlem Gümüştaş ile Sezin Uçar için savunmalardan önce söz aldı. Usule ilişkin talepleri olduğunu söyledi.
"Müvekkillerimiz yöneltilen suçlamalar onların mesleki faaliyetleriyle ilgili.Avukatlık kanunu ve uluslararası sözleşmeler bakımından dört müvekkilimiz için dosyanın Adalet Bakanlığı'na tevhidinin talep ediyorum" dedi.
Ardından söz alan avukat İlknur Alcan, hakimlik kararı olmadan kolluğun kendi isteğiyle topladığı görüntülerle suç isnadında bulunulamayacağını, yargılamanın hukusuz ale gelmemesi için dosyadan çıkarılması gerektiğini söyledi.
Alcan, müvekkillerinin dijital materyallerine de el konulduğunu ve avukatlar olarak kendilerine bir örnek verilmeden alındığını söyledi. Dijital materyalerdeki verilerle çok kolay oynanabildiğini belirten Alcan, verilerin "kirlenmiş" olduğunu ve delil olarak kabul edilemeyeceğini ifade etti.
Mahkeme heyeti avukatların tüm taleplerini reddederek sanık savunmalarına geçilmesine karar verdi.
Gümüştaş: İddianame fezlekenin aynısı
Salondaki sivil polislerle ilgili konuşan tutuklu avukat Özlem Gümüştaş, "Salona girdiğimiz anda TEM polisleri içerideydi. Bizzat soruşturmamızı yürüten, yakalama işlemlerimizi yapan TEM polisleri için açık yargılama hukuku geçerli değil. Eğer salonda kalmaya devam etselerdi işaret edecektik" dedi.
Ardından savunmasına geçen Gümüştaş, öldürülen avukat Tahir Elçi'yi selamladı ve şunları söyledi:
“Bu türden siyasi yargılamalar, tutuklamalar nezdinde Türkiye toplumu umutsuz, çıkışsız bırakılmak isteniyor. Bu duruma alışmamız bekleniyor. Biz alışmıyoruz! Bugün bu salonda olanlar, burada olmanın ağırlığını taşımak yerine inadını ve inancını büyütüyoruz. Bu dönem adli makamlar, hükümet karşıtı her fikir karşısında, terör örgütü üyeliği, örgüt propagandası soruşturmalarını ve tutuklamayı caydırıcı bir yöntem olarak uyguladı. Bu yaklaşım düşman ceza hukuku yaklaşımıdır.
“Dosyadaki iddianame, TEM polisleri tarafından hazırlanan fezlekenin aynısıdır. Şimdi biz soruşturmanın savcılık tarafından yürütüldüğüne nasıl inanalım? Bu dosyanın TEM büro yerine adli mercilerce oluşturulduğuna nasıl itimat edelim?
"Direne direne siyaset yapıyoruz"
“Kurucu çalışmalarında yer aldığım Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin yıllarca hukukçuluğunu yaptım. Şu anda Genel Başkan yardımcılığı sıfatı ile MYK görevini ve Genel Başkan Hukuk Danışmanı sorumluluğunu üstleniyorum. ESP programatik olarak sosyalizmi hedefler, politik özgürlük sorununun önündeki her türlü baskı, zoru aşmanın yolunu halklarımızın birleşik iradesine dayalı bir devrimci demokratik cumhuriyette görür.
“ESP, özgürlük, adalet, halklara eşitlik ve barış ilkeleriyle, politik özgürlük ve siyasal demokrasiyi kazanmak için mücadele eder. İddianame savcısı ESP’den bir terör örgütü yaratmaya çalışıyor. Biz bu ülkede inandığımız değerleri, ölümlere-yaralanmalara rağmen koruyor, direne direne siyaset yapıyoruz.
“Dosyaya delil olarak adli tıp, otopsi işlemlerinde yer aldığım, devamında müvekkillerimin cenaze törenlerine ve taziyelerine aileleri ile birlikte katılmam gösterilmiş. Örgüt üyeliğine delil olarak gösterilen tek şey budur. Mesleğimi, müvekkillerimle kurduğum mesleki ilişkiyi ticari bir iş olmaktan çıkarıp, adalet mekanizmasının etkin bir parçası haline getirmeye, insancıl hukuku geliştirmenin, özgürlükleri kazanmanın sahası haline dönüştürmeye çalıştım.
"Adaletin hangi sac ayağından tutacağız?"
"Bir gece yarısı evlerimiz basılarak gözaltına alındık ve kaçma şüphemiz olduğu gerekçesiyle tutuklandık. Dosyadaki bütün tarihler 2013 ile 2016 yılları arasında. Sorgu hakimi ve savcısına göre, biz bu iki yılda delilleri karartıp kaçabilirdik.
