Anayasa taslağında Kerkük'ün başkent olarak gösterilmesi, Kürtlerin ayrı bir bayrağının olması gibi esaslar Türkiye'de sert tepkilere yol açtı. 'Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin savaş nedeni olacağını' dile getiren Başbakan Bülent Ecevit son olarak 'Türkiye'nin istemeden savaşa sürüklendiğini, gelişmelerin gençlerin kaybına yol açabileceğini' söyledi.
Başta KDP Türkiye temsilcisi Safeen Dizayee olmak üzere, KDP Lideri Mesut Barzani ise Türkiye'nin kaygılarının aksi yönde açıklamalar yaptı. Yaşanan son gelişmeleri, anayasa taslağının anlamı ve önemini, Türkiye'nin kaygılarını, Kürtlerin ve ABD'nin amaçlarını Ortadoğu'yu yakından izleyen Suriyeli gazeteci Hüsnü Mahalli'ye sorduk:
"Anayasa henüz Parlamento da bile onaylanmadı "
Kuzey Irak'ta gündeme gelen anayasa taslağı Türkiye'de bağımsız bir Kürt devletinin işareti olarak görüldü ve "savaş olabilir" şeklinde açıklamalar yapıldı. Kuzey Irak'taki Kürtler ise bu durumun bağımsızlık için yapılmış olmadığını, sıra dışı bir gelişmenin yaşanmadığını öne sürüyor. Sizin yorumunuz nedir?
Bu sözü edilen anayasa henüz taslak halinde. Kuzey Irak'taki Kürt Parlamentosu tarafından onaylanmış bir anayasa değil. Yalnızca KDP'nin kaleme aldığı ve aslında iki ay önce Washington'da gündeme getirdiği taslak bir anayasadır. Talabani'nin de bu taslak anayasayı onayladığı da doğru değil. Talabani'nin onaylaması da bir şey ifade etmeyecek, bunun Kürt Parlamentosu tarafından onaylanması gerekiyor ki, en azından Kürtler için bir anayasa denilebilsin. Federal sistemden söz ediliyor , o halde bunun merkezi iktidar tarafından da onaylanması gerekiyor ki bir anlam taşısın. Henüz iki aşama da gerçekleşmiş değil.
Diyelim ki taslak anayasaya Kürt Parlamentosu tarafından onay verildi, şu anki Bağdat yönetimi buna onay verir mi?
Kesinlikle böyle bir şeyi kabul etmeyecektir. Eğer tabii iktidar değişmezse. Saddam yönetimi açısından bakarsanız onaylanması mümkün değildir. Saddam bunu söylüyor. Ama bu durumun Bir Kürt tarafı ile Arap tarafı olmasının ötesinde ABD tarafı var. Yani eğer Amerikan desteği olmasaydı Kütlere, Amerikanın İncirlik'ten kalkan uçakları 1991'den beri 36. paralelin kuzeyini koruma altına almasaydı bugün kuzey Irak diye bir şey olmayacaktı. Saddam orada yine etkili güç olacaktı. Dolayısıyla ABD'nin desteği olmasaydı Kürtlerin de bu tür girişimleri olmayacaktı. O nedenle bu çok bilinmeyenli ortamda net olarak yorum yapmak doğru değil.
ABD'nin Saddam yönetiminden kurtulması gerekiyor, Saddam'ın yerine getirilecek yönetimin böyle bir taslağı kabul etme ihtimali daha güçlü olacaktır. O zaman da Irak bir federal ülke olacak, Kuzey Irak da federal bir bölge olacaktır. Böylece bu iş çözülecek, eğer ABD yönetimi tamamen bağımsız bir Kürt devleti amaçlamıyor ise...
Federal bir çözüm getirilirse bunun Türkiye için sakıncaları neler olur?
Federal çözüm olursa sorun olabileceğini sanmıyorum. Çünkü dünyanın her yerinde federal sistemler var. Kıbrıs'ta bile federal ve konfederal sistem savunuluyor kuzeydeki Türkler için.
Barzani de bunun ötesine geçilmeyeceğini her defasında vurguluyor. Türkiye'nin buna rağmen sakıncalar göstermesinin nedeni nedir?