"Yargı eleştirel düşünceler karşısında baskıcı bir tutuma zorlandı. Bütün katliamların ardından yayın yasaklarıyla toplum susmaya mecbur bırakıldı. Bütün toplumu ve bütün bireylere düşman ve ceza hukuku uygulandı. Sayısız örgüt ve örgüt üyesi yaratıldı. Toplumun bütün itirazları örgüte dönüştü. Savcılar ve sulh ceza hakimlikleri son iki yıl içerisinde hükümete karşı haklı eleştirilerin hepsini susturmaya yöneldi.
"Biz bu tablo içinde adaletin hangi saç ayağından tutacağız?"
Mahkeme başkanı değişti
Gümüştaş'ın savunmasının ardından duruşmaya bir saat ara verildi. Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ'ın heyetten ayrılmasının ardından heyetin kıdemli üyesi Halit İçdemir başkanlığında duruşmaya devam edildi.
Uçar: Avukatlık pratiğimizden rahatsız olunuyor
Tutuklu yargılanan avukat Sezin Uçar savunmasını sunmaya başladı. "Vereceğiniz karar da dokuz aydır tutuklu oluşumuz da siyasidir" dedi. Uçar, Ezilenlerin Hukuk Bürosu'nun (EHB) faaliyetlerini tek tek anlattı.
“Adalet mücadelesini duruşma salonlarından ibaret görmediğimiz için, özel yetkili mahkemelere karşı olduğumuz için, bağımsız yargı mücadelesi verdiğimiz için dokuz aydır tutukluyuz. Devrimcilerin avukatlığını yaptığımız için, Kadına yönelik şiddete karşı mücadele ettiğimiz için, Kürt halkına karşı işlenen insanlık suçlarına ortak olmadığımız için tutukluyuz.
“Daha önce Asrın Hukuk Bürosu, Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu çalışanı avukatların, şimdi de bizim tutuklu yargılanmamız; avukatlık pratiğimizden rahatsız olunduğunu göstermektedir.”
"Bizler bugün tutuklanan avukatlar olarak baskıları kendimizden başlatmıyoruz. Mesleğimiz geçmişten bugüne iktidar tarafından bir tehdit olarak görülmüştür" dedi. Olağanüstü Hal (OHAL) kalksa bile bunun sadece ismen bir değişiklik olacağını dile getirdi.
Mahkeme başkanı: Bu kadar yeter
Savunması sırasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun politikalarını eleştirmesi üzerine heyetin yeni başkanı Halit İçdemir, "Artık burayı geçelim" dedi.
Uçar, "Erdoğan bugün avukatları da kendisini ayakta alkışlayanlar arasında görmek istiyor. Ama biz ne Yargıtay başkanı gibi çay toplarız ne de Anayasa Mahkemesi başkanı gibi önümüzü ilikleriz. Bizler baskı, tutuklamalara karşı mücadelemize devam edeceğiz" diye konuştu. Bir kez daha Uçar'ın sözünü kesen mahkeme başkanı İçdemir, "Bu kadar yeter. Artık hakkınızdaki iddialara gelelim" dedi.
Savunmasına devam eden Uçar, "Ankara katliamı sonrasında meslektaşlarımızla bir araya geldik. Ankara'da arkadaşlarımız savcıların yapmadığını yaptı. Delilleri arkadaşlarımız topladı. Bizde burada durumu protesto ettik. Suruç'ta Ankara' da etkin soruşturma yapmayan savcılar bizim hakkımızda dava açtı" diye konuştu.
Uçar: Ne ideolojim değişti ne de fikrim
Sokağa çıkma yasakları döneminde Cizre'de insan haklarının ihlal edildiğini ve başta AİHM ve BM olmak üzere ulusal ve uluslararası tüm yargının yaşananlara gözünü kapadığını söyledi.
İddianamede katıldığı iddia edilen cenazelere katıldığını ifade ederek, "Ben avukat olarak orada bulundum. Müvekkillerimin otopsisine de katıldım cenazesine de gittim. Rojava'da IŞİD'e karşı savaşmak için yedi kıtadan insanlar geldi. Bu insanların cenazeleri ülkelerinde resmi törenle karşılanıyor. Bu insanlarının cenazesini almak için çaba gösterdim” diye konuştu.
"Tutuklandıktan sonra ne ideolojim değişti ne fikrim. Yarın yine avukatlığımı aynı düşünce ile yapacağım. Bugün müvekkillerimle aynı koğuştayım. Cezaevleri sadece farklı bir deneyim oldu bizim için" diyerek savunmasını sonlandırdı.