Türkiye bunu kısa vadeli değil, uzun vadeli düşünüyor. Yani federal sistemin Kuzey Irak'taki Kürtlerin milliyetçi duygularını kabartacağını, ileriye dönük olarak da kabaracak olan bu duyguların bağımsızlığa doğru adımların atılmasını teşvik edebileceğini, bunun da er ya da geç Türkiye'de yaşayan Kürtleri etkileyebileceğini düşündüğünden dolayıdır...Diğer boyutu da, Türkmenlerin meselesidir. Çünkü bu federal sistem içinde önerilen taslakta başkent Kerkük olarak düşünülüyor. Kerkük bir petrol bölgesi olduğu için petrolün Kürtlerin denetimine vermesi Kürtlerin zenginleşerek kalkınabileceğini, silah alabileceklerini düşünüyor Türkiye, endişeleri bundandır.
1974'te imzalanan deklarasyonda Kürdistan'ın başkenti Erbil olarak gösteriliyor. Şu anki taslak anayasada Kerkük'ün başkent gösterilmesinin nedeni nedir?
Aslında 1974-75 deklarasyonlarında da Erbil gösterilmiş olmasına rağmen daha sonraki görüşmelerde Kerkük'ün başkent ilan edilmesi konusunda Bağdat ile Kürtler arasında görüşmeler devam etti. 1980'li yıllarda bu mesele neredeyse çözülecekti ama bu Irak-İran savaşı patlak verince o konu askıya alındı.
Şu an sürprizmiş gibi gösteriliyor ama...
Hayır bu epeydir tartışılan bir konu. Maalesef Türkiye'de her şeyde olduğu gibi bu konu da derinlemesine incelenmediği için böyle bir eksiklik ortaya çıkabiliyor. Ama bu her zaman gündemdeydi.
Taslak anayasada Türkmenlerin anayasal haklarının korunacağı vaat ediliyor. Türkiye'nin bundan sonraki itirazı ne olabilir?
Orada çok temelde bir anlaşmazlık var. Hem Kürt bölgesi açısından baktığınızda hem de merkezi hükümet açısından sorun var. Çünkü zaman zaman Türkiye'de yapılan açıklamalarda Türkmenlerin üç buçuk milyon olduğu söyleniyor. Oysa hem Kürtlerin hem de Bağdat yönetiminin söylemleri bundan çok daha farklı. Barzani ve Talabani'ye baktığınızda 36. paralelin kuzeyinde 30-40 bin Türkmen yaşıyor. Bağdat yönetimine bakarsınız tüm Irak'ta 500-600 Türkmen var. Bu konuda bir anlaşmazlık var.
Sizce Türkmenlerin sayısı ne kadardır?
Bilemiyorum çünkü istatistik yok, sayım yapılmamış. Ama bir milyonu geçebileceğini tahmin etmiyorum. Örneğin Erbil'de 10-20 bin kişi ancak vardır.
Türkiye'nin Türkmenleri ayrı bir halk olarak göstermesine ne diyorsunuz?
Irak'ta kavramlar o kadar karmaşa içinde değerlendiriliyor ki...Dolayısıyla Türkiye'nin Türkmenleri bu kadar öne çıkarmasını merkezi hükümetle (Bağdat yönetimi) tartışması gerekiyor. Sorun eğer Kerkük ise Kerkük Bağdat'ın denetiminde. Musul da aynı şekilde. Türkmenlerin bir sorunu varsa bunu Saddam'la tartışması gerekiyor. Ayrıca şu anda Türkmenlerin bir blok halinde Türkiye'nin tarafında hareket ettiği de söylenemez. Onların arasında da ihtilaflar var.
Özellikle son günlerde Başbakan Ecevit, "savaşa sürükleniyoruz" açıklamaları yaptı. Türkiye bu bölgede ABD'nin desteğini alan Kürtlere savaş açmayı göze alabilir mi?
Türkiye'nin kimseye karşı savaş açabileceğini sanmıyorum. Savaş dediğiniz böyle demeçlerle olmaz, ciddi bir meseledir. Türkiye'de yapılan açıklamalara bakarsanız, Türkiye'nin Kerkük'e girip burayı işgal edeceğini sanırsınız. Ama Kerkük yaklaşık olarak Türkiye sınırlarından 300 kilometre içeride. Dolayısıyla 300 kilometre gidip de Kerkük'ü ele geçirmek yaklaşık olarak yarım milyon asker gerektirir diye düşünüyorum. Asker olmasak da o bölgeyi bilen biri olarak bunlar söylenebilir. Bu bile kimsenin karşı çıkmamasına bağlı. Çünkü Barzani, Türk ordusu da dahil olmak üzere bölgeye kim girerse karşı koyacağını açıkça söylüyor. Dolayısıyla herkes bu operasyonun kolay olmayacağının bilincinde.
Ama her gün bu yönde açıklamalar yapılıyor?