Temel: Gücümüzü medya patronlarından değil halktan alıyoruz
Uçar'ın ardından gazeteci ve Etkin Haber Ajansı (ETHA) muhabiri İsminaz Temel savunma yaptı. Temel, Musa Anter, Hrant Dink, Metin Göktepe, Ferhat Tepe, Deniz Fırat başta olmak üzere öldürülen gazetecileri anarak savunmasına başladı. Toplumun tüm kesimlerinin OHAL'den nasibini aldığını ama en çok baskıya maruz kalan, hedef alınanların gazeteciler olduğunu belirtti:
"Bu ülkede gazetecilik bedellerle bugüne geldi. Geçmişte öldürülüyorduk bugün ise tutuklanıyoruz. Gerçeğin izinde giden gazetecileriz. Özgür basın dayanışma ile mücadelesini devam ettiriyor. İnandığımız değerler için bedel ödüyoruz. Gücümüzü medya patronlarından değil halkan alıyoruz.”
"Sosyalist bir gazeteciyim"
ETHA'nın özgür basın geleneğinin devamı olduğunu ifade eden Temel, ETHA'nın tüm toplumsal kesimleri kucaklayan bir haber ajansı olduğunu da ekledi:
"İddianamede belirtilen birkaç haberden ibaret olmadığını ve tarihinin iddianamede belirtilenden ibaret değil" dedi. İddianamede yer alan tüm eylemleri takip ettiğini dile getiren Temel, "Bütün eylemlerde elimde kalemim ya da fotoğraf makinem boynumdadır. Ben orada haber takip ettim.
“Sosyalist bir gazeteciyim. Ajansımın yayın politikasından kaynaklı yargılanıyor. Haber yapmak suç değil. Bu ülkede tek suç. Dünyada en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülkede bu ülke.”
Sadet: Tahliye edilirsem kardeşimin anmasına katılacağım
Suruç’ta hayatını kaybeden Hatice Ezgi Sadet’in kız kardeşi tutuklu Özgen Sadet savunmasında Suruç'un faillerinin değil, Suruç' ta bedel ödeyenlerin duruşma salonlarında yargılandığını söyledi.
Sadet, "Eğer yarın tahliye kararı verirseniz cenazesine katılamadığım Şennur annenin mezarını ziyaret edecek ve dört gün sonra anması olan kardeşimin anmasına katılacağım" diyerek savunmasını sonlandırdı.
Cuştan: Suruç için adalet istediğimden yargılanıyorum
Etkin Haber Ajansı muhabiri Havva Cuştan’ın savunmasına geçildi. Cuştan şöyle konuştu:
“Anadolu Ajansı nasıl her sabah gündemi yayınlıyorsa, ETHA’nın yayınlaması da haber niteliğindedir. Talimat olarak gösterilmesi kötü niyetlidir. Suruç’ta yanı başımda yaşamını kaybedenleri andığım için, Suruç için adalet istediğim için yargılanıyorum.
“17/31 Mayıs gözaltında kayıplar haftasındaki etkinliklerden ve Hasan Ocak anmasından dolayı tutuklandım. Bu anmaları gazeteci olarak takip etmesem bile hak arayıcısı olarak yine katılırdım. Bu suç değildir.”
Duruşmaya yarın devam edilecek
Sanıklar Meral Tatar, Erkan Kakça,ve Hünkar Hüdayı Yurtsever'in savunmalarının ardından duruşmaya yarına kadar ara verildi.
17 Temmuz 11.30'da yargılamaya devam edilecek.
Duruşmayı izleyenler
Duruşmayı izleyenler arasında Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Züleyha Gülüm, Gülistan Kılıç Koçyiğit ve Musa Piroğlu ile çok sayıda kişi duruşmayı izledi.
Ne olmuştu?19 Ekim 2017’de aralarında gazeteciler İsminaz Temel ve Havva Cuştan ile avukatların da olduğu 20 adrese operasyon düzenlenmiş, 16 kişi gözaltına alınmıştı. 25 Ekim 2017’de 13 kişi tutuklanmıştı. 22 Mart 2018’de 13’ü tutuklu 23 kişi hakkında hazırlanan iddianame kabul edildi. Gizli tanık ifadelerinin yer aldığı iddianamede 23 kişiye, Türk Ceza Kanunu’nun 314/2. maddesi ile Terörle Mücadele Kanunu’nun 5/1. maddesi uyarınca “[MLKP] silahlı terör örgütüne üyelik” ve yine TMK’nın 7/2. maddesi uyarınca “örgüt propagandası” suçlamaları yöneltildi. |
(TP)