Açıklamalar pazarlık içindir. Dünyanın her tarafında herkes sorunların çözümü için elindeki kartları farklı şekillerde kullanmaya bakar. Diplomasinin gereği de budur, birisi ekonomik gücünü, birisi askeri gücünü tehdit olarak gösterir...İş kesinleştiği zaman herkes bir daha düşünür, daha farklı çözümler arar...
Kuzey Irak'taki gelişmelere Bağdat yönetiminden çok, Ankara yönetimi ilgi gösteriyor. Bağdat yönetiminin ilgisizliği nasıl açıklanabilir?
36. paralel meselesi. Oraya karşı herhangi bir harekete geçtiğinde İncirlik'teki ABD uçakları devreye girer. ABD uçakları o bölgeyi sürekli denetliyor. Dolayısıyla Saddam Hüseyin zamansız bir hareket göstermek istemiyor. Ama ABD oradan elini eteğini çekerse Saddam kendisi açısından çözümü bulur.
Türkiye'de başbakanın savaşa sürüklenme açıklamalarına seçimi erteletme amaçlı olduğu yönünde yorumlar yapılıyor. Sizin görüşünüz?
Ben en azından bu günden sonra seçimin ertelenebileceğini zannetmiyorum. Ama Türkiye'nin oraya savaş açabileceğini sanmıyorum çünkü işin içinde ayrıca İran, Suriye, Arap ülkeleri var. Çok boyutlu bir durum dolayısıyla. Türkiye kendi başına davranamaz ayrıca bir NATO üyesi. Seçimle ilişkilendirilmesi de doğru gelmiyor bana.
Suriye ve İran'da da yoğun olarak Kürtler yaşıyor. Ama bu iki ülke de Kuzey Irak'taki gelişmelere Türkiye kadar ilgi göstermiyor. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
Türkiye bütün yapılan senaryolarda ABD'nin yapacağı olası saldırıda yer alıyor. Türkiye ilkin oradan rahatsız. Türkiye'deki Kürt meselesi hala sıcak olduğu için Türkiye bu endişeyi hala taşıyor. Kuzey Irak'ta hala yaklaşık olarak silahlı 4-5 bin PKK'li var. Aynı zamanda Güneydoğu'da hemen hemen bütün belediyeler Halkın Demokrasi Partisi'nin (HADEP) elinde ve bu bölgede HADEP'in gördüğü ilgi de biliniyor. Bütün bunlar Kürt meselesinin sıcaklığını gösteriyor. Suriye'de en azından böyle bir sıcaklık yok. Orada da Kürtler var ama böylesi bir sıcaklık yok. İran'da da 5-6 milyon Kürt var ama sorun böyle sıcak değil.
Irak'ın ABD'nin yapmayı planladığı saldırıdan sonraki durumu hakkında çeşitli senaryolar üretiliyor. Biri Irak'ın üç parçaya bölüneceği senaryosu, diğeri de ABD'nin saldırıdan sonra askeri bir denetimle ülkeyi birkaç yıl yönetmesi. Bunlar Ortadoğu'nun siyasal konjonktürüne göre size gerçekçi geliyor mu?
Maalesef tek kutuplu dünyada bütün senaryoların şekillendiği yer Washington. Bunun yanında bütün bölge ülkeleri bütün bu senaryolara tepki gösterirken maalesef etkili bir tavır koyamıyorlar. Bölge ülkeleri bu konuda çok farklı tavırlar gösteriyor. ABD de bunları bildiği için kendi bildiğini kendisi okuyacaktır.
Kağıt üzerindeki senaryolar coğrafya üzerinde ne kadar kullanılabilir o tartışma konusu. Ama ABD'nin Irak'ta ne istediğini sorduğunuzda ben istikrar isteyebileceğini sanmıyorum.
ABD Ortadoğu'da istikrar isteseydi Filistin sorununu çözerdi. Ama ABD bunu tercih etmiyor, Şaron gibi bir katile destek vererek Filistin halkının günlük olarak katledilmesine göz yumuyor. Dolayısıyla böyle bir politikası olan ABD'nin istikrar değil istikrarsızlık isteyeceğini düşünüyorum. İstikrarsızlık da istiyorsa o zaman üç parçalı, bölünmüş bir Irak daha akıllıca görünüyor ABD politikaları açısından. Çünkü güneyde bir Şii devletinin kurulması güneydeki durumu darmadağın eder. Ayrıca Kuzey Irak'ta devlet kurulması Türkiye'yi, Suriye'yi İran'ı etkileyecektir. Dolayısıyla istikrarsızlık yaratır, bu da ABD için daha olanaklı görülüyor. (NK